İRAN-İSRAİL KAYIKÇI KAVGASI

KITIJ Cemil Biçer

Kutsal kitaplar “vahy” edildikleri dönemler için muhakkak ki bir anlam ifade ediyorlardı, ancak aradan geçen binlerce yıl içerisinde gelişen uygarlık ve insanoğlunun doğa karşısında ki kazanımları kutsal metinleri kontrpiyede bıraktı.

Aşağıdaki fıkranın kahramanı aslında Afyon ili Dazkırı ilçesinden bir Anadolu afacanı olmalı idi, konu da fil süresi.

Bismillahirrahmanirrahim

“Rahman ve rahim olan Allah’ ın Adıyla”.

Elem tera keyfe fe’ale rabbuke biashâbil fîl

“Rabbinin fil sahiblerine ne yaptığını görmedin mi?”.

Elem yec’al keydehum fî tadlîl

“Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?”

Ve ersele aleyhim tayran ebâbîl.

“Ve üzerlerine, ebabil kuşlarını gönderdi”

Termîhim bihicâratin min siccîl.

“Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı”

Fece’alehum ke’asfin me’kûl.

“Ve onları, yenilmiş ekin gibi yaptı.”

Ama bunu yazacak ne bende mangal gibi yürek var ne sizde bunu absorbe edecek feraset…

Gelin biz en iyisi yine olayı “Yahudilere” yükleyelim. Zaten dünyada ki tüm musibetler onlardan kaynaklı (!) değil mi ?.

Küçük Moiz, ilkokul çağına gelmiş, okulda ilk günün akşamı eve dönmüş.

Annesi, “Oğlum öğretmenin bu gün neler anlattı size bakayım?” diye sormuş.

Moiz, “Anne, Musa diye bir adam varmış, bir gün Ramses diye biriyle kapışmış, adamlarını alıp kaçmaya başlamış. Kaçmışlar, kaçmışlar bir nehrin kenarına gelmişler. Arkadan Ramses’in ordusu geliyormuş.

Musa hemen cep telefonundan MOSSAD, CIA, Ordu, vs.. herkesi aramış. Hemen helikopterlerle askerler gelmiş, nehrin üzerine bir köprü yapmışlar. Musa ve adamları geçmiş.

Ramses’in adamları köprüye girerken savaş uçakları gelmiş, köprüyü bombalamış, hepsi suya düşüp boğulmuş” diye anlatırken, anne; “İnanamıyorum! öğretmenin cidden böyle mi anlattı?” demiş…

Oğlan da; “Yavv anne, ben sana öğretmenin anlattığı şekliyle anlatsam hiç inanmazsın..!”