”BİR RÜYA GÖRDÜM, ANLATSAM DA ANLAMAZSINIZ”

Ali İhsan Aksamaz
30 Aralık 2019

Makalemin başlığı aynı zamanda belgesel bir filmin de adı. Bu belgesel film, bizlere Tevfik Esenç’in hayat hikâyesinden çarpıcı kesitler aktarıyor.

Tevfik Esenç kim ve neden önemli?! Film, bu ve benzer sorularımıza cevap veriyor ve bizi tarih içinde tılısımlı bir yolculuğa çıkarıyor. Bu belgesel film, çok eski bir halkı ve onun anadilinin yok oluşunun trajik hikâyesini anlatıyor bizlere.

Filmin yönetmen ve yapımcılarından Burcu Ayşe Esenç, dedesi Tevfik Esenç’in hayat hikâyesiyle bizleri 19. yüzyılın Kafkasya’sına götürüyor.

Filmi izlerken birden zaman içinde kayboluyoruz; zaman adeta anlamını yitiriyor. Kâh 19. yüzyıldayız, kâh 20. yüzyılda. Zamanla birlikte mekân da birden anlamını kaybediyor.  Kâh Manyas’ın Hacıosman Köyü’ndeyiz, kâh Kafkasya’nın Soçi Bölgesi’ndeyiz, kâh Sorbonne Üniversitesi’nin Arşivi’ndeyiz.

Ubıhlar, 19. yüzyılda Çarlık Rusyası tarafından Osmanlı Ülkesi’ne sürülen Kuzey Kafkasya halklarından. Ubıhlar’ın günümüzdeki nüfusları tam olarak bilinememektedir.

Ubıhlar, günümüzde büyük ölçüde Türkiye’de; Ürdün’de ve Rusya Federasyon’unda da yaşıyorlar.

Ubıhça ise, Abhaz-Adige Dil Ailesi’den. Aktarılan bilgilere göre Ubıhça’da 80 sessiz, 2 de sesli harf bulunuyor.

Ubıhça, insanlık ailesinin en eski dillerinden birisi olup, günümüzdeki anavatanı Rusya Federasyonu sınırları içindeki Soçi Bölgesi’dir.

Tevfik Esenç, 1904’de, Manyas’ın Hacıosman Köyü’nde doğar ve yine aynı köyde 7 Ekim 1992’de vefât eder. Kuzeybatı Kafkasya dillerinden biri olan Ubıhça’yı Türkiye’de konuşabilen son kişi olarak bilinir. Tevfik Esenç’in vefâtıyla, Ubıhça da “ölü diller” arasında anılmaya başlar.

Ubıhça, günümüzde “Ölü bir dil”dir; öyle kabul ediliyor. Ancak “ölü diğer dillere” nazaran bir anlamda şanslıdır. Ubıhça metinler derlenmiştir. Ubıhça sözlükler hazırlanmıştır. Üstelik bütün bu çalışmalar kitaplaştırılmıştır. Bu çalışmalarla Ubıhça kayıt altına alınmıştır. Akademik  amaçlı bu  çalışmaların yapılmasında Tevfik Esenç’in rolü büyüktür. Çünkü kendisi kaynak kişidir.

Tevfik Esenç’in Anadili ölmüştür, ancak anadilinin kayıt altına alınmasına sunduğu eşsiz katkılarla kendisi ölümsüzleşmiştir.

Ubıhça’nın Tevfik Esenç’in vasıtasıyla kayıt altına alınmasında Fransız Georges Dumézil’in payı büyüktür.

Tarihçi, arkeolog, dilbilimci Georges Dumézil, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal‘in resmî daveti üzerine 1925’de Türkiye’ye gelir. İstanbul Üniversitesi’nde bir “Dinler Tarihi Kürsüsü” oluşturacak ve öğretim üyesi olarak da görev yapacaktır. Georges Dumézil, 1925’den 1931’e kadar Türkiye’de çalışmalarda bulunur.

Georges Dumézil, o zamanlar öldüğü düşünülen Ubıhça ve Lazca’nın da peşindedir. Tevfik Esenç ile tanışmasıyla Ubıhça’nın kayıt altına alınma süreci de başlamış olur.

Ubıhça’yı kayıt altına alma çalışmaları yalnızca Tevfik Esenç’in Hacıosman Köyü’ndeki evinde yürütülmez. Georges Dumézil’in çabalarıyla, “College De France”dan sağlanan malî destekle Tevfik Esenç Paris’e de götürülür.

Tevfik Esenç, Ubıhça’nın kayıt altına alınması çalışmalarında diğer dilbilimcilere de kaynaklık eder. Tevfik Esenç’in Ubıhça olarak söyledikleri yalnızca yazılı olarak değil, sesli olarak da kayıt altına alınmış olur böylelikle.

Ubıhça’nın ölüm sebeplerine ilişkin, kuşkusuz birçok siyasî değerlendirme yapabiliriz. Birçok soru sorabiliriz. Çeşitli asimilasyon ve entegrasyon süreçlerinden de söz edebiliriz. Ne var ki, bütün bunlar, Ubıhça’nın bugünkü kaderini değiştirmeye yetmez.

Ubıhça, Türkiye’nin anadillerinden birisiydi, kurumsal olarak sahiplenilmeliydi. Türkiye’de öldü. Ölmemeliydi. Ubıhça yalnızca Türkiye’nin değil, bütün insanlığın da kültürel mirası. Georges Dumézil, bu gerçeğin farkındaydı ve bir yabancı olmasına rağmen, Ubıhça’yı sahiplendi ve kayıt altına alınması için insanî çaba gösterdi.

İster yalnızca yüz kişi tarafından bir köyde konuşuluyor olsun, isterse de milyonlarca kişi tarafından herhangi bir bölgede konuşuluyor olsun, her anadili aynı değerde kurumsal olarak sahiplenilmeye ve yaşatılmaya lâyıktır. Bu noktayı hiç unutmamamız gerekiyor.

“Bir Rüya Gördüm, Anlatsam da Anlamazsınız” adlı bu belgesel film, yalnızca Ubıhça’nın son çırpınışlarını anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye’nin diğer anadillerinin de Ubıhça ile aynı kaderi paylaşmaması konusunda bizleri uyarıyor ve göreve çağrıyor adeta.

“Bir Rüya Gördüm, Anlatsam da Anlamazsınız” adlı bu belgesel film, Türkçe ve İngilizce altyazılı olarak hazırlanmış. 2019’da vizyona giren filme ilişkin diğer bilgiler şöyle: Yönetmenler: Burcu Ayşe Esenç, Cantekin Cantez; görüntü yönetmeni: Levent Ahi; kurgu: Burcu Ayşe Esenç, Cantekin Cantez; ses: Cantekin Cantez; yapımcılar: Cantekin Cantez, Burcu Ayşe Esenç.

“Bir Rüya Gördüm, Anlatsam da Anlamazsınız” adlı bu belgesel birçok film festivaline katıldı ve oldukça da ilgi gördü.

Ülkemizin anadillerini sahipleniyor ve Türkiye’nin bir “Ölü Diller Ülkesi”ne dönüşmemesi için anlamlı katkılarda bulunmak istiyorsanız, “Bir Rüya Gördüm, Anlatsam da Anlamazsınız” adlı bu belgesel filmi mutlaka seyretmelisiniz.

Bir sonraki makalemde görüşmek üzere sağlıcakla kalın!