DEVLETİN ÖFKE, NEFRET VE TAHRİK DİLİ

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Türkiye, son zamanlarda, özellikle tek adam rejimi döneminde devleti yönetenlerin dilinin çok bozulduğu bir tablo ile karşı karşıya.
Devleti yönetenler ve ortakları çok zehirli dil kullanıyor.
Milletin her kesimini kucaklaması gereken cumhurbaşkanı makamı, rakiplerini ağzı alınmayacak ifadelerle tahkir edemez, suçlayamaz, onlara, sokak kavgasında bile söylenmeyecek laflar söyleyemez!
Devlete öfke ve nefret dili yakışmıyor.

TOPLUM BU ZEHİRLİ DİLDEN RAHATSIZ
Bu kritik süreçte ülke, bir kutuplaşma, kamplaşma ve gerilim atmosferi içerisinde tutulmak isteniyor.
Unutulmasın, bu tarz söylemler belki bir kısım iktidar fanatiklerinin hoşuna gidiyor olabilir ama toplumun önemli bir kesimi bu zehirli dilden oldukça rahatsız.

TOPLUM SAĞDUYU İSTİYOR, KUCAKLAŞMA İSTİYOR
Toplum, kavgadan, krizden, gerilimden yoruldu.
Halk, sağduyu istiyor, kucaklaşma istiyor.
Bugüne kadar bu dil, belli kesimlerde karşılık bulmuş olabilir.
İktidar, bu dille yine kazanacağını sanıyor da olabilir ancak Ramazan’ın hoşgörü iklimini de ıskalayarak deprem sonrası da şiddetlenerek devam eden bu nefret dili, bu öfke dili, toplumda karşılık bulmayacaktır.
Türkiye, yapıcı siyaset diline, kucaklaştırıcı, kaynaştırıcı söyleme hasret.

TOPLUM TERCİHİNİ AHLAKİ DİL ÜZERİNE YAPACAK
Göreceksiniz bu halk, bu gerilim, bu kriz, bu tehdit dilini reddedecek, onun yerine özlediği kardeşlik dilini destekleyecektir.
Dolayısıyla bu seçimde halk, demokrasiyle tek adam rejimi arasında seçim yaparken aynı zamanda ahlaki bir dil ile tehdit, hakaret ve suçlama, aşağılama dili üzerine dönen bir siyaset dili arasında da tercih yapacaktır.

ARGO, HAKARET, ÖFKE DİLİ BİR BİTSİN
Bu toplum, siyasilerin nefret dilinden çok çekti, çok çekiyor.
Adeta, tatlı dile, ince mizaha, hasret kaldı.
Argo, hakaret, öfke… diz boyu.
Nereye kadar gidecek bu düşmanlık?
Ne zaman hatırlanacak dostluk, kardeşlik?
Duygu ve düşüncelerimizi gayet güzel, zarif ve etkili bir şekilde anlatmanın değişik yollar varken nedendir bu kin, bu öfke bu nefret?
devleti yönetenler, bu kadar mı nefret diline teslim olmuş?
Argosuz, hakaretsiz, küfürsüz konuşulamıyorsa durum çok vahim demektir.
Neden unutuldu ki tatlı dilin yılanı deliğinden çıkarttığı gerçeği?

BİRİLERİ YİNE DÜĞMEYE BASMIŞ
Bugünlerde, çok ağır bir dille birlikte polemik ve tahriklerle toplumumuzu ziyadesiyle rahatsız eden bir dizi gariplik yaşıyoruz.
Sanki birileri düğmeye basmış gibi peşi sıra gelişiyor huzursuzluklar.
Bu karmaşaya bir de sosyal paylaşım sitelerindeki düşünce kirliliği, öfke dili eklenince iş, iyiden iyiye zıvanadan çıkıyor.
Bu fevrilikten, en çok da çocuklar etkileniyor.
Çocuklar hırçınlaştıkça hırçınlaşıyor.

YUMUŞAK SAMİMİYET DİLİ ŞART
En başta bu toplumu yönetenler, siyasiler, mutlaka öfke ve nefret dilinden uzaklaşmalı!
Halk, güncelin kelepçesinden, aktüalitenin dar menfezinden geniş ufuklara açılmak zorunda.
Herkes, kavgacılara ve kavgacı üsluba tepki göstermeli.
Bununla birlikte kimse, olan biteni ibretle seyreden bu toplumun gözünü boyayabileceği yanılgısına düşmemeli.

RENGİ SOLANLAR, KİMYASI BOZULANLAR…
Bakıyorum da rengi solanlar, kimyası bozulanlar yakıp yıkıyor ortalığı.
Vicdan ve cüzdanları arasında sıkışanlar, gün ışığından kaçarak karanlıkta fısıldaşanlar var.
Hayatını düşmanlık ve haset üzerine kurgulayanlar var.
Çözüm bekleyen dağ gibi sorunlar varken muktedirler enerjilerini nelerde harcıyor?

TAHRİKLER, POLEMİKLER…
Ağır tahriklere, yıpratıcı polemiklere rağmen üsluplarını bozmayan, alkışı çoktan hak eden seviyeli, duyarlı, siyaset adamları da yok değil.
Görünen o ki kamu vicdanı; yüreği benlik ve haset ekseninde negatif enerji üreten, kamplaşmayı, çatışmayı körükleyenlerle değil, samimiyet ve hoşgörüyle bu toplum için gayret sarf edenlerle birlikte olacaktır.