“HOCA OLAN DEDEM, BABAMA; ‘MÜZİĞİNLE İNSANLARI EĞLENDİRİP SEVAP KAZAN’ DEMİŞ!”

Ali İhsan Aksamaz 

[Ön açıklama: Bugünkü misafirim İnci Derya Turna. İnci Derya Turna, ülkemizin şairlerinden. İnci Derya Turna ile bir söyleşi yaptım.  Bu, kendisiyle ikinci söyleşim. Çocukluğunun eski toplumsal geleneklerinden ve yeni çalışmalarından konuştuk. Kendisi ağır hasta olmasına rağmen, sorularımı cevapladı. Kendisine acil şifalar dilerim. [Andğaneri musafiri çkimi İnci Derya Turna ren. İnci Derya Turna dobadona çkinişi şairepeşen arteği ren. Aya ren muşi k̆ala majurani int̆erviu çkimi. Beroba muşişi mcveşi lamtinaluri adetepeşen do ağne Turkuli- Lazuri şiirepe muşişen bğarğalit. Aʒ̆i monk̆a xarmeli ren mara xoloti nena gemiktiru. Allahik şifa meças!]

Ali İhsan Aksamaz: Önce çocukluğunuzun Ramazanlarından bahsedin bize! O zamanlar Arhavi’de Ramazan adetleri nasıldı? Siz çocuklar oruç tutmaya hevesli miydiniz?  Anne ve babanız sizi sahura kaldırıyor muydu? Sahurda hangi yemekleri yiyordunuz?  Sofrada çoğunlukla hangi yemekler oluyordu? İftar ve sahur sofralarında hangi farklı yemekler oluyordu? Ramazan gelenekleri siz çocukların hoşuna gidiyor muydu? Siz de, anne ve babanızla Teravi Namazına gidiyor muydunuz? Biliyorum, o zaman Arhavi şimdiki gibi değildi, kim bilir belki de elektrik bile yoktu! Çocukluğunuzun Ramazanlarından hoş, ilginç anılarınız var mı? [İpti beroba tkvanişi Remazenepeşen molamişinit, mu iqven! Emindros muç̆o iqvet̆u Remazanişi adetepe Arkabis? Tkvan berepes op̆içvuşa toli giğut̆esi? Op̆içvuşa xavesoba giğut̆esi berepes?  Nana do babak goselat̆esi moselas? Moselas mu gyarepe imxort̆it?  Didopeten mu oç̆k̆omalepe iqvet̆u sofras?  Remazeni şeni iftari do moselaşi sofrapes mu goçkvaneri oç̆k̆omalepe iqvet̆u, mu gyarepe iqvet̆u? Tkvan berepes Remazenişi adetepe k̆ai gaʒ̆onet̆esi? Tkvanti nana- baba k̆ala teravişi nemazişa ulut̆iti? Xoş emindros Arkabi aʒ̆ineri steri va rt̆u, mis uçkin, elekt̆riğiti va rt̆u, mu miçkin! Beroba tkvanişi Remazenepeşen nostoneri, onç̆eloni gonoşinepe giğunani?]

İnci Derya Turna: Çocukluğumda ramazan adetleri çok güzeldi. Ben daha ilkokula giderken oruç tutmak isterdim. Annem, babam, babaannemle sahura kalkardım. Sahurda mutlaka etli bir çorba, pilav, yoğurt, burma tatlısı ya da Laz böreği, haşlanmış yumurta, bal, peynir, süt olurdu. Bazen konuk olursa bunlara başka yemekler de eklenirdi. İftarda ise, bol etli sebzeli güveç olurdu. Pilav her gün vardı. Bol fındıklı burma tatlısı. Lahana sarması, ya da biber patlıcan dolması, sütlaç. Çocukluğumda pilavın üstüne sütlaç konulur öyle yenilirdi. Arhavi sütlacı şekerli değil, tuzlu olurdu. Çok lezzetliydi. Bazen ben şimdi bile yapıyorum bunu; eski geleneğimiz. Teravi Namazına babam giderdi. Annem, babaannem ve ben evde namaz kılar, Yasin okurduk. İlginç bir anım da var. Dördüncü sınıfa giderken bir gece unutup sahura kaldırmadılar beni; çok üzüldüm sabah uyanınca. Herkes uyurken gizlice çıktım evden. Uyandıklarında beni yatağımda bulamadılar. Evin hiç bir odasında değildim. Evimizin alt katında, kullanılmayan eşyaların arkasında gizlenmiştim. Paniğe kapılıp beni her yerde aradılar. Durmadan yüksek sesle “İnci” diye sesleniyorlardı. Babaannemin acıklı çığlıklarına daha fazla dayanamayıp ortaya çıktım.

“Komşu ve akrabalara bayram ziyaretine giderdik”

Ali İhsan Aksamaz: Çocukluğunuzdaki Bayram adetleri nasıldı? Anne- baba ve nine-dedeniz size yeni ayakkabı, elbise alıyor muydu? Bayram günü komşu ve akrabaları ziyaret ediyor muydunuz? Komşu ve akrabaları ziyarete arkadaşlarınızla beraber veya tek başınıza gidiyordunuz, öyle mi? Komşu ve akrabaların ellerini öpüyor muydunuz? Onlar da size bahşiş veriyor muydu? Para veriyorlar mıydı, ne bileyim, fındık, ceviz, kuru üzüm veriyorlar mıydı?!  Fındık, ceviz, kuru üzüm o zamanlar bayram bahşişi sayılıyor muydu? Tabii para da veriyorlardı. O parayla neler yapıyordunuz? Arhavi’de sinema var mıydı?  Sinemaya gidiyor muydunuz? Arhavi’de bayram panayırı oluyor muydu? Arhavi’de bayram günlerinde ne gibi şenlikler yapıyorlardı? [Bayramişi adetepe muç̆o iqvet̆u beroba tkvanis? Nana- baba do nandidi- p̆ap̆ulik tkvan ağne k̆uçxeş modvalu, dolokunu yegiç̆opupt̆esi? Manžagerepeşi, mzaxalepeşi mok̆itxuşa ulut̆iti bayramişi ndğalepes?  Manžagerepeşi, mzaxalepeşi mok̆itxuşa manebrape k̆ala artot ulut̆iti vana tito- tito ulut̆iti?! Manžagerepes, mzaxalepes xes geacunt̆iti? Edo entepek mu baxçişi mekçapt̆es. Para mekçapt̆esi, mu miçkin, txiri, neži, xomula qurženi mekçapt̆esi?! Txiri, neži, xomula qurženiti bayramişi baxçişi işinet̆ui emindoras? Parati mekçapt̆es elbet. Edo eya paraten muepe ikipt̆it? Arkabis sinemaşi bina geladgit̆ui?  Sinamaşa ulut̆iti? Arkabis bayramişi p̆anayiri iqvet̆ui?  Bayramişi ndğapes şenluği steri mutupe ikipt̆esi Arkabis?]

İnci Derya Turna: Çocukluğumun bayramları çok muhteşemdi. Uzak akrabalarımız çocuklarıyla gelirlerdi. Sevgi, huzur, saygıyla güzel bayramlar yaşardık. Ailemiz yeni giysiler, çoraplar, ayakkabılar alırlardı. Arife gecesi yeni giysilerimizi başucumuza koyar, öyle uyurduk. Sonra biz de komşu ve akrabalara bayram ziyaretine giderdik. Biz çocuklara, şeker, evde yapılmış kurabiye, metal paralar verirlerdi. Büyüklerimizin ellerini öperdik. Onlar da bizim yanaklarımızdan öperlerdi. Bize verilen bayram paraları ile sinemaya giderdik. En büyük eğlencemiz buydu; yeni filmler izlemek. Erkek çocuklar, mantar tabancası ve plastik top alırlardı. Biz kızlar da yeni çıkan plastik bebeklerden alırdık. Ya da imitasyon kolye, yüzük, bilezik alırdık. Bayramlarda uzak illerden gelip motosiklet gösterisi yapılan yüksek yuvarlak platform kurulurdu. O motor gösterisini heyecanla izlerdik. Adam oradan düştü düşecek diye yüreğimiz ağzımıza gelirdi.

Ali İhsan Aksamaz: Çocukluğunuzun Arhavi’sinde çay tarımının durumu neydi? Arhavi ve köylerindeki hayat birbirine benziyor muydu? Arhavi’de hayat nasıldı? Köy hayatı nasıldı? Köy halkı nasıl geçiniyordu? Neleri ekiyorlardı? Arhavi halkı neyle geçiniyordu? Ne işler yapıyorlardı? Nerede çalışıyorlardı? Hangi işlerden para kazanıyorlardı? Ne satıyorlardı, ne satın alıyorlardı? Hangi destanları, şarkıları söylüyorlardı? Arhavi’nin, köylerin durumu nasıldı? Arhavi ve köylerinde çok eski ibadethanelerin kalıntıları var mıydı? Arhavi’den Ankara’ya, İstanbul’a hangi yol ve vasıtayla gidiyorlardı? [Çayişi ziraati mu xalis t̆u beroba tkvanişi Arkabis? Noğa do oput̆epeşi skidala artikartis nungapt̆ui? Noğaşi skidala muç̆o rt̆u? Oput̆epeşi skidala muç̆o rt̆u? Oput̆eşi xalk̆i muten skidut̆u? Muepe orgapt̆es? Noğaşi xalk̆i muten skidut̆es? Mu dulyape ikipt̆es? So içalişept̆es? Namu dulyapeşen para mogapt̆es? Muepe gamaçapt̆es, muepe yeç̆opupt̆es? Namu dest̆anepe, birabape ibirt̆es? Mu xali uğut̆u xalk̆is, ginon Arkabis, ginon oput̆epe Arkabişi oput̆epes? Arkabis do Arkabişi oput̆epes dido mcve oxvamepeşi genomskidepe kortui?  Arkabişen Ank̆araşa, İst̆anbolişa namu gza do vasitaten ulut̆es, gignapunani?]

“Çay yılda üç dört kez ürün veriyordu. Fabrikalar açıldı. Bölge halkı orada işe girdi”

İnci Derya Turna: Çocukluğumda annemle babaannem çay topluyorlardı. Önceleri arazimizin bir kısmında çay vardı. Sonra topraklarımızın birçoğuna çay ekildi. Bizler de büyüdükçe çay toplamaya başlamıştık. Fındık ve mısır üretimi çok azalmıştı. Çünkü birçok yer çayla donatılmıştı. Çayla iyi bir kazanç elde edilmeye başlamıştı. Köydeki ve Arhavi’deki erkeklerin çoğu gurbetten dönmeye başlamışlardı. Çay yılda üç dört kez ürün veriyordu. Fabrikalar açıldı. Bölge halkı orada işe girdi. Sigorta, maaş ve emekli olma yolu açılmış oldu böylece. Yaşlılarımızın söylediği ağıtlar, destanlar, türküler vardı. Bunlar nesilden nesile aktarılıyordu. Onların bu destanları yanık yanık söylerken dinleme olanağı bulur ve ağlardım. Çok yoksulluk çekmiş, çok acılar yaşamış halkımın yürek iniltileriydi bunlar! Çocukluğumda Trabzon’dan uçak kalkardı. Ama biletler çok yüksek fiyatlı olduğu için pek kimse uçakla gitmezdi. Otobüslerle yolculuk yapılırdı. Bir gün, bir gece süren çok zorlu yolculuklardı bunlar.

Ali İhsan Aksamaz: Arhavi’de pangara geleneği var mıydı? Köylerde, Arhavi’de pangara geleneği var mıydı? Meydanda büyük ateş yakıyorlar mıydı? O ateş üzerinden atlıyorlar mıydı? Bu tür gelenekleri duymuşluğunuz var mı, görmüşlüğünüz var mı? [Beroba tkvanis namu sterapape istert̆it Arkabis? Namu osteralepe giğut̆es? Nana- Nandidi tkvanişi p̆aramitepe aʒ̆i kokşunani? Beroba tkvanişen namu p̆aramitepe kokşunan aʒ̆i? Mcveşuri ç̆ink̆aşi, germak̆oçişi p̆aramitepe giçkinani? Mu p̆aramitepes usimint̆it nandidis, nanas?]

İnci Derya Turna: Arhavi’de biz pagara ateşi yakardık. Tarla kazılmaya yakın tüm mısır kökleri anızlar tarlanın ortasına yığılır ve yakılırdı. Çok büyük dev ateşler olurdu. Ateş biraz azalınca üzerinden atlardık. Bu müthiş güzel bir eğlenceydi bizim için. Ama hep büyüklerimizin gözetiminde olurduk. Alev ve duman kokulu günler.

Ali İhsan Aksamaz: Çocukluğunuzda hangi oyunları oynuyordunuz? Hangi oyuncaklarınız vardı? Anne ve büyükannenizden şimdi hangi masalları hatırlıyorsunuz? Eski cadı, orman adamı, peri masaları biliyor musunuz? Ninenizden, annenizden hangi masalları dinliyordunuz? [Beroba tkvanis namu sterapape istert̆it Arkabis? Namu osteralepe giğut̆es? Nana- Nandidi tkvanişi p̆aramitepe aʒ̆i kokşunani? Beroba tkvanişen namu p̆aramitepe kokşunan aʒ̆i? Mcveşuri ç̆ink̆aşi, germak̆oçişi p̆aramitepe giçkinani? Mu p̆aramitepes usimint̆it nandidis, nanas?]

İnci Derya Turna: Küçükken oynadığımız oyunlar anımsadığım kadar; körebe, sek sek, evcilik, tombala, çubuk oyunu, çember çevirme, yakar top, istop, çelik çomak, dama, beş taş, saklambaç, ebe, misket, koşu yarışması, ip atlama, voleybol, bezirgân başı, bazı oynadığımız oyunlardı. Büyüklerimin Lazca tüm konuşmalarını biliyorum. Ama bazı yabancı kelimelerinde içine karıştığı oluyordu. Peri, cadı ve dağ adamı masallarını anlatırlardı. Biz çocuklar çok etkilenip korkardık. Hatta tarlaya girip minik salatalıkları koparırsak bizi ǩunǩul badi dedikleri Şeytanvari birinin kaçıracağını söylerlerdi. Korkumuzdan sebze tarlalarına giremezdik.

Ali İhsan Aksamaz: Biraz da, lütfen, bize eski düğünlerden bahsedin? Düğünler nasıl oluyordu? O zamanlar hangi gelenekler vardı? Kız isteme geleneği nasıldı? Geline, damata  hangi hediyeler veriyorlardı? O eski gelenekleri duymuşluğunuz var mı, sizin de görmüşlüğünüz var mı? [Amʒikati ç̆andape do dugunepeşen molamişinit, mu iqven! Ç̆andape, dugunepe muç̆o iqvet̆u? Mu adetepe uğutes emindros? K̆ulani ok̆vanduşi adeti muç̆o iqvet̆u? Noğamisas, nisas, noğames, sicas mu baxçişepe nuk̆idapt̆es, meçapt̆es? Aya adetepeşenti gignapunani, tkvanti gižiramunani?]

“Babamın Artvin’e, Fındıklı’ya, Ardeşen’e, Pazar’a, Çayeli’ne, Rize’ye de düğüne gittiği oluyordu”

İnci Derya Turna: Arhavi ve o bölgelerde çok eskilerde, düğün-nişan kemençe tulum eşliğinde yapılırdı. Evde yemekli olurdu. Babam kemençe ve akordiyonu ile şenlendirirdi. Küçüklüğümde beni de yanında götürürdü. Ben kemençesini taşırdım, kendisi de akordiyonu. Babam düğün- nişan sahiplerinden asla müziğinin ücretini almazdı. Çünkü hoca olan babası, dedem para almamasını söylemiş. Bedava eğlendir onları. “Müziğinle sevap kazan” demiş. O yüzden babam hiç para almazdı. Ama düğün sahipleri babama canlı horoz, kavrulmuş fındık, cevizli sucuk, şekerleme, bir tepsi baklava verirlerdi. Onları kabul ederdi babam. Böylece çok horozumuz olurdu evimizde. Diğer yiyeceklerden de annem bize pay eder, akraba ve komşulara da götürüp verirdi. Tüm bunlara ben tanığım. Bazen Artvin’e, Fındıklı’ya, Ardeşen’e, Pazar’a, Çayeli’ne, Rize’ye de düğüne gittiği oluyordu. Lazların bir geleneği olan damadı bağlamayı da babam kemençesiyle çok güzel yapardı. Bu oyunun 45’lik plağı da var babamın. Her gittiği yerde babamı el üstünde tutarlardı. Babama platonik olarak aşık çok bayan oluyordu. Bir başka bölümde onları da anlatmak isterim. Şimdi babamın meşhur damat bağlama sözlerini yazmak istiyorum. Lazca olarak söylerdi babam, onu da sonra paylaşacağım. Şimdi Türkçesini aktarıyorum. Tabii ki kemençe eşliğinde oluyordu:

“Hey gençler, damadın senin böyle böyle ayakta duruyor,
yoksa bir yerde iyi dinleyin nazar değmesin,
şimdi şimdi Maşallah Süphanallah,
ben size söyleyeceğim her şeyi
nazarı da sesli söyleyin ki oyunu bozmayalım iyi
duysunlar heyyy gençler kız kardeşlerde iyi misiniz
iyi anlasınlar burada duran kim
damat nerede nereye gitti
karşıda mı nerede damat gelin kayıp mı oldu
hey kaynana yoksa bir yerde
ben ne yapacağım çaldılar mı
nereye gideceğim nerededir
nerede şimdi şimdi ben ne yapacağım
iyi dinleyin nereye gideceğim
senin damadın heyyy gençler bir bahşiş
sakın sıkılmayın getirin de böyle böyle
bir mendil sabaha kadar başına ört yapacağız
biz yakışsın ona şimdi
damat yoksa bir yerde getirsinler
işte geliyor işte geliyor
tam rezil çıkıverdi bana getirsinler
iyi dinleyin ben ne yapacağım heyyy gençler bir şeyler
ben ne yapacağım gözüme çarpıyor
yoksa bir yerde mendil mi o
nazar değecek getiriyor getiriyor
yavaş yavaş heyy kaynana aşağı ineceğiz
iyi güzel kaynana çömelelim
damadına iyi dinleyin
mendili de böyle sesli başına da örttü
hep beraber oynayalım
yakıştı da sesli sesli
şimdi şimdi bağırında
iyi dinleyin herkes duysun
heyyy gençler heyyy kaynana neredesin nerede
bundan sonra her zaman böyle gençlere de nasip olsun.”

“Her gittiği yerde babamı el üstünde tutarlardı”

Ali İhsan Aksamaz: Biliyorum, Türkçe- Lazca şiirler yazıyorsunuz. Biraz da yeni Türkçe- Lazca şiirlerinizden de bahsedin bize, olur mu?! Şiirleriniz çoğunlukla hangi dergilerde yayınlandı, yayınlanıyor? [Komiçkin, tkvan Turkuli- Lazuri şiirepeti ç̆arupt. Amʒikati ağneTurkuli -Lazuri şiirepe tkvanişenti molamişinit, iqveni?! Şiirepe tkvani didopeten namu dergepes gamiçkvinu, gamiçkvinen?]

İnci Derya Turna: Üç kitabım var; Lazca şiir, Türkçe şiir, bir de Türkçe olarak anı- roman kitaplarım. Tabii ki her iki dilde de çalışmalarım var, kitaplaşmaya hazırladığım. Son yıllarda sağlık sorunları yaşamaktayım. O nedenle biraz ara verdim. Sevgili eşimi yitirince kalp krizi geçirdim, kalbime üç tane stent takıldı. Bir böbreğim tümörlüydü, alındı. Şimdi de babamın ve Kazım’ın deyimiyle fiyakalı bir hastalığın aşamalarını yaşıyorum. Şu an sürekli tedavideyim. Lazca şiirlerim Laz dergilerinde ve dil odaklı dergilerde yayımlandı. Ama Türkçe olarak birçok yayın organlarında şiir ve öykülerim yayımlandı. Tüm dosyalarımı elimde ve özenle saklıyorum. Şiir ve öykü yarışmalarından birincilik ve ikincilik olarak birçok ödül aldım. Onlar benim çocuklarım gibiler. Burada bir tane Lazca şiirimi paylaşmak istiyorum. Bunun orijinalliği bozulmasın diye Türkçesini yazmadım. Anlamı yittiği için çevirisini yapmadım.

“DOPXAÇ̌ǨİŤ LAŽUŤEPE

Dopxaç̌ǩit̆ lažut̆epe p̌t̆axaten ivaşǩule,
çayepeti p̌ʒ̆ilaten maisi moxtaşǩule
lupes gyoboǯilaten dudeyiti
bgubaten şuǩapeti
irdenan didipe mepǯilaten
mt̆ğiriş orati mulun
tudepe bupağaten
na dantxasen bonkvaten
t̆iǩina obopşaten
gebabgare nanas
mezareşe bidaşi babas gyul eburgare
aprilepe moğtaşi
Uça Zuğak mçğomepe xoloti momçanoren
ma dido gomanç̌elen Arkabi çkimi
soren atmaca dokaçeyi ǩoçepe
golaxtasen t̆ulumi do kemençe
gencepek ibirasen.
İni çǩayi isinas maç̌xapeşen dibasen
nostoneyi xepeten dadik mç̌ǩudi gedvasen.”

Ali İhsan Aksamaz: Bu söyleşi için size çok teşekkür ederim. Sizin başka söyleyecekleriniz varsa, lütfen onları da söyleyin! Sağlıcakla kalın! [Am int̆erviu şeni dido şukuri goğodapt. Tkvan otkvaluşi çkva mutu giğunanna, entepeti miʒ̆vit, mu iqven! K̆ai guriten vižirat!]

İnci Derya Turna: Ben teşekkür ediyorum bu güzel söyleşiyi yaptığınız için.
Tüm ana diller yaşatılmalı, yaşasın istiyorum. Bu uğurda yoğun uğraş veren arkadaşlara minnet duyuyor, teşekkür ediyorum. Savaşlar olmasın, silah fabrikaları kapansın! Dünya liderleri halklarına insanca yaşam sunsun! Yapamıyorsa çekilsin, yapabilen gelsin!
Herkes istediği gibi dilini ve kültürünü yaşasın. Dünyamız yalnızca insanlara ait değil. Yerde, gökte yaşayan yaratıklar var.  Kuşlar özgür uçmalı, bitkiler, ağaçlar, hayvanlar ve insanlara çiçek gibi davranılmalı. Sevgi, saygı gösterilmeli. Karıncanın bile gözlerinden öpmeli.
Acılarla da olsa bu dünyada olmak güzeldi. Yalnızca gökyüzüne çıplak gözle bakmak bile muhteşemdi. Teşekkürler dünya, teşekkürler herkese ve her şeye. Yedim, içtim, barındım. Katkısı olan herkese sonsuz teşekkür ediyorum.

[Önerilen okumalar: “Arhavi Tarihi”, arhavi.bel.tr; Arhavililer Vakfı Kültür ve Sanat Komisyonu”[Mustafa Kazım Yücel Özbirinci, İsmail Muzaffer Özbay, Mehmet Ali Kök, Muhsin Erol, Metin Bilgin], “Arhavi Ağzı Lazca Dilbilgisi”, Arhavililer Vakfı Yayını, Çizgi Matbaacılık Ltd. Şti.,  Ankara, 2006; Arhavililer Vakfı Kültür ve Sanat Komisyonu”[Mustafa Kazım Yücel Özbirinci, İsmail Muzaffer Özbay, Mehmet Ali Kök, Muhsin Erol, Erdinç Yüzüncüoğlu, Metin Bilgin], “Arhavi Ağzı Lazca Kılavuz Sözlük”, Arhavililer Vakfı Yayını, Çizgi Matbaacılık Ltd. Şti.,  Ankara, 2008; Arhavililer Vakfı Kültür ve Sanat Komisyonu”[Mustafa Kazım Yücel Özbirinci, İsmail Muzaffer Özbay, Mehmet Ali Kök, Muhsin Erol, Erdinç Yüzüncüoğlu, Metin Bilgin], “Arhavi Ağzı Lazca Ana Yazım Kılavuzu”, Arhavililer Vakfı Yayını, Çizgi Matbaacılık Ltd. Şti.,  Ankara, 2008; Aziz Turna, “Laz Halk Sanatçısı Yaşar Turna”, [Ali İhsan Aksamaz, “Dil-Tarih-Kültür-Gelenekleriyle Lazlar”, 1. Baskı, Sorun Yayınları, 2000; 2. Baskı, Belge Yayınları, İstanbul, 2014)]/ circassiancenter.com.tr; Georges Dumézil, “Contes Lazes”, Institut d’Ethnologie, Paris, 1937; Gülcan Yüksel Asılyazıcı: “Dört Elle Lazca İçin Savaşan Biri Olup Çıktım!”, 29. III. 2021, sonhaber.ch/ gurcuhaber.com/ circassiancenter.com.tr; İnci Derya Turna, “Anadilimiz ve Köklü Güzel Kültürümüz Yok Olmasın!”, 11. IX. 2019, circassiancenter.com.tr/sonhaber.ch; İsmail Muzaffer Özbay, Mehmet Ali Kök,  Muhsin Erol, Metin Bilgin, “Arhavi Halk Bilim Araştırması/ Tarih- Kültür- İnsan”, Arhavililer Vakfı, Ankara, 2010; Kemal Özbıyık:  “Olgun  insanlar bir araya gelmezsek, dilimiz de ölecek!”, 16. IX. 2023, sonhaber.ch; Kemal Özbıyık: “Tam kırk yıl oldu; bırakmadım”, 19. IX. 2023, sonhaber.ch;  Kemal Özbıyık: “Paylaşamadığımız ne var?!”, 25. IX. 2023, sonhaber.ch;  “Kolektif Bir Çalışma: Arhavi Halk Bilim Araştırması”, 28. II. 2020, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; M. Recai Özgün, (Redaksiyon katkısı: Ali İhsan Aksamaz), “Lazlar”, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 1996; M. Recai Özgün ile Haber& Söyleşi,  Yeni Kafkasya Gazetesi, Sayı 8, Nisan 2003/ circassiancenter.com.tr; M. Recai Özgün, “Atmaca”, [Ali İhsan Aksamaz, “Dil-Tarih-Kültür-Gelenekleriyle Lazlar”, 1. Baskı, Sorun Yayınları, 2000; 2. Baskı, Belge Yayınları, İstanbul, 2014]/ circassiancenter.com.tr; M. Recai Özgün, (Redaksiyon katkısı: Ali İhsan Aksamaz), “Laz Muhammed”, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 2004;  Niyazi Ahmet Banoğlu, “Georges Dumézil”, Havadis Gazetesi, 24. VII. 1958; Orhan Bayramin ile Haber& Söyleşi, Yeni Kafkasya Gazetesi, Sayı 5, Mayıs 2002/ circassiancenter.com.tr; Orhan Bayramin: “Laz Edebiyatı 1996’dan Fersah Fersah İleride!”, 15. III. 2021, sonhaber.ch/ gurcuhaber.com/ circassiancenter.com.tr/ simavakfi.org; Osman Şafak Büyüklü: “Lazlar, çalışmalarını kolektif ortam içinde yapmalı!”, circassiancenter.com.tr/ sonhaber.ch, 21. VIII. 2019; Ralph Dewitt Anderson, “A Grammar of Laz”,University of Texas, 1963; Sami Fitoz: “Çocuklarımızın anadilimizi öğrenmesini istiyorum!”, 7. X. 2019, circassiancenter.com.tr/ sonhaber.ch; Yılmaz Erdoğan: “Bizimkiler Sohum’a Yerleşmiş!”, 22. XI. 2018, circassiancenter.com.tr; Yılmaz Erdoğan: “Ogni Kültür Dergisi” ikinci çocuğum olarak kucağımdaydı!” ,7. VI. 2022, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; Yılmaz Erdoğan: “Böyle bir kitabı hazırlamak kolay değil!”, 09. III. 2024, circassianacenter.com.tr/ sonhaber.ch]