DERNEK BAŞKANI KİM OLMALI

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Dünya dönüyor, değişiyor, köprülerin altından nice sular, seller aktı, akıyor…
Kim, bu değişime, dönüşüme duyarsız kalabilir ki?
Derneklerimiz de bu bilinçle hizmet üretme mantalitesini değiştirmeli, dönüştürmeli.
Dünyanın ve halkımızın geldiği noktayı iyi okuyamayan, değişime adım uyduramayan kurum yöneticilerimiz, bu kültürün yok oluşunu hızlandırmakla kalmayıp halkımız için çekilmez bir çile olacaktır.

STATÜKO
Derneklerimizde hizmet anlayışı nasıl olmalı, neler değişmeli, neler gelişmeli?
Değişim, kurum kültürünün ve davranışların, değişen dünya ile uyumlu hale gelmesini sağlamak değil mi?
O halde değişim şart!
Değişime karşı durmak, kurumlarımızın yalnız kalmasına neden olabileceği gibi kurumlarımızın sonunu da getirebilir.
Statükoya teslim olan kurumların hali ortada.
Derneklerimizi yönetmeye aday olanların bu bilinç ve donanımda olması gerekmez mi?
Ya üyeler ya halkımız, onların da yapması gereken dernek seçimlerini önemseyerek en uygun aday ve ekibi işbaşına getirmenin samimi çabası içinde olmaktır.

BUNUN ADI DUYARSIZLIK
Genel seçimlerde veya mahalli seçimlerde adayları dernek salonlarında ağırlamak, onlarla tanışmak, projelerini dinlemek için erinmeden derneğe gideriz. İyi de yaparız, bu bir duyarlılıktır!
Peki, neden dernek seçimlerinde yönetime aday olan, toplumun kaderiyle oynayabilecek kişiler için aynı duyarlılığı göstermez, kendi öz evlatlarımıza bu imkânı tanımayız?
Neden adayları ince eleyip sık dokumaz, onların programlarını, dosyalarını, projelerini inceleyip en donanımlı adayı, en güçlü ekibi seçme gayretinde olmayız?
Başkasına gösterdiğimiz titizliği neden kendimize göstermeyiz?
Kendi seçimimizi neden ıskalarız?

ÇOK MU DUYARSIZIZ

Çerkes toplumunu yönetmeye aday kişilerin düşüncelerini, projelerini merak edip onları dinleme zahmetine bile katlanamıyorsak,
Toplumun ufkunu açacak, bu kültüre nefes aldıracak ekibi seçme gayretini gösterme konusunda bu kadar duyarsızsak,
İstekli, yenilikçi, samimi, genç, dinamik ve donanımlı ekipleri dernek yönetimlerine getirme noktasında bu kadar umursamaz bir tutum içindeysek,
Bilmem ki “Aslında halkımız geleceğe inanmıyor, öylesine gönül eğlendiriyor!” mu demek lazım?
Yoksa, “Zaten yarın, dernek başkanlığına aday olacak hiç kimseyi bulamayacağız, bugün bulduğumuzla yetinelim, şükredip oturalım!” mı dememiz gerek?

BU BÖYLE OLMAZ!
Dernek yönetimine aday olan ekip enine boyuna tartışılmalı, her birinin güçlü ve zayıf yönleri belirlenmeli.
Samimiyetle toplumunu kucaklayabilecek, gençlerle yürüyebilecek donanımlı, duyarlı, uyumlu ekip göreve getirilmeli. Ayrıca seçilen ekibe, “Haydi bakalım, yetki verdik, güveniyoruz size, müsaade edin bize!” demeden seçilen ekibe destek olunmalı.

SAMİMİYETİNİ ve DUYARLILIĞINI YİTİREN TOPLUM
Duyarsız toplum; eşim, dostum, akrabam diyerek projesiz, idealsiz, ruhsuz ekipleri iş başına getirebilir.
Hasbelkader işbaşına gelen bu ekipler de derneklerimizin işini bitirebilir.
Halkımız da bu trajikomik oyunla oyalanır durur.
İş yapamayan ekip dedikodularla gönül eğlendirirken toplum da küçük hesaplarda boğulur gider.
Oysa bu halkın çözüm bekleyen dağ gibi birikmiş sorunları var.
Unutmayalım, ya sorunlarımızı çözer kimliğimiz ve kültürümüzle huzur içinde yaşarız ya da toplum olarak çözülür, dağılır gideriz!

“TELAŞA GEREK YOK!”
Ben böyle düşünüyorum ama halkımızın bir kesimi de şöyle düşünebilir:
Siz, galiba konuyu çok abartıyor, çok negatif düşünüyorsunuz, ya hu pozitif olun biraz!
Nedir bu telaş, halkımızın bir derdi, acil çözüm bekleyen sorunu mı var sanki?
Baksana herkes halinden memnun, herkes mutlu, herkes gülüp oynuyor!
Bu halkın “Ana dilimiz unutuluyor, kültürümüz yok oluyor!” gibi bir derdi olduğunu kim söylüyor size?
Dernekler ne yapıyor sanki, işte derneğimiz, sen söyle yıllardır dişe dokunur kim ne yaptı?
Kaç etkinlik hayata geçirildi, kaç yöneticimiz kültürel yok oluşu dert edindi, uykusunu yitirdi?
Derneğin kapısı açıksa çaylar demliyse daha ne olsun!
Ezber bozacak gençlik programı mı, eğitici seminer, sanatsal etkinlik mi, yeni projeler mi?
Daha neler, boş vereceksin bunları kardeşim, gülüp geçeceksin!
Zaten yaptıkları bir şey yok, yapılması gereken bir şey öneren de yok!
Hangi ekip gelirse gelsin, ne fark eder ki!
Nasıl olsa 21 Mayıs’ta gençlerin olmadığı bir ortamda bir mevlit okutulur, hanımefendilerin bulunmadığı bir yerde suya atılacak birkaç karanfil de bulunur.
Zamanla yalancıktan bir dil kursu da açılır
Proje mi, gençlik programları mı, kültür, sanat etkinlikleri mi, eğitici seminerler mi?
Biz, sorunsuz bir halkız, çalıyor işte bak kâfe, oynuyor bak gençler!
Bizim, ana dil sorunumuz, kültürü yaşatma derdimiz hiç olmadı, olmayacak!

EŞ, DOST, AHBAP, ÇAVUŞ
Hani yazının başında sormuştuk ya yeni yönetim kimlerden oluşsun diye.
Cevabı ortada: eş dost, ahbap çavuşlardan…
Oysa dernek yönetimi işi; hatır, gönül, ahbap çavuş ilişkisi değil, samimiyet ve liyakat meselesidir!