İLK ÇAĞLARDAN 1864’e ADİGE HALKININ TOPLUMSAL GELİŞİMİ

Kafdağı Aylık Kültürel Dergi
(Değişik sayılardan derleme)

En İlkel Sosyal Yapılanma

Kafkasya’da ilk insan izlerinin ortaya çıkması çok eski tarihlere dayanır. Üstelik Güney Kafkasya birçok tarihçiye göre insan soyunun ilk ortaya çıktığı dönemlere dek uzanır. Ancak Kafkasya’da insanın varlığı, özellikle Kuzey Kafkasya’da ki varlığı, buzul dönemleriyle kesintiye uğrar.

Kesintisiz oluşumu son buzul dönemin bitmesiyle MÖ.12000 yılları dolaylarında başlar. İlk başta ilkel sürüdür insan toplulukları. Yiyecek toplayıcılık ve avcılık sürünün bütün üyelerinin katılmasını gerektiren işlerdir. Yiyecek toplama işleri açısından erkeklerle dişiler arasında bir ayrım yoktur.Yiyecek toplayıcılık avcılık ile yaşayan ilkel sürü mutlak olarak anaerkil ve endogamiktir.

Klan ve Kabile Örgütlenmesinin Ortaya Çıkışı

Üretim araçları geliştikçe ve üretimdeki kazanımlar arttıkça ilkel sürü daha gelişmiş bir sosyal ve ekonomik örgütlenmeye bırakacaktır kendini. Bu klan örgütlenmesidir. Adigelerde “tlako” klanın karşılığıdır. Klanlar egzogamiktir, yani klan (tlako) içi evlenme yasaktır. İlkel-komünal döneme ilişkin bu özellik, bir üst yapı kalıntısı olarak günümüzde de aramızda sürer.

Kabile sisteminin en alt birimi olan klanın başlıca özellikleri şunlardır: 

Klan totemiktir: Totemizm kabile toplumunun alt aşamalarına özgü büyüsel-dini sistemdir. Kabile toplumu geliştikçe totemizm biçimsel ve soyut bir durum aldı. Adigeler’de hayvan adlı soyadları totemizmin üst yapı kalıntıları olabilir. Bir çok hayvan adlı ya da hayvan önekli tlako vardır.

Klan egzogamiktir: Klan içi evlilik yasaktır. Kabile örgütlenmesi klan (tlako) içi evliliğin yasak olduğu kan bağına dayalıdır. Kanbağı ise özellikle başlangıçta ana tarafından belirlenmektedir. Kabile topluluğuna geçişte anaerkillik bir süre devam eder. Kafkasya’lı Kimmerler ovalarda yaşadıklarından çoban kabile toplulukları ve MÖ. 8. yy. da kabile içinde ileri bir aşama olan ataerkilliğe geçmişlerdir.Eğer doğa koşulları tarımı, özellikle bahçe tarımı ve çapa tarımını gerektiriyorsa, kadının üretimdeki ağırlığı uzun bir süre daha devam edecaktir. Kimmerler ataerkilliği yaşarken, aynı federasyon içinde olan ve bugünkü Adigelerin ataları olan Meotlar anaerkil idi. Sınıfsız Adige toplumunun yaşamını yansıtan Nartlar’da Setenay Guaşe’nin ağırlığı anaerkil toplum yapısının göstergesidir. İlkel kabile toplumunda mülkiyet kollektifdir:Çok gerilerde kabile sisteminin alt aşamalarında, topluluğun yaşaması için mutlaka herkesin çalışması gerekirken, artık çalışamayacak durumda olan yaşlılar ölüme terk ediliyorlardı. Destana göre Nartlar yaşlananları öldürürler ve kan gütme geleneğini sertçe sürdürürlerdi. Daha sonra av alanları, iklim değişiklikleri, vb… hakkındaki deneyimleri onları geleneksel bilginin doğal depoları durumuna getirdiğinde, yaşlılar ekonomik bir değer kazandılar, yaşamalarına ve üretimden pay almalarına izin verildi. Kafkasya’da Adigeler 15-16. yy.’lara kadar, bazı dağlı Kafkas halklarıda 19. yy’ın başlarına kadar kabile yapısını korumuşlardır. 19. yy’da Çeçenlerin toprak paylaşımları, kabile toplumunun kollektif mülkiyeti için iyi bir örnektir. Adigelerin “çıpkhe” dediği işaretler tlakonun ortak mülkiyetini belirleyen işaretler olsa gerek.

Kabile toplumu demokratiktir: Sınıfsız Adige toplumuna ilişkin yiğitlik efsaneleri Nartların sosyal yapısı Adige kabile toplumu yapısına ışık tutmaktadır. Nartlar’da ayağına çarık geçirebilen herkes Khase’ye katılabilmektedir. Sefere ve savaş işlerine karar veren, kabileye alınacak kişileri, ordu yöneticisi (Dzepş) ile başkanı seçecek ya da görevden uzaklaştıracak olan, başka bir soy ile birleşmeye birlikte savaşmaya, yakınlık kurmaya ve toprağında yerleştirmeye karar veren Khase’dir.

Kabile Toplumunun Çözülmesi: Feodalizmin Ortaya Çıkışı

Ovalar üretimin ve üretim araçlarının gelişmesine daha uygundur. Ancak Kafkasyalılar, İskitlerin, Sarmatların, Moğolların ve daha sonra Çarlık Rusyası’nın baskısıyla derin vadilere sıkışmışlar ve toplumsal organizasyonlarını geliştirememişlerdir. Adigeler’in 15. yy.’a dek kurabildikleri en güçlü politik birlikler, bir devlet taslağı olan kabileler federasyonudur. Adigeler MÖ. 8. yy. dolaylarında ki Meotlar’dan, MS. 15. yy.’a kadar kabileler federasyonu biçiminde organize olduklarından, geniş bir alana yayılmış olmalarına karşın ortak bir kültür ve politik gelişim çizgisi gösteriyorlardı. Kabile toplumunun çözülmesi, toplumun toplam üretiminin, toplumun gerekli tüketiminden fazla olmasıyla ortaya çıkar.

15. yy.’da Adigey’de 19. yy.’da Çeçenya’da görülen durum budur. Ancak kabilenin çöküşünü getiren koşullar yalnız doğal durumlarda üretimin artmasıyla olmamıştır. Tesadüfi çatışmalar Adigelerin “zek’ue” dediği yağma akınlarına dönüşür. Ele geçirilen ganimet Zek’ue grubunun elemanları arasında paylaşılır. Ancak bu bölüşüm eşit olarak yapılmadan önce, grup şefi küçük de olsa bir pay alır. Giderek bu yağma ve çapul akınları savaş şefleri (Dzepş) etrafında az çok istikralı askeri maiyetlerin oluşmasına ve bu şeflerin ve maiyetlerinin, kabilenin ya da klanın diğer elemanlarına göre daha zengin bir duruma gelmelerini sağlar. 1470’lerde Adigey’de bulunan İtalyan seyyah İnteriano, worklerin çalışmayıp yağma ve talanla yaşadıklarını yazar. Bu 15. yy.’da Adigey’de askeri aristokrasinin oluştuğunu ve kabile ilişkilerinin çözülmeye başladığını gösterir. Kadın, çocuklar ve toprak şefleri için özel payların ayrılmasından sonra, yağmacılar arasında kurayla paylaşılır. Bu alternatif, ataerkil köleliğin “wunevut” sınıfının oluşumunun tohumlarını ortaya çıkarır. Feodal toplumda wunevut sınıfı, ataerkil toplumdaki köleliğin kalıntısıdır ve zamanla serfliğe (Pşıtlı) dönüşür. Doğal olarak Adigey’de feodalizm gelişimin tamamlayamadığından bu dönüşüm sürecide yaşanmamıştır. Kafkasya’da son yüzyıllara kadar gelen kollektivist ekonomi, üretim araçlarının gelişmesi, sabanın kullanılması, tarım tekniğinin gelişmesiyle toplumun kendini devam ettirmesi için gerekli olan üretimden fazlası elde edildiğinde çözülmeye başladı. Klan ve kabile savaşları da feodalizmin gelişimine ivme verdi. Feodalizm Adigey’de ve Kabardey’de 15. ve 16. yüzyıllarda, Abhazya’da 18. ve 19. yüzyıllarda, Dağıstan’ın dağlık kesimlerinde 19. yüzyıl başlarında ovalık ve dağlık kesimlerinde daha önce, Çeçenya’da 19. yüzyıl başlarında gelişmeye başladı.

19. Yüzyılda Adigey’in Sosyal Yapısı

Adigeler eski dönemlerden beri kabileler federasyonu biçiminde örgütlendiklerinde, çok sayıda kabileye bölünmüş olmalarına karşın, ortak bir kültür ve aşağı yukarı ortak politik gelişim çizgisi gösteriyorlardı. Adigey’de ataerkil klan sistemi 15.-16. yüzyıllarda parçalanmaya ve feodalizm gelişmeye başladı. Ancak feodalizmin tam gelişmesi 19. yy. başlarında henüz tamamlanmamıştı. O sıralarda Adigelerin yaşamı çoğunlukla doğal ekonomi üzerine kuruluydu. Yani zanaat üretiminin olmadığı, mal mübadelesinin gelişmediği, tarıma dayalı, kendi kendine yeterli kapalı ekonomi üzerine kuruluydu. Kendi aralarındaki ticaret zayıftı. Ticarette para kullanılmazdı. Değiş-tokuş ticareti egemen idi. Bütün kabilelerin sınıfsal yapısı aynı değildi. Feodalizmin gelişmişlik düzeyi her kabilede ayrıydı. Bunu yarı-feodal ve feodal kabileler olarak iki ana bölümde, sınıfları ise; egemen sınıflar, bağımlılar ve tifekotl’ler olarak üç ana bölümde incelemek konuyu daha anlaşılır kılacaktır.

Kabilelere Göre Egemen Sınıf

Yarı-feodal Kabileler: Coğrafi konumları gereği üretim araçlarını, dolayısıyla üretim ilişkilerini geliştirememiş kabilelerdir. Abzakhlar, Şapsığlar, Natuhaylar ve Vubıhlar yarı-feodal kabilelerdir. Bunlarda Pşi sınıfı yoktur. Egemen sınıfı tlekotleşler ve çeşitli kademe workler oluşturur.

Feodal Kabileler: Diğer kabilelere oranla nisbeten ovalık kesimde oturan, dolayısıyla üretim araçlarını, üretim ve üretim ilişkilerini geliştirebilmiş kabilelerdir. Bjeduğ, Ç’emguy (Kemirguey), Hatukay, Yecerkoy ve Mehoş’lar feodal kabileleri oluşturur. Bunlarda egemen sınıfı pişler ve çeşitli kademe workler oluşturur.

Sömürülen Köylü Sınıfı: Wuneutlar, pşitliler ve oglardır. Tifekotl’lerin (özgür köylü) feodallere karşı bazı yükümlülükleri olmasına karşın, köylü ayaklanmalarının ve bağımsızlık savaşının temellerini oluşturan bu sınıfın konumu süreç içinde değişmiştir. Wuneut’lar: Hiç bir hakka sahip olmayan kölelerdi. İlk wuneutler komşu kabilelerle yapılan savaşlarda elde edilen kadın ve erkek esirlerdi. Daha sonraki yıllarda, bağımlı köylülerden efendilerine başkaldıranlar ya da borçlanıpda borcunu ödeyemeyen köylüler wuneut yapılmaya başlanmıştır. Feodal üretim tarzında temel üretici pşitli sınıfı idi. Wuneutlar çalıştıkları topraklar üzerinde hiç bir hakka sahip olmadıklarından, üretimin artması için maximum emek harcıyorlardı. Ancak pşitli’ler çalıştıkları topraklarda azda olsa belli haklara sahiptiler. Üretim artışından azda olsa çıkarları vardı. Bu nedenle wuneutlar feodalizm geliştikçe pşıtlı sınıfına alındılar. Ancak bu süreç 1864’de tamamlanmamıştı.

Pşıtlıler: Kısıtlı da olsa mülkiyet ve aile haklarına sahip serflerdir. Bunlar ya kabile savaşlarında topraklarına kendileriyle el konmuş köylüler veya wuneutluktan pşıtlılığa geçenler, ya da yükümlülüklerini yerine getiremeyen, suç işleyen hür köylülerden kaynaklanırdı.

Oglar: Serflikle hür köylülük arasında bir sınıfdır. Ogların sömürüsü, ürettikleri ürünün bir kısmına el konarak gerçekleşirdi.

Tlfekotller: Adigeler arasında en büyük sosyal sınıfı tlfekotller oluşturuyordu. Tlfekotl sınıfı tarımla uğraşan özgür köylü sınıftı. Feodal beylere karşı yükümlülükleri henüz zayıftı. Yarı-feodal kabilelerde tlfekotller, feodal kabilelere kıyasla daha özgürdüler. Feodalizmin gelişme süreci içerisinde tlfekotllerin az bir kısmı varlıklılar sınıfına tırmanmış ve bazı varlıklı ve güçlü tlfekotl ailelerle, feodal beylerin feodal kurumları sağlamlaştırma çabaları ile asiller alınmışlardır. Feodalizmin geliştiği kabilelerde geri kalan çoğunluk tlfekotl yavaş yavaş ataerkil-komünal dönemden kalan haklarını yitirerek feodal bağımlılık altına girmişlerdir. İlk önceleri yükümlülükleri armağan biçiminde idi ve periyodik değildi. Ancak sonraları periyodikleşmeye ve zorunlu olmaya başladı. Adigey’de köylü reformunun yapıldığı tarihte (1868) rant toplayıcılık tam olarak oturmamıştı. Bu da Adigey feodalizmini tamamlayamadığını gösterir. Adigey’de reform öncesi belli başlı üç tip feodal rant vardı; angarya rantı, aynı rant ve çok az miktarda para rantı vardı. En yaygın rant angarya rantı idi. Tlfekotller adetlere göre en fazla üç gün asiller için çalışmak zorunda idi. Anti-feodal mücadelenin, Çarlık Rusyası’na karşı yürütülen anti sömürgeci mücadele ile özdeşleşmesi ve bağımsızlık mücadelesinin temelini tlfekotllerin oluşturması, onların feodal beylere karşı konumunu güçlendirdi. Köylü ayaklanmaları sonucu toplanan halk meclislerinde feodallerin haklarını kısıtlayan kararlar bu direnişin meyvelerinin göstergesi idi.

18.yüzyıl Başları ve 19.yüzyılda Adige Köylü Hareketleri

Çarlık Rusyası’na karşı verilen anti-sömürgeci savaşın ve sömürgecilerle çıkarları gereği uzlaşan feodallere karşı verilen anti-feodal savaşın temel gücünü tlfekotller oluşturuyordu. Adige feodalleri ile Çarlık Rusyası’nın sömürgeci çıkarlarının özdeşleştiğinin soyut göstergesi Bziyuk Savaşı’ydı. Adige feodalleri ile buna karşı direnen köylülük Bziyuk nehri vadisinde karşı karşıya geldiler.Feodal beylere, Çarlık Rusyası bir topçu birliği ile destek verdi.(1796) Köylüler askeri yönden savaşı kaybettiler. Ancak savaş sonrası, feodalizmin zayıf olduğu kabilelerde tlfekotller halk meclisini toplayarak kendilerini yönetecek Starşina’larını (Rusca bir sözcük olan Starşina, köy yöneticisi -bir tür muhtar- demektir. Köylü ayaklanmarında köylü liderleri genellikle Starnişa’lar ve varlıklı tlfekotler olmuşlardır.) seçtiler ve kendi yönetimlerini kurumlaştırmaya başladılar. İskelelerdeki alış-verişi serbest bırakıp tüm yargılama yetkilerini tlfekotleşlerden alıp starnişalara devrettiler. Meclisinde yönlendiricisi olan starnişalar ve varlıklı tlfekotller feodal beylerin haklarını kısıtlayıp tlfekotllerin haklarını arttırdılar. Beylerin haklarını tam olarak yok etmediler. Çünkü bu olayın özünde, starnişaların ve varlıklı tlfekotllerin gelecekte feodal beylerin yerine geçme istekleri olduğu gibi feodalizme alternatif egemen sınıfı oluşturma istekleri de gizliydi. Bziyuk’tan sonra, Adige köylüleri ile feodal beyler arasındaki çelişki artan dozlarla devam etti. Tlfekotller Çarlık Rusyası’na karşı sürdürülen bağımsızlık savaşını tam olarak ellerine almış, henüz gelişmemiş feodalizmi de tasfiye etmeye başlamış ve kendi kurumlarını oluşturmaya başlamıştı. Feodalizmin gelişmiş olduğu bölgelerde ise (örneğin Bjeduğlar) feodal beylerin çıkarları çarlığın askeri gücüyle korunuyordu. Çarlık, işbirlikçisi feodal beylerin konumunu daha da güçlendirme çabası içerisindeydi. Çarlık destekli feodal beylerin, ağır baskı ve sömürüsüne karşı Bjeduğ köylüleri 1856’da baş kaldırdılar. Bu ayaklanmanın sonunda Çarlık destekli feodal beyler, ayaklananları ağır bir şekilde cezalandırdılar. Adige köylü hareketlerinin başarı kazanmamasının nedeni; 19.yy.’da Adigey’in sosyo-ekonomik düzeyinin geri kalmış olmasındandır. Feodalizmin tam yerleşmemesi, feodalizme alternatif sınıfın, zayıf üretim ve ticaretten dolayı olgunlaşmamış olması, köylü hareketlerinin taleplerini kararsız kalmıştır.

Müridizm ve Adige Köylülüğü

19. yy. başlarında Adigey yoğun köylü hareketlerini ve bağımsızlık mücadelesini yaşarken, aynı yıllarda Kuzeydoğu Kafkasya, özellikle Dağıstan, önceleri dini, sonraları köylüler arasında yayıldıkça askeri ve politik bir nitelik kazanan, Rus araştırmacıların “müridizm” adını verdikleri bir hareketle çalkalanıyordu. Lenin’e göre müridizm “Dini kılıf içinde politik direniş oluşumu, yalnız Rusya’ya değil, gelişimlerinin belirli bir aşamasında tüm halklara özgüdür.” Şamil, mürid hareketinin önemli temsilcilerinden birini, Muhammed Emin’i 1848’de Adigey’e gönderdi. M. Emin’in öğretileri, ilk başlarda olumlu tepkiler aldı. Zayıf da olsa Adige köylülerinin anti-feodal, anti-sömürgeci kurumlaşmaları vardı. M. Emin bu kurumlaşmaya şeriat hükümleriyle bir nitelik kazandırmaya çalıştı. Şeriatla yönetilen bir devlet organizasyonu kurdu. Ticareti teşvik etti. Dayandığı kitle özgür köylülerdi. Muhammed Emin’in pşıltı ve wunevutları vardı ve asıl dayanağı özgürleştirilmelerini uman kölelerdi. Feodalizme karşı net bir tavır içerisinde değildi. Şeriat yasaları ise, hala demokratik klan gelenekleri taşıyan özgür köylülüğün kültürüyle çelişiyordu. İlk başlardaki köylü desteğini yavaş yavaş kaybediyordu. 1859’da Şamil’in yenilgisiyle o da Ruslara teslim oldu.

Sürgün

1861’de Çarlık Rusyası’nda serflik kaldırılmış, feodalizm yerini kapitalist ilişkilere bırakmıştı. Kaldırılan serflikle topraksız ya da az topraklı köylüler ortaya çıkmıştı. Aynı yıllarda da Osmanlı İmp. iskan yasalarını hazırlıyordu. 1864’de Adigeler kesin olarak yenildiğinde, büyük toprak sahipleri ile Rus burjuvasinin çıkarları doğrultusunda ve çarlığın Osmanlı’yla yaptığı işbirliği sonucu bölge halkı Osmanlı topraklarına sürüldü. Özetlersek: Tarihin çok eski dönemlerinden beri Kuzeybatı Kafkasya’da yaşayan Adigeler, içinde bulundukları coğrafi koşullar nedeniyle üretimi, üretim ilişkilerini geliştirememişlerdir. Geliştirebilenler ise (Kuzey Kafkasya ovalarında yaşayan Kimmer’ler MÖ. 8. yüzyılda güçlü bir kabileler federasyonu kurmuşlar ve diğer kabileleri proto-feodal düzenle yönetmişlerdir.) kuzeyden gelen güçlü kavimlerin basksıyla yokedilmişler ya da sürülmüşlerdir. Dağlı Adige kabileleri 15-16.yüzyıllara kadar klan-kabile sistemini yaşatmışlardır. 15-16. yüzyıllarda üretim araçlarının ve üretimin gelişmesi ve klan-kabile eşrafının da artı ürüne el koymasıyla feodal eğililer ortaya çıkmıştır. Feodal kurumlaşma yerleşmeye başlamıştır. Feodal kurumlaşmaya karşı köylülük direnmeye başlamış ve bu sıralarda Çarlık Rusyası’nın sömürgeci çıkarlarıyla da karşılaşmışlardır. O topraklar üzerinde feodal beyler ile Çarlık Rusyası’nın çıkarlarının parelellik göstermesi, feodal beylerin önemli bir bölümünün Çarlık Rusyası’yla işbirliğine gitmesine neden olmuştur. Bu durum köylü mücadelesinin anti-feodal, anti-sömürgeci kurumlaşmasını getirmiştir. Bu süreç tamamlanamadan Adigeler topraklarından sürülmüşlerdir. Adigeler, yarı feodal, yarı klan kültürü, biraz da ulusal kurumlaşmaya adım atmış ve zayıf da olsa ulusal bilinç öğeleri taşıyan karmaşık bir yapıyla sürgün yaşamına itilmişlerdir.