Ali İhsan Aksamaz
Birinci Baskıya Sunuş
Sovyetler Birliği’ni oluşturan on beş birlik cumhuriyetinin çözülme sürecine girmesi, bu ülke içinde ve dışında birçok gelişmeyi de beraberinde getirdi. Öncelikle bu ülkede “etnik çatışmalara” tanık olundu. Sovyetler Birliği’nin çözülüşüyle başlayan süreç ise, bu ülkenin “milliyetler politikasının” da sorgulanmasını gündeme getirdi. Aynı süreçte, ülkemizde varlıkları bilinmekle beraber resmî ideolojinin yok saydığı ve kendilerini kültürel anlamda bile olsa ifade kanallarını tıkadığı “etnik gruplar”ın da kendilerini şu ya da şu şekilde ifade etmeye başladığını görüldü. Resmî ideolojinin emrindeki resmî tarih tezleri, bu “etnik gruplar”ın geçmişlerini karartma konusunda hatırı sayılır bir ölçüde yol kat etmiş olsa da, ülkenin yaşayan dilleri bütün dayatmaları yine bu süreçte etkisiz kılmaya başlamıştır.
Literatürde “milliyetler meselesi,” çok genel kullanım ifadesiyle “etnisite” Türkiye’de hemen hiç kafa yorulmamış bir alandır. “Sağ” ve “sol”un da “etnisite” konusunda resmî ideoloji ve resmî tarih tezleriyle hiçbir sorunu olmamış, aynı politikaları gütmüşlerdir. “Muhalif sol” da “etnisite”nin bir “sorun” olduğunun farkına varamadığı için “politikalar” geliştirememiştir.
Dün olduğu gibi bugün de “sağ” ve “sol”, “soğuk savaş yılları”nda olduğu gibi “etnisite”ye ilişkin resmî tezleri birbirleriyle yarış halinde sahiplenmektedir. Anayasa ve bazı yasalardaki değişikler “somut gerçeklikler” ve ihtiyaçtan hareketle değil, sırf AB’ye girebilmek umuduyla gerçekleştirilmektedir. “Muhalif İslâmî kesim”, kendisini de inkâr eden resmî ideolojinin etkisinden kendisini kurtaramadığı için henüz “etnisite” konusunu görememektedir.
“Muhalif Sol”, “Lenin Yoldaş şöyle dedi” ve “Stalin Yoldaş bunu dedi”yi henüz aşamamıştır. Bunların, Sovyetler Birliği’nin “milliyetler politikası”nı eleştirenleri “emperyalizmin safında sosyalizme saldırmakla, emperyalizme hizmet etmekle” suçlamaları da politikasızlıklarının açık bir göstergesidir. Sovyetler Birliği’nin tutarsız “milliyetler politikası” yalnızca bu ülke içindeki bazı milliyetlerle ilgili olumsuzluklara sebep olmakla kalmamıştır; diğer ülkelerdeki resmî ideolojilerin baskısı altındaki milliyetlerin de bu olumsuzluklardan derinden etkilenmelerine ve sahipsiz kalmalarına sebep olunmuştur.
Meselâ Sovyet yönetiminin Kafkasya’da uyguladığı “milliyetler politikası” incelendiğinde, “birlik cumhuriyeti”, “özerk cumhuriyet” veya “özerk bölge” siyasî örgütlendirme temelinde “kültürel hak” veya siyasî örgütlendirme temelinde olmayan “kültürel hak” gibi kavramlarla yüz yüze gelinmektedir.
Sovyet yönetiminin 1930’lu yılların sonlarına kadar Kafkasya’da uyguladığı “milliyetler politikası”nı ele alacak olursak, bu politikanın olumlu ve olumsuz yönleriyle günümüzde de farklı ana dillerini konuşan çeşitli “etnik grupları” bünyesinde barındıran ülkeler için önemli bir “örnek” oluşturduğu görülecektir. Bu dönemde Kafkasya’da uygulanan “milliyetler politikası” kendi içinde bir bölgeden diğerine veya bir “etnik gruptan” diğerine yönelik tutarsızlıklar taşımasına rağmen, kendilerine ait ana dilleri olan sayıca daha az “etnik gruplardan” bazıları çeşitli temellerde “kültürel haklara” kavuşmuştur.
Yaklaşık son on yıldan bu yana “etnisiteye” ilişkin olarak Türkiye’de yayımlanan telif ve tercüme eserler, başlarda çok genel anlamda resmî ideoloji ve resmî tarih tezlerinin etkilerinin şu ya da bu ölçüde kırılmasında katkı sağlamışsa da, bu eserler somut tespitler yapmak ve özgün çözüm yolları göstermekten uzaktır. Meydan günümüzde “mikro-milliyetçi unsurların” eline kalmıştır. Yeni resmî ideolojiler ve yeni resmî tarih tezleri yaratılmaya çalışılmakta, “kimliğimi ifade ediyorum”un adına insanların kafası bulandırmaktadır ve insanlara “kimlik” dayatılmaya çalışılmaktadır. Bunların telif ve tercüme eserleri “post-modern zamanlarda” bazı yayınevlerinin ekmek kapısı haline gelmiştir; şimdilerde “etnisite” satıyor.
Yakın bir geçmişte bazıları “sol” bazıları da “sağ” cenahta yer alırken Türkiye’deki resmî ideoloji ve resmî tarih tezlerinin etkisinde “kültürel ve dilsel” aidiyetlerinin farkına varamayan ve birbirleriyle de vuruşan aynı “etnik grubun bazı aydınlarının” bile günümüzde omuz omuza mikro-milliyetçiliğe soyunmaları tehlikeli sonuçlara yol açabilecek bir gelişme olarak karşımızda durmaktadır.
Günümüzün “yorgun demokrat” veya onların “çömezi” hüviyetli “post-modern” mikro-milliyetçiler, “dayatılan alanda dayatılan kavramlarla etnisite bezirgânlığı” yapmaktadır. Resmî ideolojinin bastırdığı kimliklere aidiyet duyan bu insanlar, kendilerini yok sayan anlayışa duydukları kini, aynı resmî ideolojinin yok saydığı bir başka kimliğe yönelerek çıkarmaya çalışmaktadırlar. Hem de resmî ideolojinin kendilerine bu alanda sunduğu engin tecrübeyle! Bu mikro-milliyetçiler, eğer başka coğrafyalarda aidiyet duydukları milliyetin bir de “devleti” varsa daha da pervasızca hareket edebilmekteler. Gidip hayatlarının bundan sonraki kalan kısımlarını “vatanlarında” tamamlamayı göze alacak cesaretleri nedense hiç bulunmayan bu “post-modern dönem” mikro-milliyetçiler, halkları birbirlerine düşman etmeye çalışarak tehlikeli oyunlar oynamaktalar.
“Etnisite”, resmî ideoloji yok sayıcılığı ile mikro-milliyetçiliğin şovenizmi arasında sıkışıp kalmıştır. “Etnisite” kültürel özellikli olmakla beraber politik bir konudur. Dolayısıyla da ülkenin somut gerçekliğinden hareketle politikalar üretecek politik irade ve kararlılığa ihtiyaç vardır.
Bu kitapta yer alan makaleler, Kafkasya ve Türkiye’de yaşayan “Kafkasya Kültür kökenli” “etnik gruplarla” ilgili olup tamamına yakını daha önce “Tarih ve Toplum,” “Yeni Kafkasya” ve “Sorun Polemik” adlı periyodiklerde yayınlanmıştı. Gözden geçirilen ve gerektiğinde ara başlıklar konulan bu makaleler, kendi aralarında bir devamlılığı sağlayacak şekilde sıralanmıştır.
Makalelerin bir arada yayınlanmasını teklif eden ve yapıcı eleştirileriyle bu kitaba katkıda bulunan “Sorun Kolektifi”ne şükranlarımı sunarım. (27. VII. 2003)
+
[Önerilen okumalar: Ali İhsan Aksamaz, “Lazlar, Çerkezler ve Kürtler…”, 1995/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Pontos Kültürü”ne Dipnot”, Kafkasya Yazıları, Sayı 7, Sonbahar, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 1999; Ali İhsan Aksamaz, “Bilinçli Olarak Geciktirilmiş Bir Değinme”, Tarih ve Toplum Dergisi”, Sayı 161, Mayıs 1997, İletişim Yayınları/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Yetersiz Bir Laz Kültürü Araştırması” Kafkasya Yazıları, Sayı 6, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 1999/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Demagoji uzmanları!”, 05. VI. 2002/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Resmî Tarih Resmî Tarihe Karşı: “Hemşin Gizemi”, Sorun Polemik Marksist İnceleme- Araştırma Dergisi, Sayı 4, Güz 2002, Sorun Yayınları/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “National Geographic”in Doğu Karadeniz’i”, Sorun Polemik Marksist İnceleme- Araştırma Dergisi, Sayı 6, Bahar 2003/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Bir Resmî Tarih Denemesi: Abhazya Tarihi”, Sorun Polemik Marksist İnceleme- Araştırma Dergisi, Sayı 7, Yaz 2003/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Doğu Karadeniz’de Resmi İdeolojiler Kuşatması/ İkinci Baskıya Sunuş”, circassiancenter.com.tr, 26. III. 2010]
[Kaynak: Ali İhsan Aksamaz, “Doğu Karadeniz’de Resmi İdeolojiler Kuşatması/ Birinci Baskıya Sunuş”, Sorun Yayınları, İstanbul, 27. VII. 2003]
Kitabın görüntülü tanıtımı: