BENİ KİMSE ANLAMIYOR

KITIJ Cemil Biçer

Emeklilik yaşamımı Samsun’un güzel bir Çerkes köyünde sürdürüyorum.

Mutlu muyum!?

Bu soruyu emekliliğimin ilk günlerinde sorsaydınız, “Evet… Hem de çok mutluyum..” diye yanıtlardım.

Zaman geçtikçe sorunlar oluştu! Çerkes komşularımla aramda iletişim sorunları yaşamaya başladım. Acaba sorun bende mi, diye nefis muhasebesi yaptım günlerce, haftalarca…

Ludwig Wittgenstein okuyorum bu aralar, yaşadığım iletişim sorunumun nedenini de, çaresini de Ludwig Wittgenstein de buldum.

Şimdi size Wittgenstein’i anlatmayacağım bunu hadsizlik sayarım! Sadece yaşadığım bunalıma ilaç olan tespitini sizinle paylaşacağım.

“Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır” diyor Wittgenstein…

Dilin anlam zenginliği ve anlam derinliği gelişmedikçe o dil ile yapılan iş sayısı sınırlı kalacaktır. Konuşma dili 150-200 kelime/dakika ve okuma dili 200-250 kelime/ dakika iken, düşünme dili 1300-1800 kelime/dakika düzeyindedir.

Bu yüzden yeterince sözcük, anlam, kavram ve düşünsel bağlantıya sahip olmayan zihin kısır döngüde çıkmazları yaşayacaktır.

Bu durumda, 200 kelime ile düşünen, 2 bin kelime ile düşüneni anlamayacaktır!

Evet!

Sorun anlaşılmıştır dostlarım,

200 kelime ile düşünen, 2 bin kelime ile düşüneni anlamıyor!

Ülkemiz entelijantiyası, halkımız ile iletişim kuramayıp, “bu milletin %70’i aptal”, “ak koyunlar”, “bir çuval ıslak kömüre, bir torba kurtlu makarnaya fit olan güruh”,

“konformist pezevenkler”, diye ötekileştirdiği toplumsal tabaka ile sorunumuzun kaynağı, onların zekaları ile ilgili değilmiş.

Sorun Türk entelijantiyası olarak bizde imiş!

Haydi hep beraber yeniden tekrarlayalım…

Repeat after me: 200 kelime ile düşünen, 2000 kelime ile düşüneni anlamıyormuş…”

Teşhisi yaptığımıza göre geriye tedavisi kaldı!

200 kelime ile sınırlı olan dağarcığımızı zenginleştireceğiz…

“Haydi. çocuklar kitap okumaya…”