YEMUZ Nevzat Tarakçı
İlk Çerkesçe kitap kabul edilen, Bersey Wumar tarafından kaleme alınan “Çerkesçe Sözlük” ün yazıldığı 14 Mart 1853 tarihi, 2000 yılından itibaren “Çerkesçe ve Çerkes Edebiyatı Günü” olarak kutlanmaktadır
Bu tarih, Çerkes halkının ana dili açısından önemli bir tarihtir.
Değil mi ki ana dili, o dili konuşan halkın bilinci, hafızası ve tarihidir.
Değil mi ki ana dili olmadan gelecekten söz etmek mümkün değil!
”Ana dili, insanların ana sütü gibi hak olmalıdır.”
Hiçbir demokratik ülke bu hakkı engellemez.
Demokratik ülkelerde her halk, kendi ana diliyle konuşur, inanç değerlerine sahip çıkar, kültürünü özgürce yaşar.
“Ana dillere vurulan zincirler parçalanmadıkça farklı kimlik, kültür ve inançlar üzerindeki baskılar da sona eremez!”
Renkleri, kimlikleri, kültürleri ve dilleri ile farklı halklar zenginlik kabul edilmeli, dillerine saygı duyulmalı, ana dilleri korunmalı.
ANA DİLİMİZ ZOR GÜNLER YAŞIYOR
“Dün soykırım, etnik temizlik, dağınık iskân ve asimilasyon politikalarının olumsuz etkisine maruz kalan dilimiz ve kültürümüz, bugün de kentleşme ve popüler kültür karşısında ciddi risk altındadır.”
Dilimizin, anavatanda gelişen bilimsel, edebi ve sanatsal kaynaklardan kopuk bir şekilde yaşatılması, geliştirilmesi çok zordur, belki imkansızdır.
AFFET BENİ ANA DİLİM
Sevgili ana dilim, sana karşı mahcubum, seni layıkıyla sevemedim, sevginin gereğini yapamadım.
Biliyorum, kırgınsın, küskünsün, yorgun ve bitkinsin.
Geç de olsa anladım gerçeği, perişanım şimdi.
Güzel dilim, affedebilecek misin beni?
Hatırlıyorum, annem tanıştırmıştı beni seninle.
İlkokul çağında seni sevdim, seninle oldum hep.
Ne olduysa sonra oldu, bilmiyorum nasıl oldu, yeni sevgililer aramıza girdi, seni unutturdular bana.
Oysa sen, atamın, dedemin yadigârıydın.
Geç anladım seni, hatalıyım, suçluyum, ne olur affet beni!
Sensiz de olabilecek sandım.
Meğer ne çok aldandım.
Şimdi aklım karışık, duygularım târumar.
Anlarsa beni sağır, dilsiz, âmâlar anlar.
Daraldı dünyam, yitirdim benliğimi, konuşamıyor, anlayamıyor, duyamıyorum.
Kaybettiğim hazinenin değerini şimdi daha iyi anlıyorum.
Karşımızdaki tablo bir felaket, belki de bir kıyamet!
Bunu derinden hissediyor, herkes anlasın istiyorum.
Uzun zamandır yorgun, ümitsiz ve bitkindin.
Ey dilim, ses ver şimdi nerelerdesin?
Seni anlayamadım, derin mananı kavrayamadım.
Oysa sen, benliğimin temeli, kültürümün gür sesiydin.
Sen, tarihime köprü, atamdan armağansın.
Sen, ruhum, özüm, tutan elim, gören gözümsün.
Sen her şeyimsin!
Seninle olamadım, seninle konuşmadım, seni anlayamadım, ne olur beni affet!
Geç fark ettim: Seni sevmek, ecdadı sevmek, Elbruz’ da gezinmekmiş.
Doğdum seni duydum, seninle büyüdüm.
Sonrasında değiştim ve seni unuttum.
Seninle seslenirdi anam, seni haykırırdı babam!
Sensizlik kararttı dünyamı inan.
Ne olur affet beni!
“Gücümüz kültürümüzdür!” der dururdum.
Meğer kültürü yaşatan, onu taşıyan “dil” miş, bunu nasıl unuttum?
Dilsiz kültür yaşamaz, kültürsüz millet olmazmış.
Şükürler olsun ki geç de olsa sensiz olamayacağımı anladım!
Söz veriyorum önder Sosrukua’ya, bilge Setenay’a.
Artık seninle yaşayacağım, seninle konuşacağım, seni anlatacağım, senden ayrılmayacağım.
Artık şarkım, ümitsizlik; bestem, çaresizlik olmayacak!
Ruhum ve benliğim seni kucaklayacak…
Bu duygu ve düşüncelerle “14 Mart “Çerkesçe ve Çerkes Edebiyatı Günü” nün toplumumuzun dil bilincini geliştirmesi, ana dilimizin nice 14 Martlara taşınması temennisiyle.