ABHAZYA: DÖRT NALA DEMOKRATİK SEÇİME (Mİ!)

Atay Ceyişakar (Açuşba)
İşadamı, Kafkas Abhazya Dayanışma Komitesi Eski Kurucu Başkanı, Ekim 2004

SUNUM:

Çerkeslerin gündemi çok yüklü…:! Bir önceki yazıda “Bilinç ve Aranın ne olduğu” konusunda devam etmeyi vaat ederek yazıyı bitirmiştim. Gündem yüklü olunca, zaruretler isteğin önüne geçiyor. Eğer yayın kurulu bana tahammülünü devam ettirirse, gelecek sayılarda bu konuya devam etmek istediğimi not ederek, Abhazya da 03.Ekim.04’de yapılan seçimi bu çalışmamda işlemeye gayret edeceğim. Evet, Çerkeslerin gündemi çok yüklü…!

SEÇİM ÖNCESİ!

Yaklaşık üç ay kadar önce, “Dünya Abhaz-Abaza Birliği Genişletilmiş Yönetim Kurulu Toplantısı”nın 28.Ekim.2004 tarihinde Abhazya’da-Başkent Sohum’da yapılacağı duyurulmuş, Türkiye’den gidecek delegelerden biri de benim olmam istenmiş-ben de kabul etmiştim.

Toplantının ilk gündem maddesi: “Abhaz dilinin, Abhazya’da ve diasporada yaygınlaştırılması, yaşatılması, korunması ve dil sorunlarımızın irdelenmesi çözüm yollarının aranması” diye belirlenmişti. Çok önemsediğim; “var olabilme”nin olmazsa-olmaz koşulu gördüğüm “dil” konusunda Abhazya’da bir toplantıya katılımcı olmak beni de çok sevindirmişti.

Heyetimizin Abhaz’da olacağı devrede-03 Ekimde, Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nin de yapılacak olması bizleri hem çok sevindirmiş hem de çok heyecanlandırmıştı. Üstelik ilk defa çok adaylı bir seçim devresinde Abhazya da olmak, hayal gibi bir şeydi.

Ayrıca, önümüzdeki çalışmalarda işlemeyi istediğim ve büyük bir merak ile anlamaya-öğrenmeye çalıştığım “ANIKHA/ANIXA” (Abhazların kutsal yerleri-Abhazya’da 7 adet Anıxa varmış) konusunda da biraz mesafe alabileceğimi ümit etmiştim.

Sonradan katılanlar ile birlikte 60 kişiye yakın bir heyet ile gittik Abhazya’ya: 26 Eylül’de Trabzon da buluşarak, deniz otobüsü ile Soçi’ye gittik. Rusya-Abhazya sınırına kadar yolculuğumuz iyi geçtiyse de, Pso/Rusya-Abhazya sınır kapısında Rusya Görevlileri, her zaman olduğu gibi yine yapacağını yaptı. İki ay önceden gidişimiz ile ilgili resmi başvuru işlemleri yapılmasına, her birimizin Rusya’ya ve oradan Abhazya’ya geçişimize dair vizeler verilmiş olmasına rağmen sınırda 7 saat bekledikten sonra Abhazya’ya geçebildik. İronik olan, gurubun yarısına yakınının sınır geçiş işlemleri tamamlanıp Abhazya’ya geçmişken, kalanlarımızın sınır geçiş işlemlerinin durdurulması idi. Gaipten! bir telefon gelmiş ve Rus görevliler işlem yapmayı durdurmuştu. Ne diyelim! 7 saat sonra-nihayetinde Abhazya’ya ayak bastık…

RUS ZİHNİYETİ HAKKINDA KISA YORUM-SAMİMİ DİLEK!

Şu Rus dostlarımıza bir türlü akıl erdiremiyorum: Biz düşman ol-ma-mak için çırpınıyoruz. Onlar, düşman olabilmemiz için ellerinden geleni esirgemiyorlar. Akıllarınca Ana Vatanlarımız ile ilişkimizi-ilgimizi bu yolla; sınırda eziyet ederek ya da benzeri cinlikler ile zayıflatabilecekler. “Yeminle söylüyorum Rus dostlarımız, bizden size zarar gelmez. Bizi zorla kendinize düşman etmeyin. Bize ne kadar rahatlık verirseniz, size sevgimiz o kadar artacak. Ne kadar zorluk çıkarırsanız o kadar kinimiz artacak. Tüm formaliteleri basitleştirin-çıkardığınız engelleri kaldırın; Ata-Ana Vatanlarımıza rahat gidelim-gelelim. İsteyenler hiçbir güçlük ile karşılaşmadan Ata-Ana Vatanları’nda kalabilsinler. Göreceksiniz her iki taraf için çok iyi sonuçlar doğacak…”.

Ancak, ne yaparlarsa yapsınlar düşman olmayacağız Ruslara. Düşmanlıktan
hiç kimsenin kazançlı çıkmadığını bildiğimiz için düşmanlık-kin gütmeyeceğiz. İnanıyoruz ki makul sürede onlar da bunu iyi anlayacaklar. Yüzyıllardır başkalarına verdikleri zararın yanında kendi-kendilerine verdikleri zararı da fark edecekler.

İRONİK Avrupa örneği: Avrupa devletleri yüzyıllarca savaştı. Birbirlerine zarar vermenin ötesinde sürekli bir galibiyet; en azından galip gelen ülkenin kendi insanlarına mutluluk getirici bir ortam olamadığını algılayınca, birlikte; ortak fayda-paylaşımla yaşamanın daha akılcı-insancıl olduğunu anladılar.

Koskoca imparatorluğun neden yerde sürünür hale geldiğini; yüz yıllardır kaybettikleri yüz binlerce insanın kaybediliş sebebini ve günümüzde kendi vatandaşlarının sefaletinin hangi yanlış-sapık zihniyetin ürünü olduğunu er-geç anlayacaklar… “Biz sabırlıyız, bir gün uyanacağınıza güveniyoruz. Ama, elinizi çabuk tutun Rus dostlarımız: Atalarımıza acımadınız. Bizlere de acıma duygunuz yoksa bile, kendi insanlarınıza da yazık; yüzyıllardır kendi insanlarınız da ölüyorlar, yaşayanlar da acı ve sefalet içindeler. Bari kendi vatandaşlarınıza acıyın. Gelin ortak fayda-mutluluk için el ele verelim. Gelecek tüm taraflar için mutluluk dolu olsun”.

Küçük bir hatırlatma: Çabuk uyanamazsanız ve “Kafkasya’da ki soydaşlarımızı tümden yok etseniz bile “Çerkeslik-Çerkesler” bitmeyecek. Çerkeslerin Ana Vatanları ilelebet sizin kalamayacak. Atalarınız dünyanın dört bir tarafına bizi yaydılar… Tek-tek hepimizi bulup öldüremeyeceğinize göre gelin el-ele olalım. Bu bir tehdit değil; akılcılığa-insanlığa davettir”.

Araya zaman sokar-nesil değişmeleri olur ve diaspora Çerkesliği diye bir şey kalmaz diye düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz: Özellikle elli yaş altı Çerkesler; hele otuz yaş altı Çerkesler çok daha bilinçle ‘kültürlerini; Ata-Ana Vatanlarını’ seviyor-ilgi duyuyorlar. Nesil değişmeleri, beklentiler doğrultusunda değil tam tersi bir sonuca doğru koşuyor. Bu durumu göz ardı etmeyin. Evet, bu notlar tehdit değil-uyanışa davettir. İnanmazsanız-giderek güçlenen; bilinçlenen; süreç içinde daha da bilinçlenerek bir çığ olacak olan genç potansiyeli internet ortamında görebilirsiniz: Çerkes, Çerkez, Circassian, Abhaz, Abaza, Apsuwa ve benzeri kelimeler ile bir araştırma yapabilirsiniz…

SEÇİME DOĞRU!

26 Ekim’de yola çıkmış, 27 Ekim sabahı saat 06.00 civarı başkent Sohum’da olabilmiştik. Kimimiz uyumadı, kimimiz birkaç saat uyudu ve Türkiye’den göç eden kardeşimiz Celal’in kafesinde bir araya geldik. Geldiğimizi duyanlar ile hasret gidermeye başladık.

Seçim stresi derhal üzerimize çöktü: Gitmeden önce alabildiğimiz haberlerden 5 adaylı kıran-kırana bir seçim sürecinin yaşandığını biliyorduk ve stresli bir ortama varacağımızı bilmemize rağmen, üzerimize çöken stres ağır geldi. Tek konuşma konumuz, “acaba olaysız bir seçim yaşanabilir mi”! idi.

Her neyse! Öğleden sonra-akşama doğru, asıl Abhazya’ya gidiş konumuz ile ilgili bir ön toplantı yaptık ve toplantının verimli olması için, Türkiye delegasyonu olarak düşüncelerimizi yetkililere aktardık. Ertesi günü-28 Ekim’de mevzubahis toplantı yapıldı. Katılan delegeler düşüncelerini yazılı-sözlü ifade ettiler. Toplantı ‘sonuç bildirisi’ne çeşitli kararlar yansıdı; çağrı kararları alındı. Bana göre en önemli karar ‘Abhazca’nın resmiyette ve pratikte birinci dil haline getirilmesi çağrısı idi.

Toplantının bitiminden sonra, Kongre İcra Kurulu Başkanı Taras Şhamba, doğduğu köy olan ‘Abgarkhuk’da misafir delegeler ve davetli yerli misafirlere büyük bir yemek ziyafeti verdi. Doğal olarak bu yemekli şölenin gündemi de seçim idi.

SEÇİM DEDİKODULARI ve ZAFERİN 11. YIL DÖNÜMÜ KUTLAMALARI!

Adaylar ile ilgili çok değişik iddialar-karalama balonları uçuşurken, 30 Eylülde zaferin 11. yıldönümü kutlamalarına vardık. Öğlene doğru, Dünya Abhaz-Abaza Birliği Delegasyonu şehitlikte saygı duruşunda bulundu. Tabii, tüm diğer katılımcılar-zevat, cumhurbaşkanı adayları ve halk da şehitlere saygılarını huşu içinde sundular.

Öğleden sonra stadyumda, kutlama şenlikleri vardı. Bizim delegasyondan bazıları stadyumda ki kutlamalara katıldı. Bazıları akrabaları ile birlikte oldular. Bazılarımız delegasyonu temsilen, seçime katılma hakkını kazanan Cumhurbaşkanı adaylarını ziyaret ettik. Diaspora adına başarı dileklerimizin yanında, şu mesajı ilettik (mealen): “Bu bir hizmet yarışıdır. Herkesin bir numara olması mümkün olamayacağına göre, seçim sonucu alınır alınmaz tüm adaylar, kazanın adayı kutlamalı ve her tür yardım-hizmet için hazır olunduğu kendisine ifade edilmelidir. Örflerimiz ve demokrasi geleneği böyle davranmayı gerektirir. Halkın karşı-karşıya gelmesini sağlayabilecek her tür davranış-sözden kaçınılmalıdır”. Diasporanın selamları ve iyi dilekleri yanında getirdiğimiz mesaj budur! Dedik.

Akşama doğru, uçuşan tüm balonları patlatan bir haber aldık: Rus Duması’nın (Meclis) ikinci başkanı Jirinowski ve diğer yüksek Rus zevat, Stadyumda ki kutlamalara katılmışlar. Mevcut iktidar ve Rusya’nın desteklediği aday olan eski başbakana açıktan destek vermişlerdi. Ve bu destek, canlı yayın-televizyondan da yayınlanmıştı. Çevredeki insanlar, isyan halinde “bu kadar da olmaz!” diyorlardı.

Bazılarına ve bana göre de asıl bomba: Stadyumda gösteriler devam ederken, çılgın Jirinowski, elinde tuttuğu demetle 100 Rubleleri birer-birer insanlara dağıtmaya başlamış (bizim sonradan görme zenginlerin Dolar dağıtma gösterisine özenmiş olsa gerek…!). Gösteriler gölgede kalmış ve insanlar, 100 rubleleri almak için yarışmış. Ah “fakirlik-para” gözün kör olsun! İnsanlarda ne “kültür kalıtımı” bırakıyorsun ne de “onur”…!

Delegasyon arasında seçimde oy kullanma hakkını elde edenler de vardı: Aday seçim bürolarından görevliler, oy kullanma hakkı olanları, uygun yöntemlerle kendi adaylarına oy vermeleri için ikna etmeye çalıştı. Özetle, delegasyon bu açıdan da gözde idi… Anavatan’da seçmen olmanın ve adaylardan itibar görmenin sevinci yaşandı.

Böylece koşar adım-neşeyle! Seçim gününe-03 Kasım’a ulaştık…

SEÇİM GÜNÜ:

Sağ salim-olaysız seçim gününe gelince stresimiz normal seviyeye iner gibi oldu. Çünkü, demokratik bir seçim için gerekli her tür hazırlık yapılmış ve halk da bunu özümsemiş görünüyordu. Kolay mı!, savaşın-zaferin ardından; 11 sene sonra olaysız seçim gününe ulaşmıştık ve gerçek çok adaylı bir seçim olacaktı.

Seçim günü, Türkiye’den Abhazya’ya göç edenler ile delegasyon içinden oy kullanabileceklerin oy kullanacağı sandık mahalline gittik. Gayet düzenli ve bilinçli bir şekilde oy kullanılıyordu. Çok mutlu olduk. Delegasyondan oy kullananların resimlerini çektik. Akşama kadar da hiçbir olayın olmadığı; her yerde oy kullanmanın sükunet içinde geçtiği haber alınıyordu ve böylece akşam saat 20.00’de oy verme işlemi bitti. Demokrasiye sorunsuz geçişi becermiştik-becermiş miydik acaba!.

Gece yarısı bazı sonuçlar alınabileceği ama 04 Kasım sabahı kesine yakın sonuçların öğrenilebileceği ifade ediliyordu. Sandıkların kapanmasından bir saat sonra Saat 21.00’de Rus televizyonları, eski başbakan-yeni devre için cumhurbaşkanı adayı Hacimba’nın yüzde 56 oy alarak seçildiğini duyurmuş. Tüm sükunet sona erdi, Ruslar ne yapmak istiyordu…! “Valla-billa Rus amcalar, gene de düşmanlık duymadık size”.

Azalan stresimiz katlanarak geri geldi. Ruslar, halkı çatıştırmak mı! istiyordu. Bir saat içinde kesin sonuç nasıl alınabilmişti!. Sorular-endişeler sağanak oldu sele dönüştü… Çok şükür bir olay çıkmamıştı, liderlerin ve thamatelerin soğukkanlılığı-tavsiyeleri, olay çıkmasını önlemişti.

Gece 24.00 sularında, güçlü üç muhalefet gurubunun ortak adayı olan
Bagapş’ın önde olduğu haberleri gelmeye başlamıştı. Sevinenler, üzülenler oldu. Sabahleyin, Bagapş’ın yüzde elli barajını aştığı, diğer güçlü aday olan Hacimba’nın ise yüzde otuzun altında kaldığı haberleri geldi. Bagapş taraftarları seviniyor, Hacimba taraftarları ise ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Görevi sona eren V. Ardzınba ve Rusya’nın desteklediği aday Hacimba’nın Gal bölgesi seçim sonuçlarına itiraz ettiği haberleri duyuldu.

Ardzınba ve Hacimba’ya çok yakın bir hanım ile görüşmemizde(her an teklifsiz görüşebiliyorlar), Seçimi Bagap’şın kazandığını ama Bagapş ve taraflarına yönetimin kesinlikle teslim edilemeyeceğini-teslim edilmeyeceğini söyledi. Şaşırmıştım. Halkın iradesi dikkate alınmayacak mıydı!. Halkın iradesini dikkate almayan bir yönetimin, yönetme becerisini gösteremeyeceğini anlamak için “kahin” olmaya gerek yoktu. Hele, Sovyetler Birliği zamanında bile, Gürcü uygulamalarına tepki olarak neredeyse her on sene de bir ayağa kalkışan Abhazları yönetmek nasıl mümkün olabilir di…! Yaşayıp göreceğiz, diye düşündüm.

Sonrasını ilgileneler biliyorlar: Önce, Hacimba seçildi haberleri ajanslara yansıdı. Ardından Bagapş’ın kazandığı medya da yer aldı. Yüksek Seçim Kurulu açıklaması. Seçim Kurul Başkanının istifası… Görevden almalar. Yeni atamalar, açıklamalar…! Mitingler…! Baskı iddiaları, karşılıklı suçlamalar. Başbakanlığa geçici süre için Nodar Haşba’nın atanması. Suçlamalar, istifalar, mitingler…!

Şimdilik dizi devam ediyor. Brezilya dizilerinden özenilmiş olsa gerek!. Tam sonuç alınıyor derken-alınamıyor… İnternetten takip etmeye devam ediyoruz-bir süre daha takip etmeye devam edeceğiz. İnşallah mutlu sonu görürüz…!

SONUÇ: BECEREMEDİK AMA!

“Huysuz inek tencere dolusu sütü bir tekme ile devirir-tüm emekleri heba edermiş” diye bir mesel vardır. Benzetmek gibi olmasın ama ne güzel koca tencereyi sütle doldurmuşken “küt” diye…

Allah’tan, aklı selim insanlar atik davrandı; kültürün kalıntı genleri harekete geçti de sütün tümü dökülmeden tencereyi ayağa diktiler. Bakalım sütün geri kalanını faydalı şekilde kullanabilecek miyiz!

Ciddi konuşacak olursak: Savaşı kazan. Savaş sonrasının tüm olumsuzluklarını aş. Tüm dünya seni nerdeyse her konuda örnek göstersin. Seçim gününe de sağ-salim gel. Ama seçim sonucunu (bugün 23 Ekim) 20 gün sonra hala açıklama-açıklayama. Ne zaman açıklanabilir! o da bilinmiyor.

Sonuç, son adımı atıp ‘kara-sahile’ basmayı be-ce-re-me-dik: El alem demokrasinin “D” sini bilmezken sen, onlardan-dinlerden binlerce sene önce günümüzde bile ulaşılamamış-demokratik yapıda bir toplum oluşturmuş bir ‘gen’den geliyorsun. Hem de toplum düzenini, “Din” ya da “Devlet” gücüne dayandırmadan, sadece “ayıp” ile özetlenebilecek bir yaptırım ile oluşturmuş bir ‘gen’ bu… Kültürün kalan küçücük kırıntıları bile övünç kaynağımız iken;
Milattan Önce’den; Heredot’tan-günümüze bu kültürün gizemi-başarısı batılı araştırmacıların araştırma konusu iken…

Ve son/The end!: Abhazya’da, bu yazının yazıldığı gün(20.gün) seçim sonucu henüz açıklanamadı…!

Ancak (Çetin Altan’ın söylemiyle) enseyi karartmayalım. Mutlaka bir diriliş yolu bulacağız.

Ança yılapkha hamazayt/Tanrı’nın sıcak bakışları-koruması bizimle olsun.