Kuban Paul Seauhmann
19.08.2006
Bazı insanlar vardır. Adını sanını duymazsınız. Çocuğunuz için, eşiniz için, kardeşiniz için, anneniz için, babanız için kısacası geleceğiniz için çırpınırlar. Ancak siz onları hiç göremezsiniz.
Yolda görseniz selam bile vermezsiniz.
Size bir bardak çay uzatsa, öylesine bir teşekkür edersiniz.
Bu adı sanı olmayanlar, emeklerinin reklamını yapmayı da bilmezler. Tüm güçleriyle sadece çalışırlar.
Gece saat 23:30. Rahat koltuğuma gömülmüş, televizyonda bir aşk filmi, elimde kahvem, sol tarafımda çerez tabağım keyifle oturuyorum. Telefon çalıyor. Karşımda Recep Par. Biri 3 diğeri 6 yaşında bebelerini Kocaeli’nde bırakmış gecenin bir yarısında doğruca Kefken’e gitmiş. Oradan arıyor. ”Proje için gelecek katılımcılara sorumluluğumuz var. O nedenle burada pansiyon sahibiyle görüştüm. Anlaştık. Artık konaklama sorunumuz yok” diyor.
Recep Par’ın bu ilk vukuatı değil.
Kefken Projesi Yürütme Kurulu karar alıyor. Mezarlığın ve sahilin harita mühendisleri aracılığıyla paftaları çıkarılacak. İşini gücünü bırakan Recep Par yollarda. Gidiyor harita mühendisi buluyor. Cebinden (çoğumuza ağır gelecek) ücretini ödüyor. Arabasıyla mühendisi alıyor ve Kefken’e götürüyor. Ölçüm için gerekli malzemeleri dağ tepe kendi sırtında taşıyor.
Projenin başlangıcından bu yana bir dakika durmadan koşturuyor.
İşte adını sanını duymadığınız Recep Par böyle biri.
Peki bu projeyi çeşitli nedenlerle sekteye uğratmaya çalışanlar nasıl birileridir acaba?
Haklarını vermek gerek. Onların da adı sanı duyulmadı. Projeyi karalamak için bolca takma isim kullandılar.
İşin en garip yanı. Bu takma isimliler ”birlik-beraberlik” diye en çok bağıranlar.
Onları geçelim.
Şimdiki durum, proje için gerekli para toplanamadı. Arzu edilenler yapılamayacak. Hiç sorun değil. Bu projeye katılmak isteyenler yine orada olacak.
En azından Recep Par’a vefa borçlarını ödemek için orada olacaklar.
Tuğla alamadık mı. Dağdan taş toplayıp tuğla niyetine kullanacağız.
Oradaki zararlı otları sökeceğiz.
Beton direkleri alamıyoruz. Ne gam? Varolan tahta çitleri onarıp kar beyazına boyayacağız. Telleri onaracağız. Ellerimizle toprağı düzeltip, Kefken törenlerine gelenlere yakışır bir ortam hazırlayacağız. Thamadeler ayakta kalmasın diye ağaçtan banklar yapacağız.
Geceleri bir araya gelip dalga seslerinin eşliğinde şimdiye kadar ki en güzel sohbetleri yapacağız. Birlikte kamp ateşi yakıp yakamozları izleyeceğiz.
Proje çeşitli nedenlerle sekteye uğratıldı. Bu sınav zorlu olacak. Kaslarımız çok ağrıyacak, terimiz çok akacak. CC katılımcıları için önemli bir sınav olacak. Gerici, ilkel kafaların bu engellemelerine verilecek en güzel yanıt, emeğini koymak isteyenlerin Kefken’e koşarak gelmeleridir. Ancak o zaman bu toplum kendine güvenini kazanacaktır.
Kefken’de 4 yıldızlı oteller yok.
Dağdan tepeden taş toplamak var.
Zararlı otları ellerimizle yolmak var. Dikenleri batsa bile…
Yemeğimizi kendi cebimizden karşılayacağız.
Parası olan pansiyonda, olmayan bizim gibi çadırda konaklayacak.
Eğer bu zorlukları ve güzellikleri yaşamak istiyorsanız Kefken’e koşmalısınız.
Hepimiz birer Recep Par olmadığımız sürece, bu toplum nasıl ayakta duracak?