Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi
Özellikle Kuzey Kafkasya’da Suudi Arabistan menşeili Vehhabi hareketinin Kafkaslarda yer edinmesi Rusya’ya karşı bu terör gruplarını kimin yönlendirdiği sorusunu gündeme getirmektedir. Bir yılda Rus makamlarına ve otonom idari birimleri yetkililerine artarak kendini hissettiren bu saldırılar akabinde Moskova Metrosu”ndaki bu iki saldırı iyi tahlil edilmelidir. Rusya’nın başkenti Moskova Metrosu”nda bu sabah meydana gelen 2 ayrı patlamada, en az 38 kişinin öldüğü, 18 kişinin de yaralandığı bildirildi. Moskova Savcısı, patlamalardan birinin nedeninin intihar saldırısı olduğunu açıkladı. Rus savcılar, bu sabah önce Rus iç istihbarat servisi FSB’nin merkezinin yakınındaki Lubyanka metrosunda yerel saatler 07:56’da meydana gelen patlamada 22 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Rus güvenlik yetkilileri, daha önce ölü sayısının 26 olduğunu kaydetmişti.
İlk patlamadan 40 dakika sonra ikinci patlama kent merkezindeki Park Kulturiy metrosunda meydana gelirken, savcılar, burada da ilk belirlemelere göre en az 12 kişinin hayatını kaybettiğini, 7 kişinin de yaralandığını ifade etti.
Savcılar, Lubyanka metrosundaki patlamanın trenin ikinci vagonunda meydana geldiğini belirtirken, güvenlik yetkilileri hayatını kaybedenlerin bir kısmını trenin içinde bulunanların, bir kısmını da metro platformunda tren bekleyenlerin oluşturduğunu kaydetti. Patlamaya neyin yol açtığı konusunda şu ana kadar resmi açıklama yapılmazken, Rusya Genel Savcılığı’nın olayla ilgili terörist saldırı soruşturması açtığı bildirildi. Patlamaların, insanların işe gittiği saatte olması dikkat çekerken, ölü sayısının artmasından endişe duyuluyor.
Ermeni ve Azerbaycan vatandaşı ölenler arasında yok
Ermenistan Dışişleri Bakanlığı Basın Merkezi, Rusya’nın başkenti Moskova Metrosu’nda bu sabah meydana gelen 2 ayrı patlamada iki Ermeni vatandaşı -1983 doğumlu Levon Khaçatryan ile 1973 doğumlu Hasmik Melkumyan- hayatını kaybettiklerine ilişkin haberlerin gerçeği yansıtmadığını açıkladı. Açıklamada, Rusya Genel Savcılığı’nın Moskova Metrosu’nda 6 Şubat 2004 tarihinde meydana gelen patlamada hayatını kaybettikleri Ermenilerin isimleri yanlışlıkla yayınladığını belirtildi.
Bu patlamalarda Azerbaycan vatandaşlarından da her hangi bir can kaybı olmadığı bildirilmiştir. Metrodaki patlamalar uzun süredir dünya gündeminin dikkatlerini üzerine çeken Kuzey Kafkasya’yı oldukça hareketlendirecektir. Çünkü Medmedev’in Kuzey Kafkasya otonom bölgelerini lağvedip genel valiliğe dönüştürmesinin tepkileri olabileceği söylenmekteydi.
Kuzey Kafkasya’da bir yılda 654 saldırı
Rusya Savcılığı, Kuzey Kafkasya’da 2009’da güvenlik güçleri ve federal organlara karşı 654 saldırının gerçekleştirildiğini açıklamıştı. Bu rakamın 2008’e göre yüzde 2 artış anlamına geldiğini not eden Rusya Federasyonu Savcılık Soruşturma Komitesi Başkanı Aleksandr Bastrıkin, 2009’da İnguşetya, Dağıstan, Kuzey Osetya, Çeçenya’da yönetim temsilcileri, güvenlik organları çalışanları ve askerlere yönelik çok sayıda saldırının kayda geçtiğini söylemişti. Bastrıkin bu olaylarla ilgili soruşturma kalitesinin iyileştirilmesi için somut önlemler alındığını belirtip ekledi: “Özellikle ülkenin ekonomik ve toplumsal yaşantısının tüm yönleriyle modernizasyonu konusundaki devlet görevlerinin yerine getirilmesi için güçlerin birleştirilmesi, ekonomik, yolsuzluk ve terör alanındaki suçlara karşı durmak için etkili devlet idaresinin arttırılması, Kuzey Kafkasya bölgesinde durumun istikrara kavuşturulması ve düzenin sağlamlaştırılması kararlaştırıldı.” Medvedev “Kuzey Kafkasya İdari Bölgesi” oluşturdu ve başına Krasnoyarsk Bölgesi eski valisi Aleksander Hloponin’i “tam yetkili elçi” olarak atamıştı.
Medvedev “Rusya federal bölgeler idari sistemini değiştirdiğini” ve “Kuzey Kafkasya İdari Bölgesini” kurduğunu beyan etmişti, “Kuzey Kafkasya İdari Bölgesi” ayrı bir birim olarak Kafkasya Emirliği’nin topraklarını içeriyor.
Rusya, Çeçen direniş lideri Doku Umarov’un Çeçen-İçkerya devlet başkanlığını bırakıp 2007’de kurduğu Kafkasya Emirliği hareketini resmen “terör örgütü” ilan etti. Rusya Yüksek Mahkemesi, Kafkasya Emirliği’ni “uluslararası terör örgütü” olarak niteleyip faaliyetlerini Rusya’da yasaklamıştı. Kapalı oturumda alınan karar öncesinde Başsavcılık, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve FSB temsilcilerinin sunduğu deliller ele alındı. Kafkasya’da eyaletlere bölen Kafkasya Emirliği hareketi ağırlıklı olarak Dağıstan, Çeçenya, İnguşetya, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes’de güvenlik güçlerine yönelik saldırılarla kendini hissettiriyordu.
Kuzey Kafkasya’da önümüzdeki günler çok daha ciddi olayların olabileceği açıktır. İnguşetya’da geçen aylarda güvenlik güçleriyle direnişçilerin arasında çıkan çatışmalarda 20 direnişçinin öldürüldüğü bilinmektedir. Sunjen bölgesi Arştı ve Datıkh köylerinde federal güçlerin düzenlediği bir operasyonun ardından çatışma başlamıştı. Şiddetli direniş gösterilmesinin üzerine FSB, MVD ve İçişleri ordusundan özel birlikler takviye edilmişti. Yerel güvenlik güçleri sayıları 25’i bulan direnişçilerden 11’inin öldürüldüğünü, bir askerin yaralandığını belirtirken Rus güvenlik güçleri öle sayısını 20 olarak vermişti Bu olaylarda güvenlik güçlerini kayıpları resmi Rus yayaınlarnda kesinlikle verilmemektedir. Direnişçileri ise terörist olarak ifade eden Rus resmi yetkilileri bölgeyi yeniden ele geçirebilmek için çok büyük mücadeleler vermektedir.
Rusya Çarlık dönemi stratejisini Kafkasya’da tekrar uygulamaya başladı.
Çarlık döneminde Rusya önce güney Kafkasya’yı ele geçirip Osmanlı-İran devletlerinin bölge ile olan irtibatını keserek Kuzey Kafkasya’yı tecrit etmiş sonra Kuzey Kafkasya’daki direnişi kırarak Kafkaslarda hakimiyeti ele geçirmişti. Rusya aynı stratejiyi uygulamaya koymuştur. İlginç olan 1800’lü yıllarda Çarlık Rusya’ya en büyük destek olan Gürcüler bu sefer Ruslara karşı durmuşlar, fakat buna rağmen Rusya’yı Kafkaslara yeniden çekmişlerdir. 1800’lü yıllarda Tiflis gönüllü Ruslarla beraberdi bu sefer ise gönülsüz Tiflis Rusları Kafkasya’ya çekmiştir.
11 Eylül’ün öğrettikleri
11 Eylül olaylarından sonra ABD’nin terörü dünya gündemine taşırken terör metotlarını uygulayan örgütlerin arkasından kimlerin çıkacağı konusunda çok değişik görüşler ileri sürülmeye başladı. Özellikle Kuzey Kafkasya’da Suudi Arabistan menşeili Vehhabi hareketinin Kafkaslarda yer edinmesi Rusya’ya karşı bu terör gruplarını kimin yönlendirdiği sorusunu gündeme getirmektedir.
Teorik olarak bu grupların ABD hedeflerine saldıracağına ABD’nin stratejik müttefiki gibi Rusya’ya saldırmaları üzerinde durulması gereken çok önemli bir noktadır. Bir yılda Rus makamlarına ve otonom idari birimleri yetkililerine dönük artarak kendini hissettiren bu saldırılar akabinde Moskova Metrosu’ndaki bu iki saldırı iyi tahlil edilmelidir. Bu saldırılar iki ana gayeye matuf gerçekleştirilmiştir. Birincisi Moskova Kafkasya üzerinden vurulmak istenmiştir. Moskova saldırıları Kafkasya odaklı eylem biçimi olarak algılayıp bütün enerjisini Kafkasya’ya yöneltecektir. Kuzey bölgesini elinde tutmak için güneyi gevşeteceği tezini ileri sürenler bu saldırıda aktif yönlendirici olmuş olabilirler. Ayrıca da Hazar enerji hatlarının Rusya kontrolünden çıkmasına dönük bir eylem olarak ta tahlil edilebilir. Zira Bakü-Novorosk boru hattının güvenliği tehlikeye girebilir.
Diğer önemli bir konu ise Türkiye üzerinde verilen nükleer santral kavgasıdır. Mayıs ayında Türkiye’yi ziyaret edecek olan Medmedev’in nükleer enerji konusunda oldukça ısrarcı olacağı bilinmektedir.
Moskova’nın bu ısrarını kırabilmek için Moskova’da hem de FSB binası altında gerçekleşen bir patlama ile verilmesi gereken mesajın adresine tam ulaşması demektir. Kuzey Kafkasya’da yuvalanan ve gerçek direnişçilerin içinde saklanabilen Vehhabi görünümlü uluslar arası profesyonel ekipler harekete geçmiştir. Görüntüde bağımsızlık mücadelesi verenlerin eylemi gibi gözüken bu eylem daha çok konuşulacaktır. Güney ve kuzey bölgeleriyle Kafkasya önümüzdeki günlerde dünya gündemini belirlemeye devam edecektir.