ÜSLUB’U BEYAN AYNÎYLE İNSAN

KITIJ Cemil Biçer

Dünya lideri Cumhurbaşkanımızın seçim sonuçlarını değerlendirdiği konuşması 22 yıllık iktidarları döneminde yaptıkları yenilikleri ve gelişmeleri (!) övmek için sarf ettiği sözler, bana Fransız düşünür Buffon’un; “Le style est de l’homme méme!” özdeyişini anımsattı. Türkçe’ye çevirirsek; “Orijinal bir kişiliği olmayanın üslubu da orijinal olamaz!” demek istemiştir Buffon bu özdeyişi ile.

Dilimize çevrilirken bir ahlak mesajı verecek şekilde anlaşılmış ve anlatılmıştır.

“Gönül deniz, dil sahildir, gönülde ne varsa kıyıya o vurur”. Kullandığınız üslub kişiliğinin aynasıdır.

Batı ve Doğu’nun ne kadar farklı iki uygarlık olduğu buradan anlaşılabilir.

Batılının neden sonuç ilişkisi içerisinde bir gerçeği anlatmaya çalıştığı özdeyişi biz doğulular bir ahlak mesajı olarak algılıyoruz!

Ziya Paşa’nın ünlü terkib-i bendinde; “Üslub-u beyan, ayniyle insan” özdeyişi de Cumhurbaşkanımızın veciz (!) gafları ile bire bir örtüşmektedir.

Devlet adamlığı zor bir zanaattır!

Bilgi ister!

Birikim ister!

Kültür ister!

Evrensel ölçülerde ahlak ister!

Ama hepsinden daha önemlisi “haddini bilmek” ister.

Bizim sorunumuz yönetim kadrosunda son 50 yıldır “hadsizler“in iş başında olmaları sanıyorum.

Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda yönetim erkini elinde bulunduran insanların eğitim ve kültür grafiklerine baktığımızda siyasal yelpazenin en sağından en radikal soluna kadar hepsinin Batı formatlı ve evrensel eğitim-kültür çağdaş insanlarından oluştuğunu olduğunu görürüz…

Bu Cumhuriyetimizin kuruluş manifestosu ile uyumlu ve çok önemli bir göstergedir.

Ancak son 50 yıl özellikli olarak son 20 yıl içindeki yönetim kadroları nerede ve nasıl yetiştikleri hepimizce malum İmam-Hatip rahle-i tedrisatından geçmiş karşı devrimcilik ortak paydasında buluşmuş takkeli ve takunyalı zevatlardan müteşekkildir.

1071 yılında başlayan Anadolu’yu yurt edinme maceramız ne hazindir ki böylesi “zikri ve fikri aynı” dervişlerce sonlandırılacağa benziyor.

Sadece Cumhurbaşkanının maksadı aşan sözleri olsa gülüp geçeriz ama Diyanet İşleri Başkanı’ndan, Millet Meclisi Başkanı’na kadar her kademede sorumluluk taşıyan insanlar pot üstüne pot, gaf üstüne gaf kırmakta.

Anlaşılıyor ki, bu söylenenler “pot” veya “gaf” değil tamamen “Dervişin fikri neyse zikri de odur” söyleminin dışa vurumudur.

Diploma sadece eğitim düzeyini gösteren basit bir evrak değildir dostlar!

Diploma; dil ile ifade edilen sözcüklerin beynimizin imbiğinden süzülüp damıtılmasının yeterlilik vesikasıdır!

Bizim yıllardır, Diplmaaa… Diplomaaaa diye yırtınmamızın esbab-ı mucibesi budur.