AKORDEON ÖLDÜ YAŞASIN DAVUL

YEMUZ Nevzat Tarakçı
22.10.2016

“Ey Çerkes toplumu, bu feryadımı işitin!” diyerek başladı söze.

Ben, Türkiye’nin en büyük dernek salonlarından biriyim.

Ne emeklerle ne imkânsızlıklarla yapıldım, ben bilirim.

Büyük fedakârlıklarla dayanıp döşendim.

Yoğun çabalarla kültürel hizmetlere hazır hale getirildim.

İlk zamanlar gayet mutluydum, kültür ve sanat sevdalılarıyla dolar dolar boşalırdım.

Çok sayıda kültürel, sosyal ve sanatsal programa sahne oldum.

Gecem de gündüzüm de doluydu.

Çok mutluydum, huzurluydum.

Özellikle baylı bayanlı gençler ve çocuklarla geçirdiğim o güzel etkinlikleri unutmak asla mümkün değil.

Yaşlısı genci, kadını erkeğiyle ne güzel, ne doyumsuz birliktelikler yaşadık.

O geçmiş günler hayatımın baharıydı.

Dolu dolu insanlar, renk renk etkinlikler…

 

“AKORDEON” NEREDE, “KÂFE” YE NE OLDU?

Ama son dönemde yalnızlığa terk ettiler beni.

Terk edildim.

Benimle kimse ilgilenmiyor.

Yalnız bırakıldım.

Akordeon sesini duyamıyorum artık.

O güzelim danslar da yok.

Kültürel sohbetler de…

Tiyatro, seminer, panel… hak getire.

Ben bu yalnızlığıma, terk edilmişliğime ağlayıp yanarken başıma çok daha fenası geldi.

Davul zurnayla tanıştım.

Orkestrayla buluştum

Yabancı danslarla kaynaştım.

“Kâfe” yok artık hayatımda.

Oysa ne kadar ümitlenmiş ne kadar moral yüklenmiştim.

Ne ümitlerim vardı gençliğe ve geleceğe ait.

Kırıldım, yıkıldım, döküldüm.

Tarifsiz acılara gark oldum.

 

KEŞKE BU GÜNLERİ GÖRMESEYDİM!

Duydum ki üç beş kuruş için beni yabancı düğünlerle buluşturdular.

Artık “kâfe”, yerini yabancı danslara devretti.

Yetmedi akordeon davula; doli, zurnaya döndü.

Keşke yıkılsaydım, viraneye dönseydim de bu günleri görmeseydim.

 

BU BİR YÜREK YANGINI

Dün, sık sık yapılan kültürel, sosyal ve sanatsal çalışmalara sahne olan fakat bugün, faaliyetsizlikten kahrolan salonun feryadını dinleyen yaşlı Nart, duyduklarına inanamadı.

“Bu yürek yangını söndürülmeli!”

“Bu yara sarılmalı!” diye haykırdı.

Duydukları karşısında perişan olmuştu.

Yüreği hançerlemişti.

Yutkundu, boğazı düğümlendi.

Rengi solmuştu, sesi titriyordu.

Ayakta duramayacak haldeydi, olduğu yere yığıldı kaldı.

Son bir gayretle doğrulmaya çalıştı.

Gayret boşunaydı.

Vücudunu buz gibi betonun serinliğine bırakıverdi.

Salonun yorgun, bitkin sesi kulağında uğuldadı:

Ey salonsuzluktan şikâyet eden Nartlar!

Ey geniş bir salonumuz olsa neler neler yapardık diyen Setenaylar!

Unutmayın, bina yetmiyor, salonla bitmiyor!

Samimiyet lazım.

Ekip ruhu lazım.           

Bilinç lazım, uyum lazım, emek lazım.

Daha da önemlisi yürek lazım!

 

“AKORDEON YOK ARTIK, BEN VARIM!”

Vakit akşam olmuş, hava kararmıştı.

Salonun ortasında yatan yaşlı Nart’ın cesedi artık fark edilemez olmuştu.

Çok geçmeden salon, ölüm sessizliğine büründü.

Birkaç dakika sonra alt kattaki düğünden gelen davulun sesi:

“Akordeon yok artık, ben varım!” diye yeri göğü inletiyordu.