BİZİM KÖYÜN DELİSİ, DİNGİL ZALİ

KITIJ Cemil Biçer

Her köyün, her mahallenin bakıp beslediği bir delisi, bir meczubu vardır. Anadolu kültürünün kadim özelliğidir bu, belki de en insani olanı…! Anadolu insanı, meczup tipleri “eserli” ve “esrik” olarak niteler, ihtimam gösterir ve toplumsal yaşamdan asla soyutlamaz. Batı kültürü böyle aykırı tipleri ya itlaf eder ya da rehabilite maskesi altında tecrit eder. Bu konuda çok mahirdirler.

Anadolu kültüründe her mahallenin, her köyün bir delisi vardır. Bunlar bulundukları toplumun neşe kaynağı ve merhamet siboplarıdır. Ben bu tiplere “vicdan elektrotları” diyorum.

Bizim köyün de bir delisi var. Delilik aslında ötekileştirici, aşağılayıcı bir anlam taşımaz. Bu nedenle günlük yaşamda bu sözcüğü çok rahat kullanırız. Korkusuz, gözü pek, mert, dobra, harbi kişilik özelliklerine haizdirler. “Akıllı” dediğimiz kahir ekseriyette görülen kalleşlik, ikiyüzlülük, düzenbazlık, sahtekarlık, korkaklık, puştluk asla karakterlerinde yoktur.

Kahramanımız bizim köyün delisi “Dingil Zali”, nüfus kayıtlarında adı Salih olarak geçmekle birlikte halk arasında Zali olarak bilinir. Dingil Zali 90 yaşında vardır. Tevatüre göre ben onu tanıdığımda 50 yaşında diyorlardı. Ben geldim 60 yaşıma, varın siz hesaplayın…

Hayatı boyunca “düşmeden eğilmemiştir”, çöp üstüne çöp koymamış, paşalar beyler gibi bir hayat sürmüştür. Bağ evlerinde yapılan hovarda alemlerinin olmazsa olmazı, neşesidir. Her sofrada yeri muhakkak vardır. Dingil Zali’nin olmadığı bir sosyal etkinlik tatsız tuzsuz pehriz aşı gibidir; ne yenir ne kusulur.

Her ne kadar “deli” ise de Dingil Zali toplumsal statüsünün bilincindedir, seçicidir. Her sofraya sırnaşmaz, davet edilmediği yerde asla göremezsiniz. Onurludur. Dingil Zali’nın ömrü hayatında severek yaptığı yegane faaliyet Ramazan davulculuğudur. Bu işi asla kimseye bırakmaz ve bu işine laubalilik karıştırmaz. Tüm köy ahalisi onun ramazan davulculuğundan memnundur.

Benim ve pederşahi ailemizin ramazanla pek barışık olmadığımızı bilir. Ramazan sonrası bahşişi bol alacağından da emin olduğundan bizim avluya asla girmezdi ramazan boyunca. Hatta ertesi gün derse gideceğimizin bilincinde olarak davulun tokmağına peşkür sarardı bizim mahalleye gelince. Kadirşinastır, dost canlısıdır. Severiz kendisini ve biliriz ki o da bizi sever.

Ulu dedem soylu Şapsığ Şpaşigo Ktıj Smayll ile de ahbap olduğu rivayet edilir. Kim bilir? Bize karşı olan derin muhabbetinin esbab-ı mucibesi belki de burada gizliydi.

Ramazan davulculuğundan oldukça yüklü bir bahşiş topladığı herkesçe malumdur. Tüm yıl boyu başka iş yapmadan bu bahşişlerle paşalar gibi yaşar. Zaten Dingil Zali nerede para harcamaya kalksa kimse ona elini cebine attırmazdı. Es kaza Zali dayıya sizin olduğunuz yerde para ödetmiş iseniz yandığınızın resmidir. Sizi defterden öyle bir siler ki ne düğününüzü onurlandırır ne de cenazenizi. Onun bulunmadığı toplumsal etkinliklerde bilinir ki ev sahibi mugallitlik yapmıştır.

Bundan sonra zaman zaman yazılarımda Dingil Zali dayımın maceralarına yer vereceğim. Umarım beğenirsiniz. Şimdi sizler merak edersiniz, nereden çıktı bu Dingil Zali diye. Söyleyeyim efendim; devletlû reisimizin ittifak ortağı FERDİ’ci ekürisinin zamansız ve davetsiz ziyareti aklımıza ve kalemimize Dingil Zali dayıyı düşürdü.

Anladınız siz konuyu… Hepinize I love you dostlarım.