LİDERLERİ KUTSAMAK

Nart Akhoumsatch

Liderler vardır, saygı duyulur; liderler vardır, nefret edilir
İdeolojik, karakteristik ve karizmatik özelliklerine göre kimi liderlere aşırı sevgi ve saygı duyulurken, kimilerine ise baskı ve diktatörlük rejimlerinin şerrinden korunmak için korkudan saygı duyulur…

Aslında diktatörlükte bu saygı göstergesi, bilinçli ve onurlu insanlar için korku ve nefret içerikli olurken; kişiliksiz, cahil ve eğitimsiz insanlar nazarında tapılası yüce bir lider olarak düşünülür…

Kendini halkından farklı görmeyen, adil, özgürlükçü, demokrat liderler hep sevilen liderlerdir…
Vatandaşları arasında dini ve ırkî ayrım yapmayan, ülkeyi başarıya götüren, ekonomi ve sosyal kalkınmayı sağlayan, halkına iyi bir yaşam standardı sunan ve eğitimde eşitlik sağlayarak nitelikli bir toplum oluşturan liderler unutulmaz olurlar ve her zaman saygıyla anılırlar…

Bu özelliklerde olan liderler daha ziyade çağdaş Batılı toplumlarda görülür…
Fakat halk, asla insanüstü özellikler atfederek liderlerini kutsamaz, yüceltmez…
Portreleri resmî kurumlara asılmaz, heykelleri her alana dikilmez…
Hiç kimsenin mükemmel olamayacağı ve bundan dolayı da liderlerin tartışılabileceği düşüncesi her zaman hâkimdir…

Çünkü gelişmiş Batı toplumlarında bu hasletler zaten bir liderde olması gereken hasletlerdir, ekstra bir özellik olarak görülmez…

Herkesin yüce ve üstün değerlere sahip olduğu, onur ve gurur sahibi bireylerden oluşan, akıllı ve zeki toplumlarda liderleri yüceltmek için bir neden görülmez…
Çünkü gelişmiş çağdaş toplumlarda halkın çoğunluğu, kimseye hayranlık duymayacak ve kimseyi yüceltmeyecek kadar kişiliğini geliştirmiş ve özgüveni olan toplumlardır…

Buna karşın özellikle Orta Doğu’da ve üçüncü dünya ülkelerinde, antidemokratik rejimlerin hâkim olduğu monarşik despot yönetimlerinde halk, aşağılık duygusu içinde, kişilikleri gelişmemiş, özgüveni olmayan ve kendilerini yetersiz ve verimsiz gören, kompleksli toplumlardır genelde…
Bu ezginliklerini ve donanımsızlıklarını kutsadıkları ve yücelttikleri bir liderin kişiliği altına sığınarak, kişiliksizliklerini ve komplekslerini gidermeye çalışırlar…
Onunla var olup onunla yok olurlar…
Kendilerini liderleriyle adeta özdeşleştirirler…

Batılı emperyalist güçlerin sömürü taktikleridir bunlar aynı zamanda…
Ülke halkına bir lider yaratırlar…
Propaganda ve yalanlarla olmadık özellikler de yükleyerek yüceltirler…
Eleştirilemez, karşı çıkılamaz algısı halkın bilinçaltına enjekte edilir…

Böylece cahil ve ezgin bırakılmış halklara kolayca boyun eğdirilir…
İtaatkâr ve kaderine razı edilmiş, biatçı bir toplum; emperyalizme ve işbirlikçi yönetime hiçbir şekilde sorun olmayacaktır…

Ufku ve vizyonu geniş olan ülkenin aydın ve bilinçli insanlarını ya satın alırlar ya da baskıyla, antidemokratik yöntemlerle sustururlar…

Türkiye’de de hep böyle olmuştur…
Bu ülkede “Lidere tapılır” söyleminin bir karşılığı vardır…
Abartılı değildir yani…

Her ne kadar bazıları için itici, dar düşünceli ve banal bulunuyor olsa da günlük yaşamımızda bu gerçekliklere şahit oluyoruz ne yazık ki…

Bir lider düşünün ki silah zoruyla, baskıyla ve halkı terörize ederek sevdirilmeye çalışıldı bu ülkede…
Karşı görüş bildirenler cezaevlerine atıldı, işkence gördü veya kaybedildi…
Toplumsal psikolojik baskı gördüler…
Büyük bir suç işlenmiş gibi siyasetten ve işinden men edilip toplumdan izole edildiler, dışlandılar…

Öğrencilik dönemlerimde çok iyi hatırlıyorum…
Bize, öğrencilere, Atatürk büstüne bir secde ettirmedikleri kalmıştı…
“Ulu Önder” idi…
Baskıyla, cebren de olsa sevmeliydik…
Aksi durum suçtu…
Çünkü kanunla korunan bir liderdi…
Sevmemek, kanuna karşı gelmekti…
İşte korkudan saygı duymak buydu tam olarak…

Günümüzde ise farklı bir versiyon liderle karşı karşıyayız…
Toplumun dinci ve ırkçı ezik sınıfının ululaştırdığı, yücelttiği, hatta bazılarının daha ileri giderek peygamberlik vasıflarını bile kendisine atfettiği bir lider tiplemesi…
Dokunulmaz, eleştirilmez, her dediğine itaat edilmesi gereken bir lider olarak kabul ediliyor ne yazık ki…
Gördüğümüzde ayağa kalkmamız ve saygı duymamız gerektiği algısını beynimize kazımışlar…

Bütün bunlar maalesef kişilik sahibi olmayışımızın, gelişmiş bir toplum olmamamızın ve de cehaletin ve eğitimsizliğin bariz göstergeleridir…

Kimseyle kendimizi özdeşleştirmeyelim…
Kimseyi yüceltmeyelim, ululamayalım…
Ne kadar başkalarını yüceltir ve ululursak, o kadar da kendimizi basitleştirmiş ve değersizleştirmiş oluruz…
Kendimiz olmayı bilelim…
Gelişmiş ve özgür bir kişilik bunu gerektirir…