YEMUZ Nevzat Tarakçı
Bugün bu sayfada Ahmet Altan’ı, “dinsiz” Ahmet Altan’ı ağırlayacak, onun o unutulmaz sözleri ve çok yankı yapan yazısını değerli okuyuculara hatırlatacağım.
Yerinde tespitler, ibret verici, keskin ifadeler!
Evet, bu platformda, ağırlıklı olarak elbette Çerkes halkının kültürü, geçmişi, geleceği konu edilmeli.
CC zaten onun için var.
Bu platformda Adıge halkının tarihi, kültürü, geleceği yazılıyor, çiziliyor, konuşuluyor.
Hem de en derininden!
İyi ki varsın CC!
Ama bazen kültürü de yok eden öyle kokuşmuşluklar oluyor ki büyük, bu, katmerli bir felaket!
Din yozlaşmış, ahlak tükenmişse kültürü konuşmanın, insanı eleştirmenin pek bir anlamı kalmıyor.
AHLAKSIZ KÜLTÜR OLUR MU?
Dinsiz kültür olur mu, bilmiyorum ama ahlaksız kültür olmaz, onu biliyorum.
Peki, ahlak öldüyse biz hangi dinden, hangi kültürden, hangi insanlıktan bahsedeceğiz!
İşte bugünkü Müslümanlık…
Harika tespitler, ibret verici, keskin ifadeler!
“MÜSLÜMAN AHLAKI DİYE BİR KAVRAM VAR MI?”
Müslüman ahlakı diye bir kavram var mı?
Protestan ahlakı diye bir kavram var hatta o kadar bir kavram var ki kapitalizmin kuruluşunun temelinde bu ahlak olduğu söyleniyor.
Peki, Müslüman ahlakı diye bir kavram var mı?
Müslümanlık 1500 yıllık bir din, Müslüman ahlakı diye bir ahlak var mı?
Bir daha soruyorum, mesela bu ahlak hırsızlığa karşı mıdır?
Bu ahlak cinayete karşı mıdır?
Bu ahlak yalana karşı mıdır?
Bu ahlak haksızlığa karşı mıdır, böyle bir ahlak var mıdır?
AHLAKIN(!) YANSIMASI
Peki, yüzde doksan dokuzu Müslüman olan Türkiye’de bu ahlakın yansıması nedir?
Mesela hırsızlığa karşı mı?
Cinayetlere karşı mı çıkıyorlar?
Çocukların ölmesine karşı mı çıkıyorlar?
Hırsızlık yapılmasını ve hırsızı yakalayanların cezalandırılmasına karşı mı çıkıyorlar yoksa bütün bunları kendi çıkarları için kabul mü ediyorlar?
DİN NEDİR?
Din nedir, dini nasıl tarif ediyorsunuz?
Diyorsunuz ki dünya bir imtihandır.
Peki, ne ile imtihan ediliyor insanlar?
İnsanlar, kendileriyle imtihan edilirler.
Niye insanlar kendi eliyle imtihan ediliyorlar?
Çünkü Allah onları birbirinin zıttı olan duygularla birlikte yaratmış ve onlara demiş ki “İçinizdeki iyiliğe sahip çıkacak ve içinizdeki kötülüğü yeneceksiniz!” imtihan budur!
BİR DİNDARIN SAVAŞ ALANI KENDİ ZİHNİ VE KENDİ BEDENİDİR
Savaşı kaybetmiş bir dindarın, şeklen ne kadar ibadet ederse etsin, iyi bir dindar olma ihtimali yoktur!
Niye sen bir savaş veriyorsun?
Kendine karşı kendi ahlakını sağlam tutmak için, haklı durmak için!
Tabii ki seni yaratanı utandırmamak için.
Eğer sen, ahlaksızlığa razı oluyorsan, hırsızlığa, cinayete, hukuksuzluğa… Bütün bunlara razı oluyorsan sen, bu savaştan vazgeçtin demektir.
Tanrı senden niçin ibadet etmeni istiyor, etmesen ne olacak?
O ibadet, seni savaşta kuvvetlendirecek bir tatbikat olarak sana veriliyor.
Bir askere “Koş, tırman, yat!” gibi sürekli antrenman yap ki bu savaşta güçlü olasın diye verilen bir şey ibadet.
Tanrı’nın senin ibadetini ihtiyacı yok.
O, senin kendi savaşında seni güçlendirmek için sana ibadeti veriyor.
Bunlar, savaşlarından vazgeçmişler, ahlaksız olmuşlar, özünden vazgeçmişler, yalan söylemişler, cinayetler işlemişler fakat bu savaştan vazgeçip silahını teslim eden bir asker gibi her gün kültür- fizik hareketi yapıp “Ben ne kadar iyi savaşıyorum!” diyorlar.
Yok, sen, teslim oldun!
Sen, savaşmıyorsun, sen, savaşını kaybettin!
Namazla kazanamazsın, oruçla da kazanamazsın, onlar senin savaşındı, senin güçlendirecek tatbikatlardı.
Tanrı senden, bunun için bunu istiyor.
“HİÇ AHLAKTAN BAHSETMİYORLAR”
Bunlar, işin özünü unuttukları için, daha doğrusu işin özünü unutmak istedikleri için, parayı dinden daha önemli buldukları için, dini bu hale getirdikleri için, şekli gittikçe daha büyüterek daha önemli göstermek için namazı, orucu daha fazla övüyorlar.
Ama hiç ahlaktan bahsetmiyorlar, hiçbir kulun kendi içindeki savaşından bahsetmiyorlar.
Hiç bu dünya yerinin bir imtihan olduğunu ve bu imtihanın ne olduğundan bahsetmiyorlar.
Sonra bize diyorlar ki “Biz, dini dinsizlerden mi öğreneceğiz?” Evet, dinsizlerden öğreneceksiniz, çünkü biz unutmadık sizin dininizi ama siz kendi dininizi unuttunuz!
HANİ NEREDE İNCELİK NEREDE DERİNLİK?
Ahmet Altan’ın yukarıda ifade edilen bu tespitleri, bana göre günümüz Müslümanının geldiği noktayı görmek adına önemli tespitler!
Oysa hepimiz Müslümanlığın incelmiş yüzünü, şekilciliğe teslim olmayan derinliğini görmek isteriz.
Müslümanlığın en temel öğütlerinden biri olan o “güzel ahlakı”
“Çalışmanın” ibadetin parçası olduğunu öğütleyen Müslümanlığı.
Oysa günümüz Müslümanı, dinin sadece şeklini öğrenmiş, özünü boş vermiş.
Müslümanlığın “Güzel ahlakı”, “çalışmanın ibadet olduğu gerçeği”, “bir insanı öldürenin bütün insanlığı öldürmek anlamına gelen öğretisi” unutulmuş.
Sonuçta, Müslüman ahlakından uzak Müslümanlar çıktı ortaya.
Cinayetleri alkışlayan Müslümanları bile görüyoruz.
Ne kadar acıklı bir yolculuk bu!
NE OLDU O MÜSLÜMANLARA, NEREYE GİTTİ ONLAR?
“İşini doğru yapmayı,” “gönül kazanmayı” ibadet sayan bir dindarlıktan buralara mı geldik?
Hani, “Gerçek dindarlığın, gerçek bir tanrı sevgisinin insanı incelttiğini, zarafetini arttırdığını, onu hoşgörülü ve mütevazı kıldığını öğütleyen öğretileri?
Eğer günümüz Müslümanı, inançsız bir insandan dini anlatma ihtiyacı uyandırıyorsa Müslümanlar dönüp de ne yaptıklarını sorgulamak durumunda değiller mi?