Nart Akhoumsatch
Türkiye’de zorunlu temel dil Türkçedir.
Ve zorunlu ırk da Türklüktür.
Asimilasyon dil ile başlar.
Dilini unutan, kültürünü de unutur, milletine de yabancı kalır.
Bu ülke, çok kültürlü bir toplum yapısına sahiptir.
30’dan fazla farklı dil konuşulmaktadır.
Buna rağmen, devletin “Vatandaş Türkçe konuş” talimatları hep var olagelmiştir.
Birçok insan, kendi anadilini konuştuğu, yazdığı ve şarkı söylediği için kovuşturma geçirmiş, işkence görmüş, dövülmüş ve kötü muameleye maruz kalmıştır.
Yedi yıl görmediği, cezaevinde olan oğluyla görüşmesinde, Türkçeyi bilmediği ve Kürtçe konuşması yasak olduğu için oğluyla hiç konuşamadan, ağlayarak görüşmesini tamamlayan anneler gördü bu faşist ülke.
Bu ülkede var olan asimilasyonu görmemek ve inkâr etmek, akıl, vicdan ve ahlak sahibi bir insanın karakteri olamaz.
Tabii ki her ülke halklarının ortak konuşacağı bir veya daha fazla (Belçika’da üç resmi dil konuşuluyor) dil olabilir.
Ama bu durum, diğer halkların dillerini yok saymayı ve yasaklamayı gerektirmez.
Bilakis, gerçek demokratik ülkeler halkların anadillerinin gelişimi için teşvik eder, finansal destek sağlar.
Ortak kullanılan resmi dillerin yanında, etnik dillerin de yaşatılması gerekir.
Bu, insani bir haktır, lütuf değildir.
Dünyada dominant diller var.
Bunların ilk ikisi İngilizce ve Fransızcadır.
Uluslararası ilişkilerde, ekonomi, politika ve kültürel aktivitelerde ortak dil olarak kullanılırlar.
Güçlü ve etkin bir ekonomik, askerî ve kültürel (çağdaş) yapıya sahip olduklarından, kullandıkları diller de önem kazanmıştır.
Öncülük ettikleri dünya medeniyetine, kullandıkları dilleri de bir şekilde etkinleştirmişlerdir.
Adeta dünya insanlığının ortak dilleri haline gelmişlerdir.
Ebeveynlerin, çocuklarının geleceği için İngilizce veya Fransızca öğrenmelerini istemelerini anlamak gayet mümkündür.
Türkiye özelinde düşünürsek, ebeveynler çocuklarının hayatlarından endişe ettikleri için kendi anadillerini konuşmayıp, Türkçeyi konuşmalarını salık veriyorlardı.
Güvenlikle alakalıydı yani.