”ALLAH RUSYA’DAN RAZI OLSUN”

Kuban Paul Seauhmann
25.04.2004

Rüyanızda görseniz hayra yormazdınız. Türkiye’nin yavruvatanı Kıbrıs’ın en sağcı, en anti-Rusçu Cumhurbaşkanı Denktaş “Allah Rusya’dan razı olsun” dedi.

Pekiyi, bu sözü söyleten nedir? Rusya’nın veto kararı. Demek ki, ülkeler çıkarları doğrultusunda en “anti” oldukları konularda bile Allah razı olsun diyebiliyor.

Peki bize ne oluyor?

Bizde AB’nin dayatmasıyla kendi dilimizi konuşma olanağı yakaladığımız bir dönemde, nüfusumuzun büyük bölümünün yaşadığı Türkiye’de kendi dilimizde eğitim istediğimiz için “hain” oluyoruz. Buna karşın, yine bazı hemşehrilerimiz inatla Türkçe alfabeyi kullanmamızı istiyor. Ne garip bir dünyada yaşıyoruz. Biri azılı düşmanı olduğu ülkeye “Allah razı olsun” derken biri kendisini “hain” gören ülkenin alfabesini dayatıyor.

Biz bu sütunlarda dile getirmiştik. Latin alfabesi kullanalım; tamam da, hangisini? Gelen cevap: Ne fark eder? İsteyen Cerkes, isteyen Çerkes, isteyen Cherkes yazar, önemli değil!  Çok şey fark eder ve çok önemli. Eğer Çerkes kelimesini “Ç” harfini kullanarak yazarsan, Türkçe alfabeyi kullanmış olursun. Yani seni “hain” gören bir ülkenin alfabesini. Görünen o ki; birileri, Latin alfabesi bahanesiyle Çerkes dillerini Türk alfabesiyle insanlara dayatacak. Neden? Çünkü, Türkiye’yi “Türkiyem” olarak görüyor. Peki Kuzey Kafkasya’daki Adigey’i? Orasını Rusların güdümünde, Kiril alfabesi kullanan Çerkeslikleri “tartışılır” insanlarının yaşadığı herhangi bir ülke! Aslında cesaretlerini biraz toplasalar, Arap alfabesini önerecekler ama “o da biraz fazla olur” diye, Latin’le idare ediyorlar.

Anavatanda üretilenleri küçümsemeyi de anlamak çok zor. Ne deniliyor? “80 yılda üretilen literatür ne ki, bununla övünülür mü?” Bir tarafta nüfusu 500 bini bulmayan Adigey Cumhuriyeti, diğer tarafta 5 milyonluk Türkiye diasporası. Üretilenleri bir karşılaştırınız. Bu minik vatanımızda 10 binlerce kitap, dev gibi Türkiye diasporasında 100 kitap, siz deyin 1000.

Şemaya dökelim ki, daha iyi anlaşılsın:

Adigey Cumhuriyeti : 500.000 kişi = 10.000 kitap
Türkiye Diasporası : 5.000.000 kişi = 1.000 kitap

Pekiyi, diyelim ki, kitap zor iş, zaman harcayıp kitap yazmakla kim uğraşacak? Ayrıca kim oturup okuyacak? Pekiyi. O zaman gazetelere bir bakalım.

Adigey Cumhuriyeti : 500.000 kişi = 1 gazete
Türkiye Diasporası : 5.000.000 kişi = 0 gazete

Tirajlara bakalım. Türkiye diasporasının gazetesi olmadığı için hadi internet sitelerini gazete yerine koyup tirajları öyle karşılaştıralım. 500 binlik minik vatanımızda 4000 gazete satılıyor. Dev Türkiye diasporasında tüm sitelerin günlük ziyaretçi toplamı 1000 bile değil.

Yani;

Adigey Cumhuriyeti : 500.000 kişi = 4.000 kişi
Türkiye Diasporası : 5.000.000 kişi = 1.000 kişi

Bir başka hesapla; 5 milyon nüfusuyla Türkiye diasporası  Latince’ye geçince, 100.000 kitap üretecek, 10 ayrı gazete çıkaracak ve bu 10 gazeteyi 20.000 kişiye satacak.

Yani o beğenmedikleri minik vatanımızda (nüfus oranına vurduğunuzda) üretilenler, rakamlara böyle yansıyor. Buyurun, çıkabilirseniz çıkın içinden.

Şimdi elinizi vicdanınıza koyunuz. Aradaki nüfus farkı yaklaşık 4,5 milyonu bulan Türkiye diasporasında; Türkçe alfabe kullanıp kitap sayısını 100.000’e çıkarabilecek bir potansiyel görüyor musunuz? 10 gazete çıkarıp 20 bin kişiye okutabilecek mi? Hadi gazeteden vazgeçtik; tüm Çerkes sitelerinin toplam 20 bin Çerkes ziyaretçisi olacak mı?

Değerlendirmeler yaparken karşılaştırma yöntemini mutlaka kullanın. Kimin neyi, ne amaçla istediği iyot gibi ortaya çıkar.

İşin bir garip yönü de; alfabe ile dil öğrenme arasında kurulan bağ. Çerkesce tek kelime bilmeyen bir insan Latin alfabesini bilse dili öğrenmiş mi olacak? Yok eğer sonra öğrenecekse Kiril öğrenmek ahım şahım bir iş değil ki, 1 günlük iş.

Birde Azerbaycan gibi örnekler verildi. Gören de sanacak bu ülke Latin’e geçtikten sonra inanılmaz bir gelişme gösterdi. Ne göstermesi? Tam aksine, sıçrayalım derken, çukura düştüler. Yani; 1 Dolar 12 Manat’ken, 2000 yılında 1 Dolar 4.465 Manat’tı. Şimdi ne kadar oldu Allah bilir. Gazete sayısı, tirajı kitap basımı, sanayi üretimi; aklınıza ne gelirse eskiye oranla % 75 geriledi. İnanmazsanız girin Azerbaycan sitelerine tüm veriler orda var.

Marje’de yapılan bilgi alışverişinde ilginç diyaloglarda yaşandı. Bir kardeşimiz “Kiril’i Ruslar kullanıyor onun için kullanmak istemiyorum” dedi. Bir başka kardeşimiz de “Ruslara neden düşman olamıyoruz da Türklere düşman oluyoruz” gibi bir soru sordu. Yanıtı çok basit. Cephede savaştığınız düşmanınızla bir gün dost olabilirsiniz. Çünkü cephede diyor ki; “kardeşim seni yok edeceğim.” Sende “hadi bakalım” karşılığını veriyorsun. Ancak, diğeri diyor ki; “ben sana dostum. Sen saldır, arkandayım”. Sonra saplıyor sırtına hançeri. Elbette, cephedeki düşmanına zamanla kinin gider. Sırtından hançerleyeni de affetmezsiniz. Bu kadar basit.

Bu arada Hürriyet Gazetesi bir kampanya başlattı. Kampanya metni aşağıda. Yorumunu size bırakıyoruz.

Türkçe alfabeye sahip çıkalım
Tüketicinin bilinçsizliği ve devletin duyarsızlığı yüzünden Türkçe büyük bir tehdit altında. Teknolojik donanım ve yazılım üreticileri ne tüketiciden ne devletten talep olmayınca, ek yatırım yapıp ürünlerine Türkçe desteği koymuyorlar. Cep bilgisayarlarının klavyelerinde Türkçe karakter bulunmuyor, yazılımlarda kullanılan standartlar birbirini tutmuyor.

Sonuçta bir cep telefonunda yazılıp gönderilen mesaj diğer cep telefonunda okunmaz oluyor. Bir bilgisayardan gönderilen e.posta mesajı diğer bilgisayarın ekranına Türkçe karakterleri bozulmuş olarak gidiyor. İnsanlar bu başı bozukluğa tepki göstermek yerine işin kolayına kaçıp kendilerinde pratik çözümler üretiyor. Yeni nesil Türkçe karakterlerin yerine aksak karşılıklarını, örneğin “ı” yerine “i”, “ğ” yerine “g”, “ş” yerine “s” kullanmak gibi bir alışkanlık edinmeye başladı.

Türkçe’mize ve Türkçe’ye özgü milli değerimiz alfabemize sahip çıkalım.

SonSöz
Çerkes, samanların içine iğne atıp; sonra “hadi arayın” demeyendir. (Kuban)