FIKRALAR -1

HELİKOPTER
Orhan Nugay

Efendim, yıllar önce havada arıza yapan bir helikopter mecburen köyün birisine inmiş. Tesadüf bu ya bu köyde bizim Kabardey köylerinden birisi. Tabi, pat pat diye gürültü çıkartan demir yığınını uzaktan gören Kabardeyler köye inen demir parçasını çooookk uzaktan hem izliyorlar hem de anlamaya çalışıyorlarmış. Ama nafile!

En sonunda köyün ileri gelenleri toplanmışlar ve uzun uzun görüşmelerden (Wunafe) sonra;
– ” Wellehi, bunu bilse bilse köyümüzün thamadesi bilir. Ona soralım” demişler.

Heyet; rica,minnet thamadeyi “olay yerine” getirmişler. Sabırsızlıkla bekliyorlar, thamadenin söyleyeceği şeyleri. Fakat thamade de aslında bir şey anlamamış. Bu arada tabi, Kabardeyler çoook uzaktan, başlarında thamade olduğu halde, dönüp duruyorlar helikopterin çevresini. Gözler ve kulaklar thamadede… Yağmur gibi sorular geliyor.

Köyün ileri gelenleri ha bire soruyorlar nedir bu diye! Bizimkinin işi zor tabi. Ama ne yapsın! Çözüm bulacak kurtuluşu yok. Öte yandan anlamadım dese itibarı, prestiji sarsılacak; biliyorum daha önce gördüm dese ismi ne diyecekler! Aşağı tükürse sakal yukarı tükürse bıyık!

En sonunda şöööyle boynunu bükerek, parmaklarını da yanağına dayamış ve uzun uzun bir süre düşündükten sonra;

-” Wellehiiii, bu melanet (hart-kurt, demir yığını) olsa olsaa… bin yıllık baxe’dir (sinek)” demiş.


BİLİYORDUM
Ahmet Turan Örten

Vaktiyle, Çerkes köylerimizden birinde yaşlı bir Kabardey ilçedeki işlerini halledebilmek için ilçe arabasının gelmesini beklemektedir.

Oldukça da acelecidir. Bir zaman sonra araba gelir. Kabardey, şoföre bin bir laf söyledikten sonra yerine oturur. Yol boyunca sürekli şoföre daha hızlı gitmesi, bir an önce ilçeye yetişebilmesi için söylenir durur.

Bir zaman sonra şoför arabayı kenara çeker ve motoru açar. Kabardey’de sinirle yanına gider.
– Ne oldu evladım?
– Sorma amca, der şoför. Vites kolunda bir problem var.
– Vites kolu nedir?
– Hani sağ tarafımda duran bir kol var ya, deyince Kabardey cevabı yapıştırır.

– Wollihi ben onu bozacağını biliyordum. Yola çıktık çıkalı onunla oynuyorsun.


ATI NEREYE BAĞLAYAYIM?
Semra Ademey

Bir gün birisi bir Abhaz evine misafir olmuş. Bir-iki-üç gün derken baya kalmış. Nihayet sonunda gitmeye karar vermiş. Atını getirmişler hazırlıyorlar tam o sırada ev sahibi gelmiş.

Bakmış misafir gidecek gibi nezaketen “kal” demiş.

Misafir, “aman yok olmaz, yok artık gitmem lazım” gibi şeyler
söyleyince, ev sahibi misafirin iyice gitmeye niyetli olduğunu anlamış.

Ev sahibi olayı biraz daha abartıp, “yok gitme, olur mu kal” diye ısrar etmiş.

Misafir ”peki o zaman” demiş. Dönüp ev sahibine “atın ipini nereye
bağlayayım demiş.”

Ev sahibi umutsuzca “dilime bağla” demiş.


ALLAH AŞKINA OTURUN
DUĞYIPA Hakan Aydın

Ömründe hiç camiye giderek, cemaatle birlikte namaz kılmayan bir Çerkes büyüğü ‘Cemaatle acaba nasıl kılınıyor’ diyerek caminin yolunu tutmuş.

Çerkes büyüğü tam camiden içeri girerken, cemaatte namazı kılmak için ayağa kalkınca Çerkes büyüğü patlatmış bombayı;

– Allah aşkına rahatsız olmayın.


ABEDZEHLERİN BULMAYACAKLARI YOK
Dr. YEDİC Batıray Özbek

Adigey’de kazı yapan arkeologlar kazdıkları mezarda oturur pozisyonda bir iskelet bulurlar.

Tam o anda Kafkas dağlarından Abedzehlerin yerleşim sahalarından gelen bir savaş uçağının sesini duyunca iskelet ayağa kalkmış ve savaş uçaklarına bakarak; ”Bu Abedzehlerin icat etmeyecekleri yok” diye konuşmuş.


HELİKOPTER
Orhan Nugay

Efendim, yıllar önce havada arıza yapan bir helikopter mecburen köyün birisine inmiş. Tesadüf bu ya bu köyde bizim Kabardey köylerinden birisi. Tabi, pat pat diye gürültü çıkartan demir yığınını uzaktan gören Kabardeyler köye inen demir parçasını çooookk uzaktan hem izliyorlar hem de anlamaya çalışıyorlarmış. Ama nafile!

En sonunda köyün ileri gelenleri toplanmışlar ve uzun uzun görüşmelerden (Wunafe) sonra;
– ” Wellehi, bunu bilse bilse köyümüzün thamadesi bilir. Ona soralım” demişler.

Heyet; rica,minnet thamadeyi “olay yerine” getirmişler. Sabırsızlıkla bekliyorlar, thamadenin söyleyeceği şeyleri. Fakat thamade de aslında bir şey anlamamış. Bu arada tabi, Kabardeyler çoook uzaktan, başlarında thamade olduğu halde, dönüp duruyorlar helikopterin çevresini. Gözler ve kulaklar thamadede… Yağmur gibi sorular geliyor.

Köyün ileri gelenleri ha bire soruyorlar nedir bu diye! Bizimkinin işi zor tabi. Ama ne yapsın! Çözüm bulacak kurtuluşu yok. Öte yandan anlamadım dese itibarı, prestiji sarsılacak; biliyorum daha önce gördüm dese ismi ne diyecekler! Aşağı tükürse sakal yukarı tükürse bıyık!

En sonunda şöööyle boynunu bükerek, parmaklarını da yanağına dayamış ve uzun uzun bir süre düşündükten sonra;

-” Wellehiiii, bu melanet (hart-kurt, demir yığını) olsa olsaa… bin yıllık baxe’dir (sinek)” demiş.


DEVEKUŞU
Marje

Kabardey’in biri Avustralya’ya devekuşu avlamaya seyahate çıkıyor. Orada malzemelerini hazırlıyor ve maceraya atılıyor. Bir virajı dönünce bakıyor ki on-on beş tane devekuşu arabayı durduruyor ve silahını doğrultuyor devekuşları silahı görünce ürküp kafalarını kuma gömüyorlar. Kabardey etrafa bakıyor ve kendi kendine sinirli sinirli soruyor

-Yahu nereye gitti bu hayvanlar?


3 VAKİT NAMAZ
Neris

Kabardeyle Hatukuay aralarında konuşuyorlarmış.

Kabardey;
– Biz artık günde sabah, öğlen ve akşam olmak üzere “3 vakit” namaz kılıyoruz. Siz de namaz kılın artık demiş. Hatukuay karşı çıkmış.
– Olmaz öyle şey günde “3 vakit” çok değil mi, her gün yerine getiremeyiz demiş. Fakat huzursuz da olmuşlar.

Hatukuaylar aralarında konuşmuşlar bir grup gitsin bunun aslını öğrensinler biz de onlara uyalım demişler. Grup gitmiş, aradan uzun zaman geçmiş fakat gruptan dönen olmamış.

Neyse bir gün köyün uzağın da bir kalabalık görünmüş, tamam demişler bizim gidenler geliyor. Uzaklardan bağırmışlar:

– Üç vakit indi mi? İndi mi?

Gelenlerden biri karşılık vermiş:
– Nah indi… 2 de bindi.


OĞLUM ADIN NE?
Murat Duman

Bir gün okula yeni gelen din kültürü öğretmeni tanışmak için öğrencileri kaldırır. Öğretmen öğrencinin birine:

– Senin adın ne bakalım?
– Fatih, hocam…
– Ne güzel ismin var. Oku bakalım Fatiha suresini der.

Daha sonra sıra ile İsa’yı, Yunus’u vs. tüm öğrencileri kaldırır ve ilgili sureleri okutturur.

Arka sıralarda kızaran, terleyen çekinen saklanan birini görür ve onu ayağa kaldırır.

– Oğlum senin adın ne bakalım*

Küçük Kabardey heyecanlı bir şekilde; benim adım Yasin hocam ama arkadaşlar bana kısaca Kevser derler.


ELBİSE PARASI
ŞUĞUŞE Tuba

Abazanın biri terziye gitmiş “yahu kuzum hafta sonu düğün var bana kıyak bir takım elbise dik parasını hafta sonu veririm” demiş.

Terzide dikmiş elbiseyi.

Hafta sonu gelmiş. Terzi abazanın kapısına dikilmiş. Parayı ver, demiş.

Abaza da “vallaha kuzum, tarlayı su bastı ekinler mahvoldu bir dahaki ay gel buğday parasında veririm” demiş.

Bir ay, iki ay, bir sene olmuş terzi Abaza’dan parasını alamamış. “Elbisenin parasını senden öbür dünyada alırım” demiş terzi. Abaza’da “yahu kuzum o kadar uzun vade yapacağını bilseydim iki takım elbise daha diktirirdim” demiş.


İDAM SEHPASI
ŞUĞUŞE Tuba

Abzegh’in birini idam edeceklermiş…

Abzegh’i idam yerine getirmişler, ipi boynuna takmışlar, ayağındaki idam sehpasını çekmişler ve ip Abzegh’in boynunu sıkmaya başlayınca…

Abzegh: ”Bu ne biçim idam boğuluyorum yaww” demiş.


KAZMA
ĞIŞ Mehmet Demircan

İki samimi Gago arkadaş konuşuyorlarmış.

– Yahu bu Adigeler neden bizi beğenmezler, nedir ki bizden üstün tarafları?
– Bilmiyorum, demiş öteki. Ama bunu öğrenmenin bir yolu var. Onların köyünde bir kaya var üstüne çıkan Adige oluyor diyorlar. Bir çıkıp deneyelim istersen. Kayanın yanına varmışlar, birde bakmışlar ki kaya bir kişinin tek başına çıkacağı gibi değil.
– Yardım et demiş arkadaşına. Yukarı çıkınca da sevinçten bağırmaya başlamış:
– Heyyyy Adige oldum diye.

Arkadaşı aşağıdan seslenmiş:
– Heyy uzat elini
– Hadii oradan pis Gago, demiş bizimki.


PİS GAGO
DUGUJ Alp

İki samimi Gago arkadaş konuşuyorlarmış.

– Yahu bu Adigeler neden bizi beğenmezler, nedir ki bizden üstün tarafları?
– Bilmiyorum, demiş öteki. Ama bunu öğrenmenin bir yolu var. Onların köyünde bir kaya var üstüne çıkan Adige oluyor diyorlar. Bir çıkıp deneyelim istersen. Kayanın yanına varmışlar, birde bakmışlar ki kaya bir kişinin tek başına çıkacağı gibi değil.
– Yardım et demiş arkadaşına. Yukarı çıkınca da sevinçten bağırmaya başlamış:
– Heyyyy Adige oldum diye.

Arkadaşı aşağıdan seslenmiş:
– Heyy uzat elini
– Hadii oradan pis Gago, demiş bizimki.


DEĞİRMEN
HAJKASIM Erdoğan

Kabardey’in biri komşu Abaza köyüne gidiyormuş. Sırtında bir torba buğday ile gelen Abaza’yla karşılaşmış.

– Nereye gidiyorsun Abaza, diye sormuş, o da sizin köye değirmene gidiyorum, demiş,
– Ben sana o değirmen de buğday öğüttürmem demiş, Kabardey.
– Abaza’da vallaha öğüttürürsün, demiş.

Kabardey elindeki sopa ile toprak yolun ortasına bir daire çizmiş,
– Hadi burası değirmen, yiğitsen öğüttür, demiş.

Bizim Abaza’da, torbadaki buğdayı, toprağın içine boşaltmış.
– Hadi yiğitsen öğüttürme,
– Hadi sana kolay gelsin, burada buğdayını öğütebilirsin, deyip yoluna devam etmiş.


DEMİR TESTERESİ
Düzceli

Adam harıl harıl kepengin asma kilidini, demir testeresi ile kesmekte, gecenin derin bir vaktinde.

O ara oradan geçmekte olan bir Adige durumu görür ve sokulur, hırsıza sorar;
– Ne yapıyorsun öyle?
– Keman çalıyorum görmüyor musun?
– Ne biçim keman bu? Sesi çıkmıyor?
– Bu kemanın sesi sabah çıkacak, hem de ne çıkacak…


NEDEN AÇMIYORSUNUZ?
Fıuğo

Shapsugh, Kabardey köyünde bir düğüne gitmiş bir haylide alkollü, bir direğin başına durmuş “açsanıza kapıyı” diyerek bağırıp tekmeliyormuş .

Herkes pür dikkat Shapsugh’ı izleyip bakıyorlarmış ne yapıyor bu adam diye… Shapsugh kimseyi görmüyor sürekli direğe vuruyormuş “açın kapıyı dediiiiiim” diye…

Bunu gören Kabardeylerden biri Shapsugh’ın yanına varmış gülerek “woo Şhapsugha, o senin uğraştığın kapı değil direk” demiş..

Shapsugh arkasını dönüp de Kabardey’e bakınca; Kabardey aldığı kokunun etkisiyle başlamış direğe bağırmaya.

“Neden açmıyorsunuz adam bir saattir bekliyor burada ”


DAMADIN İŞİ
Bırine

Shapsughlar nikah kıymaya toplanmışlar. Tabi damat ne iş yapar, demek adettendir. Ara ara soranlar oluyor “di malğham yıohur sıt? Sit yışere” Malgha’nın işi yok, söylemek zor! Ancak soruldukça; kardeşi belediyede çalışıyor, diye cevap veriliyormuş!


OTOMOBİL SATIŞI
Bırine

Shapsugh’un biri otomobil almış. Bir süre sonra istediğim gibi kullanamıyorum diye satmış. Aracı alan kişi kullanmaya başlamış gayet iyi, araç geri-geri de gidiyor, Shapsugh pişman olmuş aracı sattığına.

-Wolehi ben bu arabanın böyle geri-geri gittiğini bilseydim satmazdım demiş.


GÜNAHKAR THAMADE
Avarkızı

Uzunyayla’da vakti zamanın gençleri, şimdiki thamadelerimizden bir grup, düğünden çıktıkları bir ara içmeye başlarlar, aralarından birisi içmemektedir.

Arkadaşları, kendilerine katılması için onu ikna etmeye çalışırlar.

– Ya Allah aşkına bize katıl.
– Yok ben bıraktım.
– Ya peygamber aşkına.
– Yok bıraktım.
– Yaaa! Tok Hajumar (Hacı Ömer) aşkına.
–  Tööööbeee! Bizi günahkar edeceksiniz. Ver şu şişeyi,
der ve şişeyi dikip içer.

NOT: Tok Hajumar Uzunyayla’nın gelmiş geçmiş en kıymetli thamadelerinden birisidir. Merhum, Jenak Fahri kitabında kendisinden sıklıkla bahsederdi. Bir anekdot olsa da, birisi için içilmeyecek olsa da, geçmişteki thamadelerimiz hatırına yapabileceğimiz bir şey var ki, o da; onlar gibi olabilmek onların bıraktığı mirasa sahip çıkabilmek, içmek şart değil… :))

Thamadeham yi hatırge heyt jevga’a marje!

Saygılarımla.


SUSUZ TIRAŞ OLMAK
Avarkızı

Berber dükkanına Çerkes’in biri girmiş. Çerkes’i gören berber başlamış “geçen gün bir Çerkes müşterim geldi şöyle babayiğit cengaver… Demez mi beni susuz tıraş et, diye. Vallahi adamı susuz sakal tıraşı ettim gıkı çıkmadı…”

Bunu duyan bizimki durur mu? Oturur oturmaz; ‘’bende Çerkes’im berber efendi. Beni de susuz tıraş et.’’

Tıraş başlamış yüz kan revan içinde. Bizimki baktı olmuyor, tıraşın daha yarısında demez mi benim yarım, annem Türk’tür. Diğer tarafı sabunla…