MAMIY Ruslan
Adige Mak Gazetesi, Ekim 2013
Çeviri: AÇUMIJ Hilmi
Yabancı ülkelerden gelip vatanında kök salan soydaşlarımız gerçekten bizlerden birileri olmuş halde çeşitli iş kollarında çalışıyorlar. Onlarla onur duyuyoruz, aralarında ticaret, hizmet sektöründe çalışanlar, biliminsanları, eğitim-öğretim alanında cumhuriyetimizin merkezinde yer alanlar da var. YEDIC Memed, MEŞFEŞ’U Necdet, YEDIC Batıray, BERZEC Vubıh, ÇETAVO İbrahim diyecek olursan onları bilmeyen Adige bulmak zor olsa gerek. Elime kalemi almama vesile olan konuda edebiyat yazın alanında ise YENEMIKO Mevlüt, YEDIC Nihai, ÇETAVO İnal farklı farklı kitaplar yayınladılar Adige edebiyatında yer tuttular.
Bütün bunlarla onur duyarak bu gün özellikle üzerinde duracağım konu ÇETAVO İnal ve onun yakınlarda yayınlanan ‘Atlılar‘ isimli eseri. Bu konu hakkında kısa bir haber gazetede de yayınlanmıştı. Küçük bir haberden öte bu konuya bir daha değinmeyi gerekli gördüm. ÇETAVO İnal’ı insanlar daha ziyadesi ile Mıyekuape’nin batı yakasında bulunan büyük pazarın karşısında yaptığı iki katlı içinde pek çok mağazayı barındıran muntazam işletmeyi oluşturan yöneten ticaret erbabı birisi olarak tanıyorlar.
Bütün bunlar doğru. Fakat bir daha ÇETAVO İnal’ın Türkiyede bulunan Adige köyü Reyhanlı’da 1950 yılında doğduğunu belirtelim. Çocukluğundan itibaren ulusun geldiği o zorlu yolu, Kafkas savaşlarının getirdiği felaketi büyüklerinden dinleyerek kavradı. Adige yüreği taşıyarak, milli düşüncelere gark olmuş bir halde gençlere bunları aktarmak kaygısı ile Türkiye’de yaşadığı sürece daha sonra 1991 yılında vatana geri döndükten sonra da yaşamını bu minval üzerine sürdürdü. Bunların hepsi aynı zamanda bu romanı yazmasına vesile olan şeylerdir. Eser ilk defa 1989 yılında İstanbul’da Türkçe olarak basılır. Şimdi bazı değişiklikler ilaverler yapılmış olarak Adigece baskısı elimizin altında. Ana ereği-amacı hakkında bir cümle ile kitap başlıyor; ‘Yüzelli yıl kadar geriye döenecek olursak, Kuzey kafkasyadan sürülüp dünyanın her tarafına dağıtılmış olan, düştükleri zor durumdan çıkış yolları bulup milli görüş ve yaşantısını değiştirmemiş Adigelerin vatanlarına geri dönerek iyi bir yaşam elde etmeleri arzusu ile yazıyorum.’
Evet, gerçekten MEŞBAŞE İshak’ın romanlarının ardından Kafkas savaşlarını gösteren eser yazmanın zorlaştığını da söylemek mümkün. ÇETAVO İnal belgesel kökleri olan, yoğun Epik sanatsal analatımlara yönelmiyor. Ele aldığı dönem ve coğrafya geniş alana yayılmış değil. Kafkas savaşlarının son bir kaç yılına değiniyor. Olan bitenler ise Mıyekuape kalesi yakınlarında Abdzah dağ vadisi ile ilintililer. Gerçekten öyküleme ve dialoglar daha ayrıntılı daha yoğun olsa idi roman daha da zenginleşirdi. Birbirleri ile yeterli derecede ilintilenmemiş kısım ve kahramanlara da eserde rastlamak mümkün. Fakat bunların yanısıra olayları sürükleyen insanlar romanı çekici kılar niteliklerde kurgulanmış. Her şeyden önce ana fikir-düşünce özgürlükleri, toprakları, milletlerini korurken, Rus Çarı’nın işgalci savaşı karşısında Adigelerin sergilediği canlarını sakınmamacasına gösterdikleri yiğitliktir. Çarın karadeniz sahiline ulaşmak için gösterdiği sınırsız zalimlikler gösterdiğini, Adigeleri yabani-barbar, yokedilmesi gereken insanlar olarak gördüğünü ve bu konuda kendi ordusunun komutanlarını da diğer ülkeleride ikna etmeye çalıştığını fakat aslında bunların doğru olmadığı ve kendi ordusundaki yüksek rütbeli askerlerin dahi böyle düşünmediğini eserde yer yer farklı farklı sayfalarda yazar anlatıyor.
Bütün bunlar karşısında özgürlük savaşına-mücadelesine genç savaşçılar Berkuk, Cankat, Cemal, Cambeç ve defalarca ulusal xasenin toplantılarına katılmış olan, çok sayıdaki düşman karşısında nasıl üstün gelinebilir, bunun yöntemlerini bilen, milli ahlağın muhafazasına özel önem gösteren nahıjlar, Aslanbıy, Recep, Aslanbeç, İndris gibilerinin düşünceleri davranışları gibi konulara yazar bizi pek çok defa çekiyor bunları gösteren olayları anlatıyor. Adige kadınlarının, Berkuk’un annesi Laşın, genç kızlar, Setenay, Nefın vd. yaşantılarını da gözler önüne seriyor. Adige Xaselerin kurulması-toplanması, gençlerin geceleri düzenledikleri muhabbetler, kaşen-dekon konularının o zamanlar nasıl olduğu gibi konulardaki aktarımlarını ilgi ile okuyoruz. Bütün bunlarda Adige sosyal yaşantısı, gelenek-görenekleri, genç-yaşlı, bayan-erkek ilişkileri ele alınıyor gösteriliyor.
Fakat her şeyden öncelikli tema, daha önce de söylediğimiz gibi düşmana karşı koymak, kitap bununla başlıyor. Berkuk gece arkadaşları ile kaşenin katılacağı muhabbete gitmek yerine bulundukları yerden uzak olmayan düşmanın yaptığı kaleyi yakmaya gidiyor ve bunda başarılı da oluyor. Recep, İndris, Aslanbeç ve diğer nahıjlarda biraraya geldiklerinde öncelikli olarak temas ettikleri konu Çar ordularına nasıl karşı koyacakları, Adigelerin bütün güçlerinin birleştirilmesi, bir amaç etrafında toplanmalarıdır. Yazar bu amaçlarında muvaffak oldukları şeyleri de eserinde anlatıyor.
Yazarın eserinde ayrıca ele alınması gereken bir diğer husus ise düşmandan ele geçirilen Rus-Kazak asker, üst rütbeli komutan esirler karşısında Adigelerin onlara gösterdikleri davranış. Mıyekuape kalesine komutan olarak atanan General Gorşkov Andrey Davidoviç ve onun genç kızı Alise’nim başlarından geçenleri ilgi duyarak okuyoruz. General esir alındığında da, diğer zamanlarda da bir yandan Çarın ordusunda onu temsil ettiğini, savaşmasının baş vazifesi olduğunu unutmaz, diğer yandan esir alındıktan sonra Adigelerin barbar olmadıklarını, Çar’ın ve ona bağlı olanların Adigelerin yokedilmesi gerektiğine olan inançlarının doğru olmadığını da kavrar. Adigelerin arasına düştükten sonra bu düşüncelerinin gelişmesine sebep olan olaylarla da karşılaşır. Örneğin Adigeler Mıyekuape kalesini almaya hazırlandıklarında, Adige ordu komutanları kaledeki suçsuz yaşlıları, kadınları çoluk-çocuğun kaleden boşaltılıp güvenli bir yere götürülmelerini istemeleri böyle durumlardan birisiydi. Böyle olur mu, seninle savaşan bir ulus senin iyiliğini de böyle isteyebilir mi? Savaş esnasında da İndris’in kılıcı altında general canını yitirmek üzereyken onu Berkuk kurtardı. Adige ordu komutanları ele geçirdikleri, esir aldıkları yüzlerce asker ve subayı üç gün yetecek kadar azıkla serbest bırakıp gönderirken aralarında zorla savaşmaya gönderilenlerinde olduğunu kavradıklarını gösterdiler. Adigeler General Gorşkov ve kızı Alise’yi bir orman evinde tutarlar. Fakat general kendisine karşı gösterilen davranışları anlamakta zorlanır. Esirdir ama Adige Xabze gereği kendisine büyük bir misafirmiş gibi de davranılır. Daha sonra Adigelerin liderlerinden Aslanbıy ile olan görüşmesinde pek çok şeyi kavrar; ‘Beni yendiğinize üzüldüysem de, benim için bu, örnek alıcı sonuçlarıda olan bir şey oldu. Ayrıca Adigeleri tanımamın, yaşamlarınızın nasıl olduğunu öğrenmemin paha biçilemez olduğunu düşünüyorum’ der. Gorşkov daha öncede benzer şeyleri düşünür, kendi kendine de çıkarsamalar yaptığı da oluyordu. Baş ucunda bulunan semavere bakarken ‘İnsanlar, milletler birbirleri ile ilişkiye geçerse bazı şeyleri karşılıklı edinirler, mesela, bakarmısınız Ruslardan aldıkları semaveri Adigelerde kullanıyor, bizlerde onlardan aldığımız Adigeka’yı, Seşho’yu kullanıyoruz, her biri kültürlerimize girdi, biz onlardan, onlar bizden bazı şeyler aldılar. İnsanları birbirine yaklaştıracak savaş dışı yollarda var. Yukarıda bahsettiğimiz sohbetin ardından da iki idareci ilginç bir çıkarsamaya varıyorlar; ‘Adigelerinde Rusların da kökü bir, insanlık’ diyorlar.
ÇETEVO İnal’ın eserinde bunu kanıtlayan diğer şeylerden birisi de Berkuk ile Alise arasındaki ilişki. Dün onlar ebedi düşmandılar. Berkuk’un babası, ağabeyi de o savaşta canını yitirdi, bu yüzden de düşmana karşı yeterli kine sahip. Alise’de babasının öldürüldüğünü düşünerek bilmeden önüne çıkan Berkuk’u bıçakladı. Aradan vakit geçtiğinde ise bu yaklaşımları geriledi bunun yerine aralarında sevgi ateşi doğdu. Berkuk’ta sözleştiği kaşeni sanki yokmuş gibi. Alise ise yüreğinin sesine kendisini tamamen vermiş bir halde. Sonunda Berkuk’un arkadaşları Cankat, Cambeç ve Cemal’in nasihatlerinin Alise’de dahil olmak üzere aralarında doğan insancıllığın neticesinde her şeyin yerli yerine oturduğunu yazar gösteriyor.
Bütün bu insanların ruh halleri, iç dünyalarındaki çatışmalar, psikolojik olarak karşıt duyguların çarpışması, yazarın, Çetevo’nun yetenekli bir şekilde bunları ele aldığının kanıtıdır.