MUTLULUK VERİYORLAR

Haber Merkezi
Çeviri: ÇETAO N. Yağan
Adige Mak 29 Mart 2008

Adigeler son yıllarda birbirlerini tanıyabilir ve görüşebilir hale geldiler. Adigeler Türkiye’den, Ürdün’den, Suriye’den, ABD’den, Almanya’dan çıkıp cumhuriyetimiz Adigey’e atalarının toprağını görmeye geliyorlar. Burada yaşamaya gelenler de oluyor. Gençlerimiz görüşmek için mevcut olanakları kullanıyor, yabancı ülkelerdeki Adigeler küçük çocuklarını yaz tatillerinde vatanımıza getiriyorlar. Bu çocuklar köylerimizde, şehirlerimizde dinleniyor, burada kaldıkları süre içinde Adigece öğreniyorlar. Onları buraya getirenlerin bunu yapmaktaki amaçları halkımızdan olanlara toprağımızı, dilimizi sevdirmek ve kalplerinin Adige ülkesi için atmasını sağlamaktır.

Başka ülkelerdeki Adigelerin çocuklarının yüksek öğrenim için vatanlarına gelmelerinden de büyük mutluluk duyuyoruz. Onlar ekonomist, hukukçu, turizmci olacaklar.

Dışardan gelen Adigeler anadillerini öğrenmeye çok önem veriyorlar. Üniversitede okuyan gençlerin söyledikleri, kalplerinden geçenler bu düşüncemizi kanıtlar niteliktedir. Bu çocukların toplumumuza katılmaları büyük mutluluk veriyor.

(Тыркуау) Erhan Esen

Türkiye’de Düzce şehrinde doğdu ve orda okudu. Üç yıldır Maykop’ta yaşıyor. Adigebze’yi anavatanına gelince öğrendi. Sevdiği mesleği edinmek üzere Adige Devlet Üniversitesi Teknoloji Fakültesi’ne girdi.Turizm Fakültesi ikinci sınıfta okuyor.

– Adige toprağını ve bu topraklar üzerinde yaşayan Adigeleri görmeyi, tanımayı çok istiyordum. Gerçekleştirebildiğim için mutluyum. Şimdi Adigey’in başkentinde Türkiye’den gelen kız ve erkek arkadaşlarımla birlikte öğrenim görüyorum. Burada doğup büyümüş olanlardan da birçok arkadaşım var, diyor.

Erhan tam bir Adige. ”Maykop’un Yıldızları” grubunda dans ediyor. Ondan önce de “Nart“ grubunda yer aldı. Adige müzik enstrümanlarını seviyor ve “Jıu” grubunda şıcepşine çalıyor, Adige şarkılarını söylüyor. Şıcepşine yapmayı da öğrenmek istiyor. Halkımızın çok değerli insanlarından bu işin ustası Ğuçe Zamudin’den ders ve yardım alıyor.

Erhan Türkiye’deyken de dans etmeyi seviyordu. Şimdi de “Nalmes” topluluğunun ve “İslamey”in gösterilerini kaçırmıyor.

– Kültürümüzün zenginliğini biliyorum. Devam etmesi ve daha da zenginleşmesi için gücüm yettiğince ben de çalışacağım ama şimdilik okuluma biraz daha öncelik vermem gerekiyor, diyor Erhan.

Gönlünden geçenleri gerçekleştirebilmesini dileriz.

(Хьамтэ) Tuğçe Öz

Tuğçe’nin Maykop’a geldiği çok olmadı. İki yılı doldurmadı henüz. Onun Adigebze’yi aile içinde öğrenme imkanı olmadı. Şimdi kendi kendine, yavaş yavaş öğreniyor. Konuşamıyor ama anlıyor. Tuğçe Adige Devlet Üniversitesi, Ekonomi Fakültesi birinci sınıf öğrencisi.

Adige danslarını ve şarkılarını çok seviyor. Kendisi de Adige düğünlerinde dans ediyor. Türkiye’deyken bulunduğu şehrin Adige Khase’sinde “Tızeğus” adlı gruptaydı. Khase’de farklı görevlerde de çalışmıştı.

– Geldiğimde anadilimizi de Rusça’yı da konuşamadığım için biraz zorluk çektim, diyor Tuğçe ve ekliyor, ama artık o kadar zorluk çekmiyorum. Maykop’u çok seviyorum. Okulu bitirince Adigey’in başkentinde yaşamak, çalışmak istiyorum .Olur da Türkiye’ye dönecek olursam Maykop’u ve buradaki arkadaşlarımı unutmayacağım.

(Гъонэжьыкъо) Selim Koç

– Dedelerimin toprağına geldiğim için,burada okuduğum için çok mutluyum. Her şeyden önce toprağımızın güzel havasını, tatlı suyunu tanımalı; halkımızın güzel bir yaşam sürmesini sağlamalıyız ki, iyi bir Adige olalım. Bunun büyük faydası olacağını düşünüyorum, diyor Selim.

Selim, Türkiye’nin Erbaa şehrinden. Üç yıl oldu Maykop’ta yaşıyor. Anadilini öğrenmeyi çok önemsiyor. Atalarının dilini yavaş yavaş o da öğreniyor. Bundan da büyük sevinç duyuyor. O da Turizm Fakültesi ikinci sınıf öğrencisi.

“Jıu” grubunda şarkı söylüyor. Adige kültürüyle ilgili bütün işleri seviyor. Adige Dram Tiyatrosu’nun oyunlarını kaçırmıyor. Halk oyunları guruplarının konserlerini de izliyor. Maykop’u içten ve kalpten seviyor. Okulu bitirince Maykop’ta yaşamayı arzu ettiğini söylüyor.

(ЕкIуашъ) Jane Aras

Jane, Türkiye’nin İzmir şehrinden. Orada doğdu ve orada okudu. Üç yıldır Maykop’ta yaşıyor. Türkiye’de yaşarken de Adigece’yi biliyordu. Maykop’a gelince anadilini daha da iyi öğrendi, güçlendirdi.

Adige Devlet Üniversitesi, Ekonomi Fakültesi birinci sınıf öğrencisi. Geldiğinde Adıgebze biliyor olmasının çok yararı olduğunu söylüyor.

– ”İyiliğin yeri yurdu yoktur” der bir Adige atasözü. O çok doğru. Bu atasözünü göz önünde bulundurarak anadilimi daha da iyi öğrenmeye çabalıyorum. Çünkü eğer Türkiye’ye geri dönersem Adıge Khase’de Adigece öğretebilirim, diyor Jane.

– Doğruyu söylemek gerekirse burada kalmak istiyorum. Kendi toprağın kendi halkın gibisi yok. Şimdilik en büyük ödevim ilerde yapacağım mesleği en iyi şekilde öğrenmektir. Ondan sonrasında Allah’ın dediği olur.

23 Mart 2008 tarihinde İstanbul’da düzenlenen sempozyumdaki sunumla ilgili olarak Necdet Hatam’ın garip bir yaklaşımla yayınlamış olduğu yazısı beni de ilgilendirdiğinden yanlış anlamaları önlemek açısından konuyu açmanın yararlı olacağını düşündüm. Başka hiçbir şekilde yorumlama şansı olmadığından, herhalde konuşma öğlenden sonraya kaldığı için, mahmurluk içerisinde konunun sadece bir parçası cımbızlama alınıp, bu bir materyal gibi kullanılmıştır diye düşünüyorum.

Ekte konuşmanın tamamının slaytlarını verdiğim çalışma içerisinde “insanların yeme içme alışkanlıkları bile adaptasyon problemlerinden birisidir” cümlesini, tüm çalışma içerisinde bu kadar önemseyip alabilmek için hakikaten kişinin yeme içmeye çok önem veriyor olması gerekir.

Tamamını yarım saat gibi dar bir zamana sığdırmak zorunda olduğumuz konuşmada doğal olarak konunun ana başlıklarını çizmenin ötesine geçme şansı olamadı, olamazdı. Öncelikle konu hiçbir şekilde bireylerin dönüşü üzerine kurulmamıştır. Zaten bu dar yaklaşım nedeniyledir ki yaklaşık son 30 yıldır daha yoğun bir şekilde gündemde olmasına rağmen dönebilenlerin çok düşük seviyede kalmalarının nedeni de budur.

Konu zaten ”Kitlesel Dönüş” olduğundan bu konuda fon ve benzeri hazırlıklar olmadığını maalesef sağır sultan bile biliyor. Anlatılmak istenen ve fakat dostumuz tarafından da maalesef anlaşılamayan da budur.

Bireyler tek tek döndüklerinde kendi bildikleri yerlere otururlar, zaten şu anda da öyle olmakta. Ancak biz kitlesel dönüşü düşünmek zorundayız. Kitlesel dönüşte önemli olan ilk etapta adaptasyon probleminin oluşturulmaması, kalıcılığın yaratılması ve ikinci neslin adapte olmuş durumda anavatanlarında yaşamasıdır. Bu nedenle kitlesel dönüşlerde dönenlerin birbirlerine yakın olacak şekilde yerleşimi önemlidir.

Bu anlamda İbrani, Bulgaristan Türkleri ve Kazaklar örnekleri ile anlatılmıştır. Dünya uluslarının yaşadığı deneyimlere kulak kapatan, bilimsellikten uzak bir anlayışla şimdiye kadar nereye gidebildiysek oraya gideriz.

Fazlaca anlatmadan Dönüşü Anlamak anlatım slaytlarını, hem herkesin konu hakkında bilgi sahibi olması, hem acaba herkes bu anlatımdan Necdet Hatam`in çıkarımlarını çıkarabilir mi merakıyla okumanızı rica ediyorum.