DÖNÜŞÇÜ-KALIŞÇI

Dr. MEŞFEŞ’Ü Necdet Hatam

Eskilerden bir yeni 02 Ağustos 2011

Dönüşçüler olarak en çok yakındığımız konudur “Dönüş”ün, dönüşçülerin tanımladığı gibi anlaşılmak istenmemesi. Evet, şu ya da bu ucundan dönüşü eleştirmeyi kafasına koymuş olanlar, dönüşü önce, eleştirebilecekleri, eleştirdiklerinde haklı çıkacakları bir biçimde anlıyor, tanımlıyor daha sonra da eleştirilerini sıralıyorlar. Dahası, dönüşçülerin anlattıklarına gözlerini kulaklarını tıkıyor kendi bildiklerini okuyorlar. Ve bu yıllardır sürüp gidiyor. Böyleleri için asıl olan geçmişin, günümüzün, sağlıklı bir değerlendirmesi ve sağlıklı değerlendirmeleri temel alan gerekçi bir öngörü ile politika belirlemek değil, duygu temelli, kendi konumlarını destekler yaklaşımı genel siyasetmiş gibi sunmak, yalan yanlış söylem geliştirmektir. Bizce bunların gerçek nedeni, konumuza ilişkin bir amaçlarının olmamasıdır.

“Paradigma Değişikliği” adıyla daha önce yayımladığımız bir yazımızda, dün anlaşabildiğimiz, birlikte ürettiğimiz kimi eski dostlarımızla bugün anlaşamayışımızın gerçek nedeninin, arkadaşlarımızın söz ve eylemlerini biçimlendiren paradigma değişikliği olduğunun altını çizmiş ve eklemiştik:

“Dolayısı ile günümüz, herkesin birleşmiş gibi görünmesi değil, paradigmaları farklı olanların, yani zaten ayrı olanların, ayrı olduklarının bilincinde olma günüdür. Ve özellikle Paradigması Dönüş olanlar, yani gelecek kurgusu Dönüş olanlar bunun ayırdında olmalı, paradigması dönüş olmayanlarla oluşturulabilecek birlikteliklerin yapay olacağının bilincinde olmalıdırlar.”

Bu sözlerimizi her dileyenin dilediği gibi anlama ve anlatmalarını engelleme çabası ile bu yazıda “dönüşçü” ile “kalışçı” tanımlarına, kullanmaya başladığımız ilk günlerden beri yüklediğimiz anlamları açıklamaya çalışalım.

Genç arkadaşlar bilemeyebilir ancak biz yaşlarda olanlar “dönüş”, “dönüşçü” tanımlarının kullanılır olmasını da güçlükle sağlayabildiğimizi anımsayacaklardır. Dönüşü düşünmeyen, geleceğimizi dönüşle ilişkilendirmeyen, özünde, halkımız için gelecek kurguları olmayanlar, anavatana dönüş için, “göç” tanımını kullanırlardı yazılarında, konuşmalarında. Şimdilerde de rastlayabilirsiniz sözünü ettiklerimizin kalıntılarına… İlginçtir, anavatandan sürüldüğümüzü bilen bu arkadaşlarımız, anavatana göç edilmeyeceğini, ancak dönülebileceğini anlamazdan gelirlerdi.

Gelecek kurguları olmadığı için olsa gerek, yalnız başına “göç” söyleminin anavatanımızı, geçmişimizi ret anlamına geldiğinin ayırdında olmazlardı. Bu küçük ama anlamlı olduğunu düşündüğümüz anımsatmadan sonra “dönüşçü” ve “kalışçı”ya gelelim ve daha iyi anlatabiliriz umudu ile ne olmadıklarına öncelik verelim.

-Öncelikle bilinmeli ki, her Çerkes’in mutlaka ya “dönüşçü” ya da “kalışçı” olma zorunluluğu yoktur.

-Çerkes olmak ve dilin kültürün yok oluşuna üzülmek, yok oluştan sürekli yakınmak da yeterli değildir “Dönüşçü” ya da “kalışçı” olmak için.

-“Dönüşçü” salt anavatanda yaşamayı, “kalışçı” da salt diasporada yaşamayı yeğleyen Çerkes demek de değildir.

-“Dönüşçü” ya da “kalışçı” olabilmenin ön koşulu, halkının sorumluluğunu duymak, Çerkes Ulusal Sorununu sorun bilip çözme iradesi göstermektir.

-Bilinmeli ki, dilini ulusal kültürel değerlerini yaşatıp geliştirmeyi dert edinmeyen, halkı ile birlikte mutlu bir gelecek düşlemeyen, halkımız için gelecek kurgusu olmayan Çerkesler, “dönüşçü” de “kalışçı” da olamazlar.

-Buna karşın, Çerkes olmayanların da “dönüşçü” ya da “kalışçı” olabilmeleri mümkündür.

-“Dönüşçü”, paradigması dönüş olan, “kalışçı” da paradigması kalış olan kişidir. Dolayısıyla, Çerkes ulusal sorununu sorun edinen ya da kendi sorunları ile ilişkilendiren başka halktan kişiler de Çerkes ulusal sorununun çözümü konusunda paradigmalardan birini benimseyebilir “dönüşçü” ya da “kalışçı” olabilirler.

-Anavatana dönmüş olmak, ya da mutlaka dönecek olmak “dönüşçü” olmanın ön koşulu değildir. Ancak gerçek bir dönüşçü için anavatana dönüşün de ön koşulu olmamalıdır.

-“Dönüşçü” Çerkes halkının geleceğini anavatanda kurgulayandır. Ulusal kültürel değerlerin ancak anavatanda yaşatılabileceğinin bilincinde olandır.

-Anavatanda olsun diasporada olsun koşulları iyileştirme çabasını kararlılığını gösteren kişidir. İyileştirme çabalarına katkıda bulunmak için anavatandaki koşulları bilmek, irdelemek durumundadır.

-Dolayısıyla, anavatana dönmüş olmak da “dönüşçü” olmak için yeterli değildir. Daha başka bir deyimle anavatana dönmüş herkes “dönüşçü” değildir.

-Bunun karşıtı da doğrudur ve anavatana dönülmeden de dönüşçü olunabileceği bilinmelidir. Dönüşçü nerede olursa olsun Dönüş programına katkıda bulunan kişidir.

-“Kalışçı” ulusal kültürel değerlerimizin diasporada yaşatılabileceğini düşleyen kişidir. Diasporada kalınarak da değerlerimizi yaşatabileceğimize inanmalı bunu savunabilmelidir. En azından bunun koşullarının oluşturulabileceğine inanmalı ve bu çaba içinde olmalıdır.

-Ancak teorideki bu tanıma uygun “kalışçı” bugüne kadar ortaya çıkmamıştır. “Kalışçı”larımız dönüşe karşı çıkmayı “kalışçı” olmak için yeterli bulmuşlardır.

Oysa yukarıda altını çizdiğimiz gibi “kalışçı” da dilimizi kültürümüzü yaşatıp geliştirme iradesini gösterebilmelidir. Bunu nasılını düşünmek ve anlatmak durumundadır.

-Geçmişte “devrim olur koşullar sağlanır” yanlışlığını günümüzde, “ülkede demokrasi gelişirse varlığımızı koruyup geliştirme koşulları da oluşur” yanlışlığı ile sürdürenlerin, “kalışçı” bilinseler de gerçek “kalışçı” olmadıkları samimi olmadıkları bilinmelidir.

Evet, çok iddialı bulunabilecek olsa da bir kez daha altını çizelim ki, diasporada daha mutlu olabilenlerimiz, diasporada yaşamayı yeğleyenlerimiz, dönüş önündeki zorlukları sıralayanlarımız, “kalışçı” diye tanımladıklarımız hep olmuş ancak, diasporada varlığımız korumamızın nasılı hiçbir dönemde anlatılmamıştır. “Kalışçı”larımızın hiçbiri birlikte oldukları siyasi hareketlerin programına bu nasılı eklemleyememişlerdir.

Dolayısı ile eksiği, gediği ile her dönemde “dönüşçü”müz hep olmuş, buna karşın hiçbir dönemde gerçek “kalışçı”mız hiç olmamıştır. “Kalışçı” bildiklerimizin hiçbir dönemde, halkımız için bir gelecek kurguları olmamıştır.

Olmuştur diyenler varsa yazsınlar lütfen, biz okumaya ve de tartışmaya hazırız…