19. YÜZYIL BAŞLARINDA KAFKAS HALKLARI

Kafdağı
Sayı: 5, Haziran 1987, Bölüm: 3, Sayfa 47-58
Çeviri: T. Topçu

19. Yüzyılın başlarında Transkafkasya’da ki devlet ve yarı-devlet örgütlenmeleri:

19. Yüzyılın başlarında Kafkasya, hem kültürel gelişim seviyeleri, hem de toplumsal, ekonomik ve politik yaşamları birbirinden oldukça farklı kısımlardan oluşan bir bölgeydi. Transkafkas-ya’da ileri bir feodal sistemin hakim olduğu bölgelerin varolmasına rağmen bazı bölgelerde hala ataerkil klan sistemi hüküm sürmekteydi. Politik olarak, Transkafkasya çeşitli devlet ve yarı-devlet örgütlenmelerine bölünmüştü. Doğu Gürcistan, başkenti Tiflis olan Kartalino-Kokhetis krallığını ve üç vasal sultanlığını-Shanshadil, Kazok ve Vorc-halin-içermekteydi. Batı Gürcistan ise Imeretis krallığı ve Megrelis, Suanetis, Gurya, Acaristan ve Abhazha prensliklerinden oluşmaktaydı. Doğu Transkafkasya nüfusunu, Azerbaycan ve Ermeni halkları meydana getirmekteydi. Ayrıca burada, Azerbaycan ve Ermeni bölgeleri-nede yayılmış Gonja, Karabag, Shirvan, Shekin, Nukhin, Talysh, Baku, Küba, Nak-hchevan ve Erevan hanlıkları kurulmuştu. Doğu Kafkasya iki ana bölgeden oluşmaktaydı. Birincisi, önemli bir bölümü Avar ve Lezgi halklarıyla kaplı olan Dağıstan ve diğeri Çeçen’lerin yaşadığı Çeçenistan. Buraları, Tarkov Şamkhallığı ve Avar, Mekhtulin, Karakatag, Gazikumuk ve Kyura Khanlığı gibi feodallerin ve Karchag beyinin nüfusu altındaydı. Ayrıca Dağıstan’da ve özellikle Çeçenistan’da birbirine kapı komşu olan ve hala.oldukça kuvvetli bir ataerkil klan sisteminin hakim olduğu 44 “özgür topluluk” vardı.

Kuzey Kafkasya nüfusunun önemli bir bölümünü Adigelerin bir parçası olan Kabardeyler oluşturmaktaydı. Büyük Kabardey ve Küçük Kabardey diye ikiye ayrılan Kabardey’de feodalizm 16. yüzyılda gelişmeye başlamış ama 19. yüzyılın başlarında Gürcistan’daki kadar gelişmemişti. O zamanlar B. Kabardey 4, K. Kabardey ise 3 prensliğe ayrılmıştı.

Kuban’ı ve Kuban nehrinin ağzından Sak-ne nehrinin ağzına kadar olan Karadeniz sahillerini içine alan Kuzey-Batı Kafkasya’da Adige veya Çerkeş halkı yaşamaktaydı. 18. yüzyıl, Çerkeslerde ataerkil klan sisteminin yokolup feodalizmin yerleşmeye başladığı bir dönemdir. 19. yüzyılda ise henüz bir devlet halinde birleşmemişlerdi.

Güney Kabardey’e kadarki merkezi Kafkasya’da Osetler yaşamaktaydı. Osetlerin, içine zor girilir dağ vadilerinde yaşayanlarında ataerkil klan sistemi diğerlerinde ise feodalizm hakimdi. Osetya, Kabardey ile sınırı, olan Kuzey Osetya ve Gürcistan’la bitişik Güney Osetya diye ikiye bölünmüştü.

Doğu Gürcistan’ın bitişiğinde Dağıstan ve Doğu Transkafkasya’da altı “özgür topluluk’un ittifakı olan Jaro-Belokan yani (yanlış olarak Lezgi diye adlandırılan) Avarların klan ve kabile toplulukları ve İlisuy sultanlığı bulunmaktaydı.

Tüm yukarıda söylediklerimizden 19. yüzyılın başlarında Kafkasya’nın birbirinden farklı, birbirleriyle devamlı mücadele halinde bulunan ve toplumsal gelişimleri oldukça geri olan bir çok küçük feodal birimlerden ve kabile birliklerinden meydana gelmiş olduğu sonucunu çıkarabiliriz.
Dağıstan ve Çeçenistan’ın toplumsal örgütlenmeleri: Toplumsal ve ekonomik açıdan bakıldığında Dağıstan ve Çeçenistan karmaşık bir görüntü arzederler ve politik parçalara bölünmüşlerdir. Bütün bu farklılıklara rağmen bu ülke üç ana bölüme ayrılabilir: ilki, ileri bir feodalizmin kurulduğu ve ticaretin gözle görülür bir önem kazandığı, Dağıstan’ın güneyini ve zengin sahillerini içine alan bölgedir. Mahalli mıntıkalardaki feodal asilzadeler-hanlar, beyler vs. toprağın, sığır, koyun ve atların mülkiyetini ellerinde tutan özel mülkiyete dayalı feodal hiyerarşiyi oluştururlardı. Varolan üreticiler ise şunlardı:

1) Uzdenler: Beylerin topraklarını işleyen ve karşılığında ürünün bir kısmını alan köylüler.

2) Raiatlar: Han tarafından bir beyin ya da Ruhban sınıfından birinin emrine tahsis edilen ve bir yerden diğerine gitme hakları olmayan köylüler.

3) Kullar veya köleler: Bunların hepsi para veya ürün şeklinde bir kira ödedikleri veya zorla çalıştırıldıkları veyahutta bir hizmetçi olarak hizmet ettikleri feodal asilzadelerine bağımlıydılar.

Dağıstan’ın bu bölgesinde yaşayanların başlıca geçim kaynakları, uğraşları, tarım, meyvecilik, bağcılık ve sığır yetiştiriciliğiydi.
Kuzey Dağıstan’ın dağlık bölgesinde yaşayanların sığır yetiştiriciliğine dayalı kısıtlı bir ekonomik yaşamları vardı. Toprak işlemeciliği çok düşük bir düzeyde idi. Başlıca ürünler çavdar, akdarı ve arpaydı. Buğday yalnız doğuda ekilirdi ve çok ürün vermezdi. Bu yöre halkı ürünlerin hepsini kendileri yetiştirmez, komşularıyla değiştirirlerdi. Dağıstan’ın bu bölgesinin “özgür toplulukları” ataerkil klan sisteminden feodalizme geçiş dönemini yaşıyorlardı. Artık hanlar ve öteki “sahipler” yoktu. Nüfus, ruhban sınıfı, uzdenler ve köleler diye üçe bölünmüştü. Ürün ve hizmet sunmakla yükümlü oldukları yerel asillere veya ruhban sınıfa ekonomik olarak bağımlı olanlar dışındaki uzdenler toprağa sahiptiler ve kendi kendilerine ekip biçiyorlardı. 19. yüzyılın başlarında varlıklı bir sınıf belirdi ve yerel asilzadeler gibi kölelere sahip oldular. Savaş esirleri ve yoksul düşmüş ailelerin satılan çocukları köleleştirildi.

Bazı özgür topluluklarda el sanatları oldukça gelişmiştir. Yamçılar, sade-süssüz kilimler, lezgin diye bilinen kumaşlar, kamalar, bıçaklar, kürk başlıklar ve silahlar üretiliyordu. Ticaret çok azdı. Dağlılar aul’lara veya çadır köylere gelen Ermeni tacirlerden pamuklu, yün ve ipek kumaşlar, tuz alırlar, mahalli el işlemesi ürünler, balmumu, at, koyun ve büyük boynuzlu sığır satarlardı. Ayrıca kendi aralarında takas usulü alışveriş yaparlardı.
Çeçenistan: Dağıstan’ın ve bir ölçüde Sütün Batı Kafkasya’nın zahire ambarı durumundaki Çeçenistan farklı bir konumdaydı. Çeçenistan verimli toprakların, zengin meraların olduğu ve dağların sık ormanlarla örtül-düğü bir ülkedir. Ataerkil klan sistemi burada geçerliliğini koruyordu. Nüfus Tolpa’lara yani komünlere ve tokhumlara yani klanlara bölünmüştü, örf ve adetler kanunlar yerine geçiyordu. El sanatları ve ticaret gelişmemişti. 19. yüzyılda feodal sistemin klan asilliği biçiminde ortaya çıktığı görüldü. Bu dönemde klan ileri gelenleri komün topraklarını ele geçirmiş, dolayısıyla özel toprak mülkiyeti ortaya çıkmıştı. Toprak ve sığırlar ruhban sınıfının ellerinde toplulaşıyordu. Mal değiş-tokuşunun gelişmesi ile iş bölümünün daha da belirginleştiği görüldü. Ormanlıklardaki ve bağlıklardaki tacirler Çeçenler arasında da görülmeye başladı. Çeçenistan’ın dağlık bölgelerinde ataerkil klan sistemi katiyetle yaşarken, ovalardaki feodalist gelişim başarıya ulaşmıştı.

Çeçenler henüz bir devlet halinde birleşememişlerdi. Her klan, topluluğun işlerini yapan ve küçük anlaşmazlıkları çözümleyen bir yaşlıyı şef seçerdi.
Tüm köyü veya birçok klanı ilgilendiren meseleler köy meclisleri (Khiytirçiy) tarafından çözümlenirdi. Kan davası Çeçenlerin yaşamlarında önemli bir yer tutuyordu. Para cezalarının miktarı, mahkeme tarafından, zarar görene belli bir sayıda inek ödenmesi şeklinde tespit edilmişti. Bir adam öldüren 190, bir kadın öldüren 130 koyun vermekte zorunluydu. Eğer katil para cezasını ödemezse ve eğer ölmek istemiyorsa ülkeyi terketmek zorundaydı. Toprak komünün ortak malıydı. Her yıl ekim mevsimi başlamadan önce ‘tokhum’un üyeleri bir

araya gelir ve daha önceden her aileye eşit bir parça düşecek şekilde bölünmüş arazileri kimin ekeceğini kura ile tespit ederlerdi. Araziler o yıl üzerinde çalışanların malı sayılırdı. Ormanlık araziler paylaşılmamış, tüm komünün kullanımına açık bırakılmıştı.

Çar hükümeti Dağıstan’ın feodal bölgelerinde, feodal toprak sahipleriyle temas kurmak ve onlara bağımlı olanlarının serfleştirilmesine yardım etmek için her çareye başvurmuştu. Bu yardımlar sayesinde Dağıstan’ın feodal asilzadeleri 19. yüzyılın başlarında yeni bir sürü zorunluluklar getirdiler ve köylüleri daha fazla sömürmeye başladılar. Çar hükümeti Dağıstan ve Çeçenistan’ın feodalizmin ya az geliştiği ya da hiç gelişmediği bölgesinde yöre klanlarının bir sömürenler sınıfı haline gelen üst tabakalarına destek sağlayarak fetihlerini genişletmeye çalfştı.

Kabardey’de Toplumsal Sistem

Kabardeyler, Elbruz dağının eteklerinden Sunzha nehrinin yukarılarına kadar olan düz ve açık arazide ve de Malka’nın sol kenarından Kara dağların tepesine kadar olan bölgede yaşıyorlardı. Başlıca zenginlikleri at ve koyun sürüleriydi. Tarım çok azdı ve başlıca ekinler mısır, akdarı ve biraz da buğdaydı. El sanatları ve ticaret önemli değildi, tüylü kumaş, keçeden yapılmış paltolar ve deri mallar üretilmekteydi. Başlıca değişim maddeleriyse sığır yetiştiriciliğiyle ilgili ürünlerdi.

19. yüzyılın başlarında Büyük Kabardey’ de halk birbirinden kesin çizgilerle ayrılmış, sınıflara bölünmüştü. Araştırmacılar 11 farklı sınıfın olduğunu söylerler ki bunlar: Prensler, asiller veya vorklar, birbirinden farklı üç sınıf uzden, prenslerin uşakları veya koruyucuları, prenslerin köylüleri, 1 ve 2. sınıfın köylüleri ve azat edilmiş köleler,çKabardey prensleri kendilerine bağlı olanlardan tahıl, para, sığır ve kereste biçiminde haraç alırlardı. Prense bağlı aullar prensin evinin etrafında bulunur ve buralarda başlıca uğraşları tarım ve sığır yetiştiriciliği olan köylüler ve azat edilmiş köleler yaşardı. Köylünün ürettiklerinin yarısı prense aitti.

Kabardey’in özgür olmayan serf nüfusu birçok kategoriye ayrılmıştı. Azat’lar özgürlükleri kendilerine verilmiş veya özgürlüklerini kendileri satın almış köylülerdi. Yanlarında çalıştıkları efendilerine yakın yerlerde yaşarlardı. Og’lar (veya serfler) çalıştıkları topraklar üzerinde yaşarlardı. Yapmaya mecbur oldukları iş ve ödedikleri kiralarla efendilerine bağlanmışlardı.

Logonaput’lar (veya topraksız köylüler) hemen hemen hiçbir şeye sahip değillerdi ve bütün bir yıl efendileri için çalışırlardı. ”Og”lar ve ”Logonaput”lar, bir ailenin hepsi birden ve Kabardey sınırları içinde olmak şartıyla efendileri tarafından satılabilirlerdi. Vu-nevut’lar nüfusun hiçbir hakkı olmayan kesimini oluştururlardı. – Bunların ne bir parça toprakları ne de özel mülkiyetleri vardı. Sadece ev hizmetçileriydiler ve efendilerinin evlerinde yaşarlardı. Tek tek ve Kabardey sınırları dışında da satılabilirlerdi.
Rus hükümeti Kabardey’i kendi siyasi alanına çekmek için uygun gördüğü her asil aileye itimat eder ve Kabardey prensleri arasında var olan kan davalarını şiddetlendirmeye gayret ederdi.

Çerkesya’daki Toplumsal Sistem:

Çerkesler (veya Adigeler) 19. yüzyılın başlarında birçok kabileye bölünmüşlerdi.

Bunlardan en önemlileri Abzahlar, Shapsughlar, Bjedughlar, Natukuaylar ve Wubıhlardı. Wubıhlar köken itibarıyla Adige değillerdir fakat örf ve adetleri, yaşayış tarzları, toplumsal sistemleri ve Çerkeş dilini kendi dilleri gibi kullanmalarından dolayı Çerkeş kabileleri arasına dahil edilmişlerdir. Wubıhların kuzeydoğusunda, Karadeniz sahillerinde Abhaz halkı yaşardı.
16. ve 17: yüzyıllardan sonra Çerkesya’da ataerkil klan sistemi parçalanmaya ve feodalizm gelişmeye başlamıştır. Fakat feodalizmin gelişme süreci 19. yüzyılın başlarında bile henüz tamamlanmamıştı. Bu sırada Çerkeslerin yaşamı doğan ekonomi üzerine kurulmuştu. Tarım ve sığır yetiştiriciliği hem başlıca yiyecek gereksinimlerini karşılıyor hem de ticaret vasıtasıyla tuz bulmalarını sağlıyordu. Küçük bir iç ticaret vardı. Kentler oluşmamıştı ve iç tedavülde geçerli para yoktu. Para cezaları bir öküz değeri hesabı ile ifade edilmekte ve bir arşın yünlü kumaş bir sikke (yani para) yerine geçmekteydi. Bir Rus rublesi muamele gördüğü yer ve zamana göre 6 ila 16 arşın arada bir değere sahipti. Ev endüstrisi çok az gelişmişti ve ancak ailenin ihtiyaçlarını karşılamaya yetiyordu.

Çerkeslerde sınıflar, Kabardeylerde olduğu gibi açıkça belirmemişti ve bütün kabilelerde aynı değildi. Bazı kabilelerde, mesela Bjedughlarda feodal üst tabaka prenslerden ve asillerden oluşuyordu. Prensler halk üzerinde yüksek otorite sahibiydiler ve de onlara savaşta önderlik ediyorlardı. Diğer kabilelerde, mesela Shapsugh, Natukuay ve Abzahlarda prensler yoktu ve üst tabaka asillerden oluşuyordu. Bu kabileler her biri yaşlılar tarafından yönetilen komünlere ayrılmıştı. Birinci sınıfın asilleri kendi köylerinde yaşarlardı ve buradaki çeşitli kategoriden insanlar ve köleler üzerinde hüküm sahibiydiler. İkinci ve üçüncü sınıfın asilleri, birinci sınıfın asillerinin köylerinde yaşar, onlara bir şey ödemez ve de köylü ve köye sahibi olabilirlerdi. Cinayet kanla ödenirdi ama buna ek olarak bir de para cezası sistemi vardı. Cezanın büyüklüğü, öldürülen şahsın toplumdaki yerine bağlı olarak değişiyordu.

Bağımlı halk arasında üç ana kategorinin olduğu tespit edilmiştir.
Birinci kategoride yer alan oglar özgürlerle serfler arasında bir yere sahiplerdi. Prensin toprağında çalışır ve ona vergi öderlerdi.

Taşınabilir mal ve köle sahibi olabiliyorlardı fakat mal ve köle satma hakları sınırlandırılmıştı. Bazı özel suçları işlememişse bir og satılamazdı; eğer satılırsa ogun özgürlüğünü tekrar satın alma hakkı vardı. Bir asilden bir şey çalan og, o asile köle olarak verilirdi, fakat og, erkek akrabaları tarafından bedeli ödenip kurtarılabilirdi.

İkinci bağımlı kategoriyi oluşturan Pşıtlar birtakım aile hakları ve malları olan köylülerdi. Efendileriyle ev ve arazi hizmetlerinin belirlendiği, defter denilen anlaşmalar yaparlardı. Pşıtllar yalnız aileleri ile birlikte satılabilirlerdi.

Üçüncü bağımlı kategori ise savaş mahkumlarından çalınan, satın alınan veya değiştirilen şahıslardan, veya kölelerin çocuklarından oluşan kölelerdi. Şahsi hiçbir hakları olmadığı gibi mülk sahibi de olamazlardı. Çerkesler arasında en geniş toplumsal sınıf özgür köylülerden (ki, bunlara tlfekoll denir) oluşuyordu. Bu sınıfın asillik düzeyine ulaşmaya çalışan, sömürücü üst kesimi 18. yüzyılın sonlarında netleşmiştir.

Ne prenslerin ne de asillerin kabilenin ortak malı olarak gözetilen topraklar üzerinde hiçbir şahsi haklan yoktu. Fakat 19. yüzyılın başlarından itibaren toprak sahipliği gelişmeye başladı ve hatta ekilebilen toprakların satıldığı veya miras yoluyla el değiştirdiği durumlara rastlanmaktaydı.

Çerkeslerin devlet örgütlenmeleri yoktu. Anlaşmazlıklara son vermek ve topluluğu ilgilendiren konularda kararlar almak için genel meclisler toplantıya çağrılır ve özel öneme sahip durumlarda genel kabile meclisleri toplanırdı. Çerkeslerin özel ve toplumsal yaşamları adetler tarafından düzenlenmekteydi.

Kafkasya’nın farklı bölgelerindeki bu çok çeşitli toplumsal sistemler bir bütün olarak ele alındığında daha ziyade toplumsal yaşamın geri kaldığı izlenimini vermektedir. Feodal parçalanmışlık ve geri kalmışlık Kafkasya’nın Çarlık Rusya’sı tarafından işgal edilmesini kolaylaştırmıştır.