ZORDUR ALMAK ÇERKEZLERDEN KIZI!

Esra Keskin
Zaman Gazetesi, 10 Ocak 2010

Büyüklerin yanında oturmanız, konuşmanız, eşinize ismiyle hitap etmeniz bunlardan yalnızca birkaçı… Bu adetlere farklı toplumlar ayak uyduramayacağından genellikle kendi içlerinde evlilik yapan Çerkeslerde, 40’ından önce evlenenine de çok az rastlanıyor. İşte bu nedenle Sakarya’nın önde gelen işadamlarından Nahit Serbes, Çerkeslerin daha erken evlenebilmelerini sağlamak için www.nahitserbes.com adlı bir evlilik sitesi kurdu. Amacıysa ‘Xabze’ olarak tanımladığı, saygıyı esas alan evliliklerin gerçekleşmesi. Siteye Çerkes olsun olmasın bu kültürü devam ettirmek isteyen, 18 yaşını doldurmuş herkes üye olabiliyor ve kayıt ücreti olarak 15 TL ödemesi gerekiyor. Bu ücretin alınması ciddi olmayan kişilerin siteye üye olmasını engellemek içinmiş. Zaten kayıt ücretleri Sakarya Kafkas Kültür Derneği adına açılmış hesapta toplanıyor ve evlenmek isteyip de maddi durumu yeterli olmayan kişiler için harcanıyor.

Siteye girdiğiniz bilgileri site yönetimi hariç kimse göremiyor. Size uygun eş adayı olduğunda telefonla bilgilendiriliyorsunuz. Fakat burada bayana öncelik tanınıyor. Erkeğin vesikalık fotoğrafı bayana gönderiliyor ve bilgilerinden bahsediliyor. Bayan eş adayı görüşmek isterse, erkeğin numarası veriliyor. Daha sonra ise eş adaylarına görüşmelerinin ne aşamada olduğu soruluyor. Nahit Serbes’in kızı Esra Serbes, “Görüşmeler olumsuz sonuçlansa bile Çerkeslerde saygı esas olduğundan erkek, bayanı bir daha rahatsız etmez.” diyor. Serbes, eş adaylarının uyumunda uzaktan bile olsa akrabalık ilişkisinin, soy bağının olmamasına çok dikkat ettiklerini söylüyor.

Çerkeslerin bekar kalmasının en büyük nedeni uzaktan bile olsa akraba evliliği yapamamaları. Bu kişiyi hiç tanımasanız bile, Çerkes olduğunuz için ona kardeş gözüyle bakmak zorundasınız. Üstelik kardeş gözüyle bakmanız gerekenler yalnız soy bağınız olan kişilerle de sınırlı değil. Aynı köyden bir kızla evlenmeniz de çok büyük ayıp sayılıyor. Kafkas Kültür Derneği görevlisi Cihan Dilber, “Ben 40 yaşındayım, bu yaşıma kadar, aynı köyden evlenen yalnız bir çift tanıyorum. Onlar da 5-6 yıl kendilerini kabul ettirebilmek için uğraştılar.” diyor. Ayrıca yakın tanıştıkları, aile dostu olarak nitelendirilen ailelerin kızları da evlenilemeyecekler listesindeymiş. Liste bu kadar kabarık olduğundan bekarlık Çerkeslerin kaderi haline geliyor.

Çerkeslerin evlilik yaşı 40-45

Ancak Serbes ailesi Çerkes olmasına rağmen aynı köyden eş adaylarını görüştürmekten yana. Esra Serbes, “İnsanlar komşusunun kızıyla neden evlenemesin? Bunda bir sakınca yok ki. Birtakım ahlak kuralları devreye girmiş ve bu yüzden Çerkes kızları ve erkekleri bekar kalmış. Yaş ortalamalarına bir bakın, ancak 4045 yaşlarında evlenebiliyorlar. Biz, kurduğumuz site ile Çerkeslerin daha erken evlenmelerini sağlayıp yeni nesillerin yetişmesini istiyoruz.” diyor. Bunun yanında sosyal aktivitelere katılmaktan evlenmeyi unutan Çerkesler de varmış. Çerkes kızı Tuğba Nartop, “Çerkesler eğlenmeyi çok sever. Sıklıkla bir araya gelir, muhabbet eder, dans eder ve sıkıntılarını giderirler. Babam her zaman eğlenmekten evlenmeyi düşünemediğini söyler.” diyor.

Babasının 35 yaşında evlendiğini söyleyen Nartop, “Babam erken evlenmiş. Hala bekar olan 50’li yaşlarda iki halam, 70 yaşında bir amcam var.” diye ekliyor. Aslında Çerkes geleneklerinde büyüklerinden önce evlenmek de ayıp sayılıyor. Cihan Dilber, kendinden önce 3 büyüğün varsa evde kalmanın kaçınılmaz son olduğunu söylüyor. Evde kalmamak için ise geriye birkaç seçenek kalıyor. Ya Çerkes olmayanlarla evleniliyor ya da ‘mazırgama’ denilen bilinçli kız kaçırmalar gerçekleşiyor…

***

Kız, nasıl kaçırılıyor?

Çerkeslerde zorla kız kaçırma geleneği yokmuş. Kız, bahsettiğimiz sebeplerden dolayı evlenmesi ayıp sayılacağından kaçmayı tercih ediyormuş. Kaçacağını genellikle anne ve baba da biliyor fakat kızın kaçmasına göz yumuyormuş. Kaçırma olayı ise şöyle gerçekleşiyor: Oğlan, kızı evinden alıyor fakat gelinin yanında çok güvendiği ve ‘eyuza’ dediği bir erkek arkadaşı oluyor. Gelin, eyuza ile her iki ailenin de güvenebileceği bir ailenin evinde misafir ediliyor. Eyuza düğüne kadar bu evde gelinle kalıyor ve ona göz kulak oluyor. Gelini misafir eden aile, acilen kızın ailesine, “Kızınız bizimle ve güvendedir.” diye haber ulaştırıyor. Daha sonra aileler anlaşmaya çalışıyor ve düğün hazırlıkları başlıyor. Gelin alması da, gelinin misafir edildiği evden oluyor. Ve eyuza için ‘aşta’ denilen bir kurban kesiliyor. Büyükbaş hayvanın kafası eyuzaya servis ediliyor ve afiyetle yeniyor. Gelin için ise asıl zor günler bu aşamadan sonra başlıyor.

Gelin, kayınpederi ile konuşamıyor

Günümüzde eskisi kadar olmasa da devam eden Çerkes geleneklerinde gelinin en çok zorlandığı şeylerden biri kayınpederi ile hiç konuşamaması. Gelin evlendikten sonra adeta dilsiz hale geliyor. Sesini kayınpederinin duyması çok büyük ayıp sayılıyor. Kayınpeder gelininin sesini duymak istediğinde ki bu genellikle 10 yıl sonra oluyormuş, herkese haber verip gelini için kurban kestirmek zorundaymış. Büyüklerin toplandığı bir ortamda “Gelinimin sesini duymak istiyorum.” diye ilan eder ve kurbanı kesermiş. Ancak o günden sonra gelin, kayınpederi ile konuşmaya başlayabilirmiş.

Gelin ve damadı zorlayan bir diğer gelenek ise kayınvalide ve kayınpederin yanına beraber çıkamamaları. Evli çiftler büyüklerin yanında beraber oturamayacakları gibi, bir odada yalnız da kalamazmış. Çiftlerin beraber görünmesi yalnız ev içinde değil, dışarıda da ayıp karşılanırmış. Bu yüzden Cihan Dilber, “Köyümde eşimle asla yan yana yürümem. Ya o bir adım önden gider ya da ben.” diyor. Dilber’in babası vefat ettiğinden evin büyüğü ağabeyi sayılıyormuş. Bu sefer de çift, ağabeye beraber görünemiyormuş. Dilber, eşi ile balkonda otururken ağabeyinin geldiğini görürse, eşi hemen içeriye giriyormuş. Dilber’e “Zorlanmıyor musunuz?” diye sorduğumuzda “Hayır, biz böyle yetiştik, bunlar büyüğe saygıdan ileri geliyor ve bize zevk veriyor.” cevabını alıyoruz.

Eşini adıyla çağıramıyor

Çerkeslerin ilginç bir adeti de gelinin kayınpederinden eşine varıncaya kadar herkese takma isim bulmak zorunda kalması. Gelin, eşine yalnızca büyüklerin yanında ismi ile hitap edemezken, kayınvalidesi, kayınpederi, görümcesi ve kaynını hiçbir zaman ismi ile çağıramıyor. “Kayınvalide de ismi ile çağırılır mı hiç, anne demesi gerekiyor.” diye düşünmeyin. Bahsettiğimiz şey gelinin, kayınvalide ve kayınpederin ismini ağzına alamaması. Örneğin kayınvalidenizin ismi ‘Ayşe’ olsun. Komşunuzun isminin de Ayşe olması halinde ona da Ayşe diye seslenemiyorsunuz. Yani komşunuza da takma bir isim bulmak zorundasınız. Mesela ‘Ayşe’ artık sizin için ‘Fatma’ haline geliyor. Aynı şekilde görümce ve kaynınıza da takma adla sesleniyorsunuz. Dilber, “Başkalarına saçma gelebilir ama bizde büyüğüne saygı böyle ölçülüyor.” diyor.