SOSYAL YIKIMIN MİMARLARI

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Göksun’da birikmiş stresin, ayrışmanın, kamplaşmanın yol açabileceği muhtemel olumsuzlukları haftalardır yazdım, yazıyorum.
Ve nihayet bir tarafı patladı işte!
Tehditler, kınamalar, küsmeler, dedikodular ete kemiğe büründü hem de sadece halkın arasında değil deneyimli yetişkinler ve yetkililer arasında.
İnanın, tek derdi tasası vitrin yapmak olduğu halde bir kurtarıcı edasıyla var olduğuna inandığı namını yürütmeye çalışan bazı sözde kudretlilerin, özellikle son dönemde toplumumuz ve kurumlarımıza verdiği zararı hiç kimse vermemiştir

NELER Mİ OLUYOR GÖKSUN’DA?
Aslında konu, Göksun’da yaşanalar, Göksun’u sarsan olaylar değil!
Sorunun, aysberg misali görünmeyen büyük kısmı çok farklı.
Göksun arenasında, oynanan derin hesaplaşma oyunu ibretlik.
Daha da garip olan efelenmelerin, tehdit ve meydan okumaların pek alışkın olmadığımız tarzda yürütülmesi.
Hepimizi yoran, mevki ve makamlarını egoları için kullanan bu kavganın aktörleri büyük vebal altında.
Herkesin gözü önünde yaşanan olayları saptırmalar, alanda halkın hizmetine koşan fedakâr insanlar için söylenen seviyesiz ifadeler, iftiralar, tahrikler, dedikodular bıktırdı artık

BUNU DA YAPTINIZ YA!
Depremin ilk gününden itibaren işini bırakıp alana koşan iş insanlarımız, kaybettiği canları toprağa verir vermez hasta annesini ve eşini yalnız bırakıp “İş başa düştü gayrısı yalan, haydi oyalanma o zaman!” diyerek aşkla şevkle soğuk, sıcak demeden, kar, fırtına dinlemeden gece gündüz kapı kapı dolaşan, toplumun umudu haline gelen sembol isimlere bile sardınız ya işte burası sözün bittiği yer oldu, nokta buraya kondu.
Yapmayın yahu bu kadarını da yapmayın!
Bu kadar da insafsız olmayın!
Eğer takdir etmeyi bilmiyorsanız bari susmayı bilin!
Yoksa siz bu özverili insanlar neden bizden müsaade almadan yardım dağıttılar, kapı kapı dolaştılar mı diyorsunuz?
Öyle ya onlar da küsüp çekilenler gibi mi yapmalıydı?
Onlar da aç, susuz, sahipsiz, perişan depremzedeye yardım ulaştırmayı bırakıp dedikodularla gönül mü eğlendirselerdi?
Bilmem hangi derneğin seçimi, bilmem hangi federasyon delegeleri, rövanş stratejisi, eskiler, yeniler kavgası, yeter yahu!
Söyler misiniz, siz hangi işi, insafsızca eleştirdiğiniz kişilerden daha iyi yaptınız?
Bu fedakâr insanlara durmadan ateş etme hakkını nasıl kendinizde buluyorsunuz?
Bakın, eleştirdikleriniz, vicdanları rahat bir halde her yaptıklarının arkasında dimdik duruyor.
Göksun/Gilahsteney, “hem suçlu hem güçlülerin”, “özrü kabahatinden büyük” olanların şişkin egolarına kurban edilemez, edilmeyecek.
Gilahsteney’in ilacı, Ankara hesaplarını yapanlarda değil, Göksun’un ruhuyla bütünleşenlerde.
Göksun’u Ankara’nın ince hesaplarına kurban edemeyiz, çekin elinizi Göksun’dan

TEŞEKKÜRÜ ÇOK GÖRENLER
Göksun’da deprem yardımı dağıtım sürecinde katkı sağlayan gönüllülere bir teşekkür yemeği düzenlendi.
Bu programı “Marifet, iltifata tabidir!” gerçeği ışığında değerlendiren, programı beğenen, insani ve ahlaki bulan, toplumumuza katkı sağladığına inanan birinin yazısı sosyal medyaya düşünce olanlar oldu. Koptu kıyamet!
“Vay sen bu programı nasıl katılırsın, vay sen bu programı nasıl beğenirsin?”
Yahu siz herksin keyfinin kahyası mısınız?
Siz kimsiniz Allah aşkına?
Siz, “En ummadığın keşfeder esrâr-ı derûnun, sen herkesi körâlemi sersem mi sanırsın? Sözünü hiç mi duymadınız?
Siz, sokaktaki bir çocuğu mu azarlıyorsunuz?
Nedir o yakışıksız ifadeler?
Siz, “Benim düzenlemediğim, benim katılmadığım programa nasıl ‘güzel’ diyebilirsiniz?
“Benden izin almadan kim yapabilir böylesi bir programı?”
“Bilmez misiniz, benim kesmediğim her kurban haramdır, benim vermediğim ödül ödül olamaz!”
“Benim katılmadığın her program “tu kaka” dır!” deme hakkını nereden buluyorsunuz?
Evet, Kafkas Vakfı ve KAFFED’in organize ettiği “deprem bölgesi gönüllüler teşekkür yemeği” programının eksiği, yanlışı olabilir, programa katılması gerekip katılmayan/ katılamayanlar olabilir. Programa davet edilmesi gerekirken unutulan isimler de olabilir ancak eleştirideki bu üslup üslup değil. Bu tavırla, bu metotla kim hangi sorunu çözmüş ki?
Kimseyi aklamak veya karalamak gibi bir niyetim olmadı, hiç olmayacak!
Dün, yanlış yaptığına, topluma zarar verdiğine inandığım programları da yetkilileri de eleştirdim, yine eleştiririm!
Şişkin egosuyla ahkâm kesenler, uyumsuzlukta marka olanlar, kendisini vazgeçilmez sananları yine keyifle eleştiririm!

AH KEŞKE!
Ah keşke, ruhumuzu başkalarının başarı, yetenek, erdem ve güzelliklerini kabule alıştırsak!
Ah keşke eleştiriyi, karşımızdakini yakmak, yıkmak amacıyla değil; ona yol göstermek, moral ve ilham vermek amacıyla yapabilsek!
Ah keşke her şeyin en iyisini ben bilirim, anlayışından vaz geçebilsek!
Ah keşke toplumun denge unsuru olması gereken kişiler daha soğukkanlı olsalar, olayların içyüzünü iyi öğrenseler, dedikodulara fırsat vermeseler.

KURUMLARIMIZI ÇOK YIPRATTINIZ!
Gördünüz mü kurumlarımızı en çok kim yıpratıyormuş.
Övünün kendinizle, sizin kadar kimse yıpratamadı kurumlarımızı.
Sonu gelmez dedikodularınız, şu ötekileştirme yeteneğiniz, onu istemezuk tavrınız, yıkıcı söylemleriniz yeterince yıprattı kurumlarımızı.
Göksun merkezli sosyal yıkımın mimarları övünün enkazınızla!