Nart Akhoumsatch
İnsanlık var olduğundan beri doğaüstü güçlere ve metafizik olaylara ilgi duymuştur.
Zamanla dini ritüelleriyle birlikte Tanrı inancı, bazı farklılıklarla da olsa günümüze kadar var ola gelmiştir.
Günümüzde birçok toplulukların bu tür inançlara sahip olduklarını görüyoruz, duyuyoruz.
Her ne kadar kendisine inanılan güç soyut ve görünmüyor olsa da genelde insanlar her şeye muktedir olduğunu düşündükleri büyük bir metafizik gücün varlığına bir şekilde inanmışlardır
Farklı adlandırmalar ve vasıflarda tanımlamalar yaparak Tanrı olarak inandıklarına her zaman olağanüstü saygı duymuşlardır. Tabulaştırarak tartışılmaz ve eleştirilmez kabul etmişlerdir.
Tanrı tarafından elçilerine verildiğine inanılan misyon ve mucizeleri ise, Tanrı inancı konusunu, tarihsel süreç içinde farklı ve daha etkili bir konuma taşımıştır.
Günümüzde milyarlarca insan farklı tanımlamalarla da olsa Tanrı’nın varlığına bir şekilde inanıyor.
Fakat zamanla felsefik akımlar geliştikçe ve seküler tartışmalar toplumda baş göstermeye başladığında dinler de bu paralelde sorgulanmış ve Tanrı’nın varlığı da tartışma konusu olmuştur.
Soyut bir kavramın bilimsel bir açıklaması olmazdı tabii ki… Tanrı’nın varlığı kanıtlanamazdı ama inanılabilirdi. Hem yokluğu hem de varlığı konusunda bir bilimsel izahat zordu.
Fakat bütün bunlara karşın, var olan bazı argümanların ve somut gerçeklerin, bizleri Tanrı inancına götürebileceğini düşünebiliriz.
Ne olursa olsun bir şey soyutsa yani görme organımızla varlığını algılayamıyor olsak bile böyle bir şeyin olmadığını düşünmek, yok kabul etmek doğru bir yaklaşım mıdır acaba?
Oysa göremeyişimiz gerçekte “hal ve nitelik” ile ilgili bir durumdur, aslı değildir yani… Düşünerek ve aklımızı kullanarak gözlerimizin görmediğini bilmemiz ve anlamamız da pekâlâ mümkün olabilir.
Bazı somut argümanların varlığından hareketle, soyuta doğru götürecek ilişkileri kurarak da soyut gerçekliklere ulaşmak gayet mümkündür.
Tanrı inancını, insanların sadece korkularına bağlamayı da gerçekçi bulmuyorum.
Ben Tanrı’nın varlığına kesin olarak inanıyorum… Var olmasını da çok mantıklı buluyorum.
Ama dinlerin anlattığı tabulaştırılmış, ulaşılmaz ve kahredici bir Tanrı inancı değil benimki!
Hissettiğim Tanrı; eleştirebildiğim, tartışabildiğim, konuşabildiğim bir dost, bir arkadaş Tanrı’dır…
Adalet, özgürlük, barış ve eşitlik için verdiğim mücadelemde yanımda hissettiğim Tanrı.
Korkmadığım ama sevdiğim Tanrı!
Dinlerin anlattığı Tanrı’yı sevemedim hiç. Dinler, Tanrı’nın düşmanıdırlar aslında.
Dini terk edince, kendimi Tanrı’ya daha yakın buldum.
Tanrı’yı dinlerde aramayın!!
O, insan ruhunun derinliklerindedir…