KAFKASYA’DA CEMİYET

Düzenleyen: YENEMUK Mehmet Mahir

Cemiyet kan birliğine dayanan, binaenaleyh tabii olan bir topluluktur. Bu sebepten bu topluluğu vücuda getiren insanlarda ve topluluğun bünyesinde, hususi ve müşterek vasıflar görülür. Sosyoloji ise bu topluluğun tabi olduğu kanunlardan ve taşıdığı vasıflardan bahseden ilmi bir anlayıştır. Şu halde toplum objektif, toplum bilimi ise sübjektiftir.

Bir cemiyetteki hususi ve müşterek vasıfların kaynakları:
1) Irki özellikler,
2) Tabii ve coğrafi çevreler,
3) Tarihi faktörlerdir.

1) Kafkas ırkı camiasından olan muhtelif branşların (Alpin, Nordik ve Mediteraneen’lerin) karışıp kaynaşmaları neticesi olarak vücut bulan milletlerin büyük yaptırım gücüne sahip oldukları tarih boyunca sabit olmuş bir hakikattir. Şu halde aynı tarzda teşekkül etmiş olan Kafkas cemiyetinin de aynı kudreti kazanmış olacağı tabiidir. Bugün Kafkaslılarda böyle bir kudretin varlığını gösteren bir eser görülmüyor. Çünkü daha yukarılarda anlatılmıştır ki asıl Kafkaslılar esas olarak tarih öncesi (Prehistorik) bir cemiyettir ve enerjisinin büyük bir kısmını, o devirlerde harcamıştır. Bundan sonra da enerji ve hayatiyetinin kayıplarını tekrar kazanarak yani baştan canlanmak için müsait zaman ve imkânlar bulamamıştır. Malumdur ki gerek fert ve gerekse cemiyetlerdeki vasıf ve kıymetlerin işleme ve verim temin etmeleri, olumlu ve uygun bir takım şartların varlığı ile mümkündür.

Nitekim nice kıymetler vardır ki, böyle uygun ortam ve şartlar bulamamaları yüzünden gelişemeyerek pasif vaziyette kalmaktadırlar. Kafkaslıların da tarih boyunca böyle imkânsızlıklar karşısında kaldıkları şüphesizdir. Bu eseri(*) dikkatle okuyanlar, bu imkânsızlıkların vücudunu görecekler ve tasdik edeceklerdir.

2) Coğrafi ve tabii şartlar Kafkaslıların bireysel ve toplumsal bünyesine çok etkili olmuştur. Bu hususlar “Kafkaslıların psikolojisi” başlıklı bahiste izah edilmiştir. Burada bu izahlara umumi surette temas edilmekle iktifa olunacaktır.

Coğrafi ve tabii şartların Kafkaslılara kazandırdığı vasıfları:
        a) Muhariplik, vatanperverlik,
        b) Ferdiyetçilik, yabancılarla karışmaktan çekinme
olmak üzere iki grup halinde ifade edebiliriz.

Fert için kıymetli ve yüksek olan bu vasıfların aşırıya vardırılmış şekilleri, cemiyetin gelişimi ve devletleşmesi bakımından olumsuz tesirler yaparlar. Kafkaslılar işte böyle menfi tesirlerle karşılaşmışlardır.

Coğrafi ve tabii ortamların, milletlerin karakterlerine tesirleri şu şekillerde görülür:

Haiz olduğu hayati şartlar bakımından elverişsiz hayat şartlarına sahip memleket ahalisi kendileri için müsait bir hayat sahası bulmak üzere istila teşebbüslerine girişmek mecburiyetindedirler. İşte bu gibi cemiyetlerde yaptırım kudreti daha taşkın ve daha aktif bir mahiyet kazanır, dolayısıyla daha çabuk gelişir, fakat buna mukabil hisler sertleşir ve haşin bir karakter hâsıl olur.

Yurtları maddi ve manevi bütün ihtiyaçlarını karşılayacak vaziyette bulunan cemiyetler ise saldırgan eylemlere girişmek lüzumunu hissetmezler. Tesadüfi vaziyette kalmayı tercih ederler. Bu gibi cemiyetlerde yaptırım kudreti daha pasif ve sakin olur. Hisler yumuşak, vasıflar ise daha ziyade fazilete yöneliktir.

İşte Kafkasya dışında yaşayan Kaslar birinci vaziyette idiler, Kafkasya’da yaşayan veya Kafkasya’ya çekilen Kaslar ise ikinci vaziyete düşmüşlerdir.

Çünkü Kafkasya o kadar güzel, hayat ihtiyaçlarını karşılamak bakımından o kadar müsait bir memleket idi ki, bu memleketin evlatları zorlayıcı sebepler olmadıkça memleketlerini terk etmemiş ve başka yerlerde hayat sahası aramağa mecbur olmamışlardır. Netice olarak Kafkaslılar vatanlarına kuvvetli bir aşk ile bağlanmışlardır.

3) Tarihi faktörler de Kafkasyalıların karakterlerine büyük tesirler yapmıştır. Kafkasya’nın coğrafi mevkii ve tabii kıymeti milletlerin ihtiraslarını kamçılıyor ve onları kendine çekiyordu. Bu vaziyet Kafkasya’nın sürekli saldırılara hedef olması neticesini vardı. Bu tecavüzler karşısında Kafkaslılar da çok sevdikleri ve çok bağlı bulundukları vatanlarını müdafaa için insan üstü sayılacak fedakarlıklar gösterdiler. Bu sebeptendir ki Kafkaslılar rastladıkları bütün milletleri düşman olarak gördüler ve düşman olarak tanıdılar, binaenaleyh dış alemle karışmaktan çekindiler. Bu durum sürekli bir mücadele vaziyetini doğurdu. Neticede Kafkasya’da yalnız mücadele şartları ve mücadele eserlerini kapsayan özel bir ortam meydana geldi. Mücadele normal bir hayat şeklini aldı. Kuvvetli bir mücadele ruhu doğdu. Bu ruh Kafkaslının karakteristik bütün vasıflarında hâkim oldu. Bütün kabiliyet ve yetenekler yalnız mücadele ve muhariplik sahasında inkişaf etti. Hayatın başka sahalarında kullanılması gereken diğer kabiliyetler hemen hemen dumura uğradı. Muhariplik vasfının bu şekildeki gelişmesi neticesinde Kafkaslıda adeta hipertrofik bir fizyonomi hâsıl oldu. Bu sebeplerdendir ki Kafkaslının kızgınlık hallerinde bir özellik göze çarpar. Mesela: Kafkaslılarda üzüntü ile sevinç ve bunun bir belirtisi olan ağlama ile gülme aynı zamanda yaşar ve aynı zamanda meydana gelir. Hatta Kafkaslının gülmesinde bir ağlama, ağlamasında bir gülme sezilir. Binaenaleyh Kafkaslı ağlıyor mu, gülüyor mu, belli olmaz. Dans ve musiki Kafkaslının bütün hayatında ve hayatının bütün safhalarında ve faaliyetlerinde daima esas olmuştur. Bu sebeplerdendir ki, mesela, Kafkasya’da muharebe cephesinin hemen gerisinde danslar tertiplenir, dans ve musiki, yaralıları ameliyat ederken anestezi vasıtası olarak kullanılır.

Kafkaslının muharipliği, varlığını ve mukaddes bildiği haklarını müdafaa etmek amacına dayanır. Binaenaleyh Kafkaslı başkalarının varlığına ve haklarına karşı da çok hassas, müşfik ve merhametlidir. Başkalarının hakkına ve mertliğine çok hürmetkardır. Dostluk onun için çok kıymetli ve millî bir ülküdür. İşte bu vasıfları dolayısıyladır ki Kafkaslılar, düşmanları karşısında aciz vaziyete düşmüş olan birçok insan zümrelerinin ilticalarını kabul ve hatta onları himaye etmişlerdir. Bu suretle Kafkasya adeta bir zayıflar sığınağı ve şefkat yurdu halini almıştır. Kafkasya’da görülen muhtelif küçük insan grupları işte bu tarzda buralara girmiş ve yerleşmiş zümrelerdir. Fakat Kafkaslı bütün tarih boyunca gösterdiği faziletinin karşılığını asla görmemiştir.

Kafkasya tarihte iki sayfa işgal edebilecektir. Fazilet ve kahramanlık sayfaları.

Bu eseri (*) okuyanlardan biraz dikkat sarf eden ve vicdani bir ölçü kullananlar, Kafkasyalının, tarihin binlerce senelik fırtınalarına rağmen varlığını muhafaza etmesini ve en son olarak zamanın en azametli devleti karşısında üç asır mukavemet gösterebilmesini, bu ırkın bir harikası ve tarihin bir mucizesi olarak anlayacaklar ve bu harikanın, fazilet ve kahramanlığın bir neticesi olduğu hükmüne varacaklardır. İşte o zaman belki fazilet ve kahramanlığa ve onu sonuna kadar taşımış ve daha da taşımakta olan Kafkaslılara bir takdir makamı tahsis edeceklerdir. Milletlerin beşeriyete hizmetleri muhtelif tarzlarda olur. Kafkaslılar bu hizmeti, fazilet ve kahramanlığın kıymet ve kuvvetini göstermekle yerine getirmiş oluyorlar. Acaba bu hizmet herhangi bir takdirle karşılanacak mı? Heyhat!

Fakat sen, ey mukaddes Kafkas’ın bugünkü sürgün evladı, sen insanlığın bu nankörlüğünü görüp de imanını sarsma, ezeli ve millî şiarın olan kahramanlığı ve faziletkarlığı göstermekte ve yaşatmakta devam et! Çünkü şimdiye kadar gösterdiğin varlık için nasıl bu iki meziyete borçlu isen, yarında, bugün sarsılmış görülen varlığın yine o kıymetli meziyetlerle, kıyamete kadar sürecek ve yükselecektir. (General İsmail Berkok,Tarihte Kafkasya,sayfa 236-239)

(*) Tarihte Kafkas – İsmail BERKOK