BİLİNÇLİ ÖRGÜLERLE ÖRÜLMÜŞ YAPITLAR

ZEVKOJ Nuriyet
Adıge Mak, 23 Aralık 2024

Adıge edebiyatı, onun yaratıcısı olan Adıge ulusundan koparılamaz; edebiyat, ulusla birlikte yürür. Edebiyat, uzak geçmişi, günümüzü ve geleceği ışıldatır, gücünü geleceğe taşır.
Kökleri uzak geçmişlere dayanan büyük ulusların edebiyatlarıyla kıyaslandığında, Adıge edebiyatı hâlâ genç bir edebiyat sayılır. Örneğin, Adıge Yazarlar Birliği 90 yıl önce kuruldu. Buna karşın edebiyatımız değişik türlerde başarılı adımlar attı; bu da bizim açımızdan bir gurur kaynağıdır. KEREŞE Tembot, HATKO Ahmed, SEY İbrahim gibi edebiyatımızın ilk öncülerini, PERENIKO Murat, KESTENE Dmitriy, büyük bir ulus söylenti ustası ve büyük bir ozan olan TEVÇOJ Sığo, YEVTIH Asker, NATHO Dolethan, LEVSTEN Yusıf, YAHUŁE Sefer vb. yetenekli yazarlar izlediler ve büyük başarılara imza attılar. Bu güzel çizgiyi, kendi dönemlerine uygun olarak değişik yaştaki yazar ve şairlerimiz ilerilere taşıdılar. Adıgeler olarak değişik devlet ödülleri alan bu büyük şair ve yazarlarımızla, Rusya Emek Kahramanı seçilen MEŞBEŞE İshak’la kıvanç duyuyoruz.

Düşünceyi besin kaynağı yaparak yaşamak kolay bir şey değil; yetenek, değerli bir Tanrı vergisidir. Bu yolda birbiri ardına değişik yaşta yazarlar yürüdüler, hâlen de yürüyorlar.

Edebiyatın Yolu

Bu makale, Adıge edebiyatı ve bu edebiyatın içinde kadının konumu, yeri üzerine yazıldı. Önceleri kadın yazar olarak edebiyatımızda sadece NATHO Dolethan vardı. Şimdi kadın sayısı hayli arttı: YEMIJ Muliet, YERĞUKO-Şeşşe Şamset, HUNEGO Nuryet (aramızdan ayrıldılar); ĞIŞ Rahmet, GUTE Sanyat, HUNEGO Sayid, MAMRIKO Fatime, PERENIKO Roz vb.

Bu edebî yolda yürüyenlerden biri de MAMRIKO Fatime’dir.

Fatime, 12 Nisan 1970’te Şevgen rayonuna bağlı Pşıĵhable köyünde doğdu. 1994’te Adıge Devlet Üniversitesi Filoloji Fakültesi’nden mezun oldu, 1997’de aynı üniversitede yüksek lisans eğitimini tamamladı.
1986’da yazı yazmaya ve yazılarını yayımlamaya başladı. Fatime şiirle işe başlamıştı; Adıge radyosunda şiirlerini okuyordu. Ayrıca yazılarını Adıge Mak gazetesi ile Zekoşnığ dergisinde yayımlıyordu.

Fatime’nin ilk lirik öyküleri, Rüzgârın Yıkadığı Yanıt (Жьым къылъэсрэ джэуап) başlığıyla 1994’te bir kitap olarak yayımlandı. Orada genç kızın dünyaya bakış açısı ve düşünce dünyasının ulaştığı düzey görünüyor. Kalbi, birbirine bağlı gür ağlarla örülü olan yazarın kitabının ilk yayımından bu yana 30 yıl geçti. Uzunca bir zaman geçmiş olmasını anımsatmadan, bitmez tükenmez duyguları dile getiriyor; gençlerin yaşamdaki yerlerini belirtiyor, yaşamın onları nasıl ele geçirdiğini, yaşamın içinde nasıl yer aldıklarını, psikolojik yanı ağır kurgular biçiminde anlatıyor.

Bu arada, MAMRIKO Fatime’nin ilginç bir şair ve ileri görüşlü biri olduğunu; şiirlerini kalbinin derinliklerinden getirerek yazdığını belirtmeliyim. Bu kitabı Asrın Ucundan (ЛIэшIэгъу цакIэм) ve Güneş Kuşunun Sırası (Тыгъэ бзыум ичэзыу) adlı şiir kitapları izliyor. Fatime’nin her dizesi kişiyi kendine çekiyor, kişiye kendi dünyasını tanıtmayı başarıyor. Adıgecenin (Çerkesçenin) en temiz ve en zengin sözcüklerini, sözlerini sadece sana ulaştırmakla yetinmiyor; unuttuğumuz sözcükleri senin adına çözüyor ve yeniden öğretiyor, tedavüle sokuyor. Fatime “Oturmuş Şair” (усэкIо икъугъ) denecek biri. Bildiğini yalanlamayan, dizeleri gerçekçilik ve aydınlıkla örülü. Bu dizeler bize yaşamın gerçek yüzünü gösteriyor, onun mutlu ve zorlu yanlarını anlatıyor.

Öyküler

Rüzgârın Yıkadığı Yanıt adlı ilk lirik yapıt, yazarın ilk kitabı. Bu kitapta İki Yangın Arası (МэшIуитIум азфагу), Rüzgârın Yıkadığı Çağrı (Жьыбгъэм къылъэсыгъэ джэмакъэр) ve Biricik Acıma / Merhamet (ГукIэгъу зан) başlıklı kısa öyküleri yer alıyor. Gençlik yüreğinin tomurcuklandığı ve güzellikler saçtığı dönemin güçlü ve temiz aşk duyguları bu öykülerde dile getiriliyor: “Âşık olan başka yere bakmaz ve yemek de yemez” dendiği gibi, bu öykülerdeki kahramanları karşılaştırıyor. Aşk, dinlenme anı tanımayan ilkbahar güneşinin oyunu gibidir; sevmenin başlangıcıdır.

Öykülerin merkezinde olan kız; genç, akıllı, kitabı ve okumayı seven, bilimi şevkle arayan biridir: Meryem ilk öyküde böyle yer alıyor. İkinci öyküde ailesi Türkiye’de olan Özgür’ün âşık olduğu Asiyet’le karşılaşıyoruz. İki genç, birbirlerini görür görmez gönülleri bir olur. Soludukları hava, içtikleri su, mavi gökyüzü sıcak ve tatlı, güzel gelmeye başlar. İki genç, farkına varmadan aşk ipiyle birbirlerine sıkı sıkıya bağlanır… Özgür’ün altı ay içinde — Türkiye’den — Kafkasya’ya dönmesi ve yeni bir yola birlikte adım atmaları konusunda anlaşırlar… Ama Tanrı o şansı onlara tanımaz. Altı aylık süre daha dolmadan, Özgür’ün ayrılmasından sonra Asiyet yaşama veda eder… Bu acıklı olay, iki genci birbirinden koparmış olur. Ne yapılabilirdi?! Yapacak bir şey yok. Ama yazar herkesi kınıyor, uyarıyor gibi: “Dikkat edin, en değerli şey olan aşk; bulunması, taşınması ve korunması kolay şeylerden değil…” Bu nedenle olmalı, “Mutluluk göz açıp kapayana kadardır” demişler.

Zor Acımada (ГукIэгъу къин) kızın sevgisi, dökülmüş yapraklar gibi bezeli. Şaşılacak şey, Fatime’nin her öyküsünde süjeyi (özneyi) mükemmel ve donanımlı ortaya koyması; içinden duyduğun şeyi hiç unutmayacağın biçimde sana sunması, moral vermesi, mutlu etmesi ve kişiyi aşka zorlaması… Bütün bu şeyler aşkın büyük bir ateş olduğunu bildiriyor. Ardından, arzuladığın şey gerçekleştiğinde de yeniden doğmuş ve sana benzeyen kişilerin arasına dönmüş oluyorsun.

Bugün hava güneşliyken, yarın yağışlı olabilir; yeryüzünde görülen zıtlıklar, yaşam içinde de görülebilir. Kuşkusuz, Rüzgârın Yıkadığı Yanıt adlı yapıt (en çok da kadın isen), kişide çok sayıda düşünceyi uyandırıyor, çok şeyi de düşündürüyor: Hepsi yaşam üzerine.