BİR TÜRK SUBAYININ GÖZÜYLE ABAZALAR

HAPİ Cevdet Yıldız

1960’lı yılların sonu, bir kış gecesi Antalya Aksu İlköğretmen Okulu öğretmenler lokalinde soba başında birkaç öğretmen sohbet edip oturuyoruz, dışarısı buz gibi soğuk. Vali ve üst il görevlileri okuldalar. Amaç ziyaret olabilir, bilemiyoruz. Albay rütbesindeki il jandarma komutanı bizim yanımıza gelip oturdu, diğerleri müdürümüzle birlikte dışarı çıktılar. Albay dinç, uzun boylu, kişilikli ve yakışıklı biri. Hemen akrabam olan bir Abaza emekli jandarma albayının adını verdim, tanıyıp tanımadığını sordum.”Nasıl tanımam, Osman Tekir, çok sevdiğim ve saydığım bir komutanımdı. Sizin neyiniz oluyor” diye sordu. Babaannemin dayı çocuğu, dedim. “O, o zaman siz Abaza beylerindensiniz anlaşılan” diye başladı konuşmaya.Hepimiz ilgiyle onu dinliyorduk.
I

 

Abaza Kızları Modern, Abaza Gençleri ise Gururlu

Sayın hocalarım, ben Adapazarı’nda jandarma subayı olarak uzun bir süre kaldım. Bu arada Abazaları yakından tanıma fırsatım oldu. Bunları size anlatmaya ve tanıtmaya çalışayım:

Bir Abaza köy düğününe gidin, rasgele üç kız alın ve helikopterle götürüp İstanbul Beyoğlu İstiklal caddesine bırakın, oradaki şık kızlardan ayıramazsınız. Abaza delikanlıları ise çok gururlular. Karakola çek, öldüresiye döv, gıkı çıkmaz ama toplum önünde ona bir fiske vur, yandın demektir.
II

Beylik-Kölelik

 

Abazalarda beylik kölelik durumu vardır. Beyler “çocuğumun okumasına gerek yok, benim malım mülküm ona yeter de artar” diyerek çocuklarını okutmadılar. Ancak kölelerinin çocuklarını “bir ekmek sahibi olsun”  diyerek okuttular. Beyin oğlu bayram için köye er olarak geliyor, kölenin oğlu da subay olarak geliyor ama Abazalarda rütbe geçerli değil. Bey çocuğu şehirde üstünde er elbisesi arkadaşlarıyla kahvede kağıt oynuyor, köle çocuğu da teğmen elbisesiyle yanlarında oturuyor. Er cebinden bir lira çıkarıp subaya, yüzbaşıya veriyor, “git bana bir sigara al” diyor. O da gidip alıp veriyor ve yanlarında oturmaya devam ediyor.

III

Kurşun Harcamaya Değmez

 

Köle soylu bir genç, bir bey delikanlısının yardımıyla bir bey kızını kaçırdı. Kızın ağabeyi askerdeydi. Oradan kızı kaçıran köle gence yardım eden bey çocuğuna bir mektup gönderdi ve askerden döndüğünde bu yaptığının hesabını soracağını yazdı. Nitekim dediğini de yaptı. Döner dönmez bey çocuğunu öldürdü ve gelip teslim oldu. Bense şaşırdım ve bu işe bir anlam veremedim: “Kızı kaçıran, asıl öldürmen gereken kişi dururken, sen sadece ona yardım edeni öldürdün. Bu nasıl bir iş, anlayamadım” dedim. Gayet rahat bir biçimde:

“O bir köle, kurşun sıkmaya değmez” dedi.


IV

 

Abaza Meclisi ve Kan Davaları

 

Abazaların meclisleri bulunur, kararları kesindir, kimse Abaza Meclisi kararını çiğneyemez. Örneğin bir katil hapishaneden dışarıya adımlarını atar atmaz, kendisini bekleyen hasmı tarafından oracıkta öldürülür. Bunu önlemek Abaza Meclisi’nin görevlerindendir. Meclis devletin yapamadığını yapar.

Meclis, öç alacak olan tarafı meclis toplantısına çağırır, kimse Abaza meclisinin çağrısını çiğneyemez, gelmek zorundadır, yoksa o adama adım bile attırmazlar. Meclis kararıyla öldürebilirler, devletin bu gibi olaylardan asla haberi olmaz. Olsa bile kimse tanıklık etmez ve olay öylece kapanır.

Maktul (öldürülen) tarafı meclis toplantısına katılır, toplantı genellikle sakin bir orman kıyısında, bir meydanda yapılır. Ceza evinden çıkan kişi, cezaevinden doğruca toplantı yerine getirilir. Katilin eli arkadan bağlanır ve başı öne eğik diz çöktürülür. Onu öldürecek olan kişinin eline tabanca verilir ve meclis kararı bildirilir.

Hasmını ya burada hemen şimdi öldüreceksin ya da bağışlayacaksın, denir. “Öbürü de eli bağlı birini öldüremem” der ve hasmını bağışlar. Öldürmesi durumunda “en adi, en şerefsiz biri” durumuna düşmüş olur ve ailece toplumdan atılır. O soydan olanlar köleden ve öldürülmekten daha beter bir duruma düşmüş olurlar. Bu nedenle, ister istemez hasmını bağışlar.

Abaza Meclisi katil için, öncesinden tasarlanmış olan sürgün kararını açıklar, sürülecek ailenin mal varlığını hemen oracıkta paraya dönüştürür, içinden kan bedeli ve mahkeme masrafı çıkarılır, kalanı sürgün edilecek kişiye verilir.

“Sana hazırlanman için mahkeme korumasında kısa sürelik bir izin veriyoruz, eşyalarını ve aileni al, Muğla’nın falanca Abaza köyüne git. Biz oraya haber verdik, sana yardımcı olacaklar. Bir daha  da buralara adımını bile atma. Karşı tarafın tepesi atar ve seni öldürebilir” der ve uyarır.

Bağışlayan tarafa da “bağışladığın bu adama ve ailesine asla zarar vermeyeceksin. Gizlice izleyip onu bulup öldürmeyecek ya da öldürtmeyeceksin” der.

“Peki, Muğla’ya gidip o adamı öldürürse ne olur” diye sordum.

“O zaman öncesinden verilmiş olan meclis kararı uygulanır, o adamın soyu beşikteki bebeğe varıncaya dek öldürülür ve o soyun kökü kurutulur” dedi.