ABHAZYA’NIN DURUMU ve TÜKENEN SEÇENEKLER

Fehim Taştekin
Ajans Kafkas Genel Koordinatörü

Önsöz

Viyaçeslav Çirikba.

Abhazya’nın Avrupa Özel Temsilcisi. 1990’dan beri Hollanda’da yaşayan bir Abhaz aydını. Leiden Üniversitesi’nde öğretim üyesi ve Adige-Abhaz-Ubıh dil grubunun orijinal çatısı üzerine çalışıyor. Kasım’ın son günü Kafkas Vakfı’nda kendisiyle sohbet etme imkanı bulduk.

Önce küçük bir saptama yapıyoruz: 11 Eylül sürecinde Rusya’nın Gürcistan ve Abhazya’ya uzanma girişimleri üzerine Amerika’nın kırmızı bir hat çektiği söyleniyor. “ABD, Çeçenistan’da olup bitenlere göz yumacak, Rusya da güneyden elini çekecek”. Yani Abhazya, Gürcistan’ın toprak bütünlüğü içinde mütalaa edilecek.

Şimdi Amerika, Abhaz-Gürcü sorununu çözmek için ağırlığını koydu. AGİT bünyesindeki Minsk Grubu’nun eş başkanı Rudolf Perina başkanlığındaki Amerikan heyeti, 29 Kasım’da Abhazya’ya giderek Gürcistan içerisinde otonom bir Abhazya modelini önerdi. Perina, Suhum ile Tiflis arasında yetki paylaşımını öngören BM belgesinin kabul edilmesini istedi. Dr.Çirikba’ya önce bu sıcak gelişmeyi sorarak başlıyoruz:

Bu süreç BM belgesinin kabulü yönünde Abhazya’ya baskıya dönüşürse neleri beklemeliyiz?
“Abhazya’ya daha fazla ne yapabilirler ki?

Ülke 1995’den beri siyasi, ekonomik, seyahat ve iletişim ambargosu altında. Abhazya’ya daha fazlası yapılamaz.

Amerika’nın Abhaz-Gürcü sorununun çözümünün 11 Eylül sürecinde halledilmesi gereken problemler arasına kattığını hatırlatıyoruz.

“Amerika Gürcistan’dan yana tavır alarak kendi perspektiflerini zayıflattı, aracılık kabiliyetini sınırladı. Objektif olması gerekiyordu. Bunun dışına çıkarsa aracı olamaz. ABD yada başka ülkelerin bir diğer ülkenin statüsünü belirlemesi imkansız. Buna ancak halklar karar verebilir.”

Amerika’ya rağmen Abhazya direnirse hangi riskleri hesaba katmak lazım?

“Bildiğiniz gibi Abhazya ile Gürcistan arasında barış anlaşması imzalanmadığı için savaş hali devam ediyor. Savaş riski her zaman söz konusu. Şayet böyle bir durum olursa Abhazya kendini korumak için her türlü imkanı seferber edecektir.”

Tabi Çirikba, Abhazya ile Gürcistan’ın komşu olduğunu ve barış içinde birlikte yaşamak zorunda olduklarının altını ısrarla çiziyor. Şimdi siyaset kurdu Eduard Şevardnadze’nin maharetleriyle Suhum uzlaşmaz ve barış istemez taraf pozisyonuna düşürüldü. Gürcüler her platformda “barış için geçmişi unutalım” diyorlar. Bundan da doğal olarak 1992’deki işgali ve onun getirdiği acıların unutulmasının istendiği anlaşılıyor. Ancak 1992-1993 savaşını Tiflis’e karşı güvensizlik içinde olmalarının bir referansı olarak gösteren Abhaz tarafının, 6 yıl boyunca Gürcistan ile anayasal bir çerçevede beraber olma seçeneğinin önüne, kaybettikleri canlarını ve yaşadıkları sıkıntıları koyma eğiliminde olmadıkları anlaşılıyor. Yani Abhazya’nın federasyon ya da konfederasyon tarzındaki önerilerinin karşısına hep “üniter Gürcistan” yanıtıyla çıkmış olması asıl sorun.

Bir önceki sorumuzu yineliyoruz:

Abhaz halkı ambargo altında bir Abhazya’ya ne kadar daha tahammül edebilir?

“İmkansız ve halledilemez olarak gördüğümüz bazı şeylerin zaman zaman gerçekleştiğine şahit oluyoruz. Abhazya zaten 1993’den beri ‘de facto’ olarak bağımsız bir devlet. Şimdi ‘de facto’dan ‘de jure’ bağımsızlığa geçmek istiyor. Bağımsızlık Abhaz halkının kendi inancı ve tercihidir. Sadece hükümetin istediği bir şey değil. Bizim için en tehlikeli olan durum savaş öncesine dönmektir. Bunu önlemek için her şeyi yaparız. Çünkü yalnız insanlar ölmedi, arşivlerimiz yakıldı, akademisyenlerimiz zulüm gördü. Gürcüler yalnızca savaşmıyorlardı aynı zamanda tüm kültürel mirasımızı, tarihi birikimimize yok etmek istiyorlardı. Abhazya tarih içerisinde bağımsız bir devlet olarak yaşamıştır. Şu anda da böyledir. Şimdi komşu olarak eşit statüde ilişkiler istiyoruz.”

Abhazya’nın az da olsa nefes alabildiği kapı Rusya Federasyonu. Rusya hakikaten Çeçenistan’ın kendi egemenlik alanına bırakılması karşılığında Abhazya’yı unutursa Suhum’un Tiflis karşısında bağımsızlıktan vazgeçmeyen duruşunda bir değişiklik olabilir mi?

“Abhazya uzlaşmaya hazır. Ama uzlaşmanın olamayacağı tek husus var, o da Abhazya’nın bağımsızlığı meselesi. Biliyorsunuz 1999’da Abhazya bağımsızlığını ilan etti. 1993’teki savaştan sonra Abhazya hep açık bir kapı bıraktı ve uzlaşma yollarını aradı. Gürcistan federasyon ya da konfederasyon gibi seçeneklerden hiçbirine yanaşmayınca Abhazya son aşamada bağımsızlığını ilan etmek durumunda kaldı. Ama 6 yıl Gürcistan’dan olumlu cevap bekledi. Yakın zamana kadar da Gürcistan bu tutumunu sürdürüyordu.”

Abhazya’nın Rusya ile entegrasyonu gündeme aldığı son günlerde Kremlin Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne olan saygısını yineleyerek Suhum’a fazla göz kırpmadı. Rusya kapısının Abhazya aleyhine daralması söz konusu olabilir mi?

“Böyle bir şeyin olacağını zannetmiyorum.”

Çirikba, Rusya’nın Amerika ile Abhazya’ya ilişkin bir mutabakata vardığı iddiasını paylaşmıyor. Rusya’nın Abhazya politikasının değiştiğine ilişkin izlenimleri ise zayıf buluyor. Kodor’un Eylül ayında Rus uçakları tarafından bombalanması, Gürcistan’ın buna sert tepki göstermesi, hatta BDT’den çıkmakla tehdit etmesinin ardından Gudauta Üssü’nün AGİT 1999 İstanbul Zirvesi’nde alınmış olan karara rağmen beklenmedik bir şekilde boşaltılmasını da normal sürecin devamı olarak görüyor. Ancak Rusya 30 Haziran 2001 itibariyle boşaltması gereken üsteki varlığını bitirmek istemiyor ve bu süreci Abhaz halkının isteğini gerekçe göstererek uzatmaya çalışıyordu. Gudauta sonuç itibariyle Abhazya toprakları içinde yer alıyor. Çirikba’ya sormaya devam ediyoruz:

Ambargolar nedeniyle Abhaz hükümeti halkını rahatlatacak bir atılım gerçekleştiremedi. Mevcut durumun değişmezliği bile ağır bir baskı sayılmaz mı?

“Tam bir blokaj mümkün değildir. Diğer ülkelere çay, tütün, fındık, kereste, kömür satıyoruz. Kuzey Kafkasya cumhuriyetleri ile ilişkilerimiz var. Söz gelimi Kabardey Balkar ve Adıgey’de temsilcilikler açtık. Rusya Federasyonu’ndan on binlerce turist geliyor. Her yıl turist sayısı artarak devam ediyor. Abhazya’nın üzerindeki ambargoyu kaldırdıkları takdirde 5 yıl içinde kendine gelecektir.”

BDT ambargosu 1995’den beri yürürlükte. Ambargonun patent hakkı da aslında Rusya’ya ait. Abhazya’yı kendi topraklarına katmak isteyen de Rusya, ambargoyu koyan da. Çirikba’nın dediğine göre Rusya, Çeçenistan savaşını bahane ederek başlattığı öldürücü uygulamayı yumuşatma eğiliminde.

Rusya’nın ambargoyu fiilen delmesi ve uygulamayı yumuşatması Abhazya’yı kendi topraklarına katma isteğinden vazgeçmesi olarak yorumlanabilir mi? Çirikba’nın cevabı:

“Rusya’nın Abhazya’yı ilhak etme gibi bir düşüncesinin olduğunu sanmıyorum.”

Kodor’daki olayların ardından Rusya ile entegrasyona gitmeyi dillendiren Abhaz hükümetinin gerçek niyeti neydi?

“Abhazya’nın gireceği hiçbir ilişti bağımsızlıktan vazgeçme anlamı taşımayacaktır.”

Abhazya’nın Rusya’ya yanaşmasının birçok ülke açısından endişe kaynağı olduğunu hatırlatıyoruz.

“Rusya ile Abhazya arasında yakın ilişkiler olursa ne olur?” diye cevap veriyor ve ekliyor:

“Dolayısıyla Kuzey Kafkasya ile ilişkiler gelişmiş olur. Abhazya kendini Kuzey Kafkasyalı olarak görüyor.”

Çirikba, Rusya’ya yakınlaşmanın Abhazya’ya katkısının ne olacağını anlatırken şunu da eklemeden edemiyor:

“Gürcistan’ın tavırlarından Abhazya’yı güç ile geri almak istediğini anlıyoruz. Fiziki savaş tehdidi söz konusu. Dolayısıyla Abhazya’yı Rusya’ya iten de Gürcistan’ın kendisidir. Gürcistan, Abhazya’yı ekonomik olarak da egemenliği altına almak istiyor.”

Federasyon ya da konfederasyon olmayacaksa Abhazya, Gürcistan ile nasıl bir ilişki düzeyi yakalamayı hedefliyor?

“Abhazya hem Gürcistan ile hem diğer devletlerle ilişkilerini barışçıl bir zemine oturtmak istiyor. Bu bağımsızlıktan vazgeçmek anlamı taşımaz. Gürcistan şimdi Rusya tipi bir yapı istiyor. Bu kabul edilemez. Zaten Abhazya kendisine eşit statü verilemeyeceğini anlayınca bağımsız kalmayı tercih etti. Ancak ortak bir takım işbirliği alanları geliştirilebildi. Bunların artmasını istiyoruz. Mesela AB’nin desteklediği İngur’da ortak elektrik santrali projesi, şarap fabrikası projesi, tren yolu ve otoyol projeleri var.”

Batılı ülkeler nasıl bir Abhazya görmek istiyorlar? Savaştan bu yana düşüncelerinde bir değişiklik oldu mu? Şirikba, İngiliz ve Alman makamlarıyla Abhaz meselesinin iyi anlaşılması yönünde faydalı temaslarda bulunduklarını ve önemli mesafeler kat ettiklerini söyledi.

“1995’te Avusturya’nın bakış açısı ‘Abhazya, Gürcistan çatısı altında olsun’ şeklindeydi. Bunun artık değiştiğine şahit oluyorum. Geçen yaz Washington’da ABD yetkilileri ile temaslarımız oldu. 1993’teki ideolojik bakış açısının pragmatik bir bakış açısına dönüştüğünü gördüm. Yani Abhazya tarafına olan ilgi daha da artıyor. Baktılar ki düzen var. Fonksiyonel bir sistem, seçilmiş bir parlamento, basın, eğitim kurumları yani işleyen bir devlet yapısının olduğunu gördüler. Orada demokratik bir sistemin olduğunu gözlemliyorlar.Bu da tavırlarının değişmesine neden oldu.”

Bir husus daha. Çokuluslu petrol şirketleri Kafkasya’ya boru hatları döşemek istiyor. Yatırım için bölgenin istikrara kavuşması şart. Gürcü-Abhaz sorununun çözülmesi için güçlü lobi baskısı var. Çirikba’ya söz konusu lobi gruplarından gelecek baskıların Abhaz-Gürcü sorununa nasıl bir yön katacağını sorduk:

“Barış olmazsa projeler de olmaz. Ancak yeterince tazyik var. Tazyikler nedeniyle sorun çözümlenseydi şimdiye kadar bu çoktan gerçekleşirdi. Ama tazyikler daha çok Abhazya üzerinde. Dışardan çözüm empoze etmek mümkün değil.”

Şevardnadze sonrası Gürcistan için Çirikba’nın gelecek senaryosu ise şöyle:

“Gürcistan’da ayrılıkçılık eğilimleri artacak. Merkez-kaç kuvvetler güçlenecek. Bir kaos ortamı ile yüzleşecekleri kesin. Merkezi yapı dağılacak.”

Peki bu durumdan daha milliyetçi, daha baskıcı politik eğilimlerin baskın çıkma ihtimali yüksek değil mi? Gürcistan iç politika dengeleriyle barışmayı başaramazsa bu dağılmışlıktan kurtulmak için yeniden merkezileşme trendine girmeyecek mi? Bu Abhazya politikasının sertleşmesi ve yeni bir savaş riski değil mi?

“Tabi bu bir ihtimal. Ama unutmayalım ki Acarya ve Güney Osetya problemi de var, yalnızca Abhazya değil. Gürcistan’ın güneyinde Ermeni, güneydoğusunda Azeri nüfusuyla sorunları var. Gürcü halkının gözüyle bakarsanız şu tablo çıkar karşınıza: Otonom bir Abhazya, otonom bir Acarya ve bir tarafta da Gürcü hükümeti. Üç hükümet var, yani “de facto” bir federasyon söz konusu. Ama Gürcistan anayasası açısından da üniter bir devlet söz konusu. Federasyon yok, kaldı ki konfederasyon bir ihanet olarak kabul edilir. Bu bir paradoks. Merkezi hükümet federasyonu kabul edemiyor. Gürcistan’ın multi-etnik bir yapı olduğunu kabul edememek gibi bir psikolojik sorunu var.”

“Etnik kompozisyona bakacak olursak nüfusunun yüzde 30’u Gürcü değil. Parlamentoya bakın ‘Gürcüler için Gürcistan’ fotoğrafını göreceksiniz. Yani Gürcistan’ın yeniden yapılanma içerisine girmesi gerekiyor. Cazibe merkezi olacak ki birlik sağlanabilsin. Bu sadece Abhazlar için değil herkes için geçerli. Son beş yıl içinde 1 milyon Gürcü Gürcistan’ı terk etti. Başka ülkelerden kendi toprak bütünlüğünü sağlamalarını isteyen bir devletin içinde bulunduğu durumu varın siz tahayyül edin. Bu durum çözüme olan mesafeyi daha da uzaklaştırıyor. Abhazya’yı çekebilmek için Gürcistan’ın cazibe merkezi olması gerekiyor. Gürcistan’ın nesi için gideceğiz?”

Ya Abhazya’nın geleceği…

“Zor olsa da Abhazya devlet olarak bir şansa sahip.”

Gürcistan’ın NATO’ya girme şansı Çirikba’nın gözünde teorik olarak mümkün ancak önümüzdeki 5 yıl içinde ufukta birleşme gözükmüyor. Çirikba, savaş sırasında yok edilen tarihi Abhaz arşivini yeni nesillere tekrar kazandırmak için bir çalışma başlattı. Hollanda’da Abhazya Uluslararası Dokümantasyon ve Enformasyon Merkezi (IDICA)’ni kurdu. Yakılmaktan kurtulan arşiv malzemelerinin elektronik ortama taşımak ve yedeklemek ilk hedef. Bir saatte yok olan yüzyılların birikiminden en azından arda kalanları kaybetmemek için uzun soluklu bir yürüyüş gerekiyor.

Kısacası Çirikba’nın işi zor…