GÜRCİSTAN DEVLETİ’NE AÇIK ÇAĞRIDIR

KIP Fuat Aydemir
14.02.2010

Sayın Devlet yetkilileri; Biz Türkiye’de yaşayan Abhaz ve Adigeler sizleri tekrar Abhazya’yı ele geçirmek için harekete geçmeye çağırıyoruz.

Siz Abhazya’ya saldırdığınızda bizler 140 yıllık kışlık uykumuzda birlikte anavatana dönüş rüyaları görüyorduk. Rüyamızda danslar yapıyor, geceler düzenliyor, tiyatrolar sergiliyor, yani gül gibi uyuyup gidiyorduk. Ancak o saldırı haberiniz geldiğinde akşam vakti uykudan uyanan bizler Selimiye’nin yolunu tutmuştuk. Genci yaşlısı, kadını erkeği , Adige’si Abhaz’ı, Oset’i Çeçen’i büyük bir telaş, biraz kin ve merak ile belki de hiç haberleşmeden Selimiye’deki Abhaz derneğine akın etmiştik. Herkes televizyon başında, telefonlar başında kısa bir süre ne yapacağını bilemeden öyle ortalarda koşuşturuyordu.

İçimizde daha sağduyulu bir kaç kişi çıkıp Acil Durum Komitesi kurulması gerektiğini kafamıza vurana dek bu telaşlı koşuşma yerini organize bir telaşa bırakıyordu. Çok değerli insanlarımızın o kurulan dik dörtgen masanın başına oturduklarında ne kadar büyük bir görevi üstlerine aldıklarını yüzlerinden okuyabiliyorduk.

Bağlarbaşı, Selimiye’de kışla kurmuş, Atay Ceysakar, Cengiz Gül, Erhan Şahin, Erol Kılıç, Mümtaz Demiröz, Sezai Babakus, Rahmi Tuna ve daha isimlerini şu an hatırlayamadığım birçok düşünen ve düşündüğünü bizlerden daha çabuk pratiğe geçirebilen insanlarımızdan gelecek görev dağılımını bekliyorduk. Herkes bir şeyler yapmanın telaşı içerisinde idi ama her kafadan bir ses kesilmişti.

Maddi destek, insani destek, kamuoyu oluşturma derken günler ilerledikçe askeri desteklerden bahsedilir olmuştu. Uyuyan diasporada Kuzey Kafkasya ruhu uyanmış, bir tek komite altında birleşmiş, kimse kimin ne olduğuna değil, ne dediğine yoğunlaşmış, herkes elinden gelenin fazlasını yapmaya başlamıştı.

Şehit haberleri geldikçe yüreğimizdeki acıya kimse milliyet kılıfı sokamadı. Janberk Dinçer elindeki ilaç listesini kontrol ediyordu. Semra ve Sezgin uykusuz gözlerle oradan oraya koşuşturuyor, Sebahattin, Ferda Taymaz ve bizler Bağlarbaşı’nda kamuoyunun dikkatini nasıl çekebiliriz derdiyle 200’e yakın genç arkadaşla eylemsellik planlarını tartışıyorduk. Mahinur Tuna ablamız fırçalarını krizde de esirgemiyor, daha isimlerini hatırlayamadığım genç arkadaşlar öyle bir yardımlaşma içerisinde omuz omuza veriyorlardı ki, bin ses bir yürek dedikleri bu diyorduk.

Komitede büyükler sabahladıkları Selimiye’den işlerine gitmeye çalışıyorlardı. Ancak beyinlerini Sohum’da bıraktıklarını gözlemleyebiliyordu herkes.

Bağlarbaşı’nda ‘’Açlık Grevi’’ kararı çıkmıştı. Sultanahmet’in yolunu tuttuk. Dönüşümlü başlayan açlık grevine 45 kişi ile başlamıştık. İçimizdeki arkadaşların Abhaz mı Adige mi Oset mi Çeçen mi olup olmadıklarını hiç sorgulamadık. Çünkü; -hani yaygın bir tabir vardı- ‘’Hepimiz birer Abhaz’’dık.

Selimiye’de süren greve ilgi çığ gibi buyuyordu. Komite desteklemediğini açıklamıştı. Cemalettin Ümit büyüğümüzden biz duymadık görmedik, yapın mesajını alıp Atay ağabeyden, Cengiz Gül’den ve Erhan Şahin’den olması gereken illegal desteği de görüyorduk. Akın akın insanlar desteğe geliyordu Selimiye’ye. Adapazarı derneği 500 kişi ile Bağlarbaşı’nda yürüyüşle Selimiye’ye inerken İstanbul sokakları ‘’Bağımsız Abhazya’’ diye inlerken  herkes şaşkındı. Greve Türkiye’nin birçok derneğinden destek mesajları geliyordu. 9 uncu günün sonunda maalesef Komiteye dayatılan malum devlet kolluk güçlerinin Selimiye’nin kapatılması tehdidine seyirci kalamadık. Acil durumda haberleşme çalışma ortamına gelebilecek bir zarar değerlendirilmesi yapılmış ve Erhan Şahin’in de istediği doğrultusunda grev sona erdirilmişti.

Eylemlilikler bitmiyordu. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde genç arkadaşlar ellerinde karanfiller ve Abhaz bayraklarıyla Kadıköy’de , tüm basın kuruluşlarının kapısında isteklerini duyurmaya çalışıyordu. Bir grup Rusya Konsolosluğu önünde idik. Beyoğlu karakoluna çekilmemiz uzun sürmedi. Oradan bellerimize saklamak zorunda kaldığımız bayraklarla Dinamo Tiflis – Fenerbahçe Basketbol maçına gitmiştik. Gürcü dilinde, Rus dilinde ve Abhazca Abhazya’nın bağımsızlığını haykırırken maça 10 dakika ara verilmek zorunda kalınıyordu. Dinamo Tiflis oyuncularının sahaya çıkmama tehdidine boyun eğen gene meşhur kolluk görevlilerinin uyarısıyla eylem sonuçlandırılıyor, gene tek yürek olan Kuzay Kafkasyalılar kaldıkları yerden devam için Selimiye’nin yolunu tutuyorduk. Avrasya Maratonu, yürüyüşler, derken yine acılı haberler geldikçe üzülen ancak birlik ruhunu daha da pekiştiren insanlarımız, sevgili Bahadır’ı ebediyen Abhaz semalarına yolcu etmek için Eskişehir’e koşuyordu. Yine bir atan yürekler Uzunyaylalı şehidimiz Hanefi Aslan için Kayseri Uzunyayla’nın yolunu tutuyorduk. Adapazarı’nı, Düzce’yi, Hendek’i, Uzunyayla’ya getiriyordu sevgili Hanefi. Nalçik-Maykop-Sohum hattının diaspora uyarlaması gibi…

Ankara sokaklarında Tansu Çiller geliyor diye Gürcü heyetiyle görüşmeye çalışan büyüklerimizin, Atay bey başta olmak üzere değerli komite çalışanlarının ve insanlarımızın polislerle itilmesini, gençlerin polislerle kovalamacısını yaşadık.

Derken o büyük günün görkeminde Avrasha, şeşenle coştu, Abhaz bayrakları Sohum semalarında dalgalarına çekildiği haberiyle tek yürekler zaferi doyasıya kutladı.

İşte Gürcistan yetkilileri, ancak şimdi durumumuz vahim. Bizleri birleştiren sizlerdiniz, bizleri ayrıştırmaya çalışan bizler. O coşkuda omuz omuza olan, geleceğe birlik gözüyle bakabilenler üzgün bu gün. Bir grup bu birlikteliği bozmak için türlü senaryolar peşinde.Herkes kendi yolunu çizmeliymiş. Abhazların yoluna diğer halklar mı taş koymuş? Bir diğer kesim de örgütlenemeyişlerine kılıfı Abhazlarla birlikteliğe yükleyen Adige düşünürler. Kuracakları Çerkesya’ya Abhazya ayak bağı oluyormuş. Kendi isimlerini alırsa dernekler her şey güllük gülistanlık olacakmış.

Hadi artık saldırın, yoksa inanın saldırınca muhatap olacak kimse bulamayacaksınız.

Saldırın ki, o birliktelik ruhunu yaşamamış insanlarımıza yaşatalım. Bir musibet bin nasihatten iyi derler ya.

Saldırın ki, yine o şartlar kadar doğal, o şartlar kadar demokratik, o şartlar kadar kitlesel bir  komite oluşturalım.

Saldırın ki,  Abhazya Cumhuriyeti’miz gerçek temsilcilerine kavuşsun.