DÖNÜŞ HERKESE LAZIMDIR

İbrahim Çetao

Adige ve Abhazlar, 19 ncu yüzyılda zamanın bölgesel büyük devletleri arasındaki çıkar çatışmalarının kurbanı olmuşlar, bunun sonucu nüfuslarının büyük kısmı vatanlarını terk etmek zorunda kalmış, bu durum ulusal varlıklarının geleceği için büyük sorunlar doğurmuştur. Günümüzde bu iki halkın anavatanlarındaki yönetimleri olan Adigey ve Abhazya kendi isimlerini verdikleri cumhuriyetlerinde nüfuslarının azlığından dolayı ciddi sorunlarla karşı karşıyadırlar. Adigey’de Adige nüfusunun azlığı cumhuriyetin Krasnodar Kray’a katılmasını arzu edenlerin cesaretlerini artırmaktadır. Abhazya’da ise savaştan sonraki ekonomik sıkıntılardan dolayı Rusya’ya göç olmuş, ülkedeki Abhaz nüfusu 70 binlere kadar düşmüş olup, bu durum Abhazya’nın bağımsızlığı için çalışanların cesaretini kırmaktadır.

Nüfus azlığı sadece cumhuriyetlerin siyasi statüsü üzerinde olumsuz etki yaratmakla kalmamakta, ulusal kültürün korunup geliştirilmesi başta olmak üzere yaşamın her alanında olumsuz etkisini göstermektedir.

Adige Abhazların en yoğun yaşadıkları Türkiye ve diğer diaspora ülkelerine baktığımızda ise bu iki halkın hızlı bir yok oluş sürecine girdikleri çıplak gözle dahi gözlemlenebilmektedir. Yok oluş kendini dil ve kültürün günden güne kaybedilmesi, yerleşim yerlerinin başka halklarla karışma sonucu Çerkes yerleşim yeri özelliğini kaybetmesi, başka halklarla yapılan evlilikler sonucu etnik karışma olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda 21 nci yüzyılın diasporada Adige Abhaz halklarının son asırları olacağını söylemek için kahin olmaya gerek yoktur.

Özetlemek gerekirse; bir yanda nüfus yetmezlikleri nedeniyle siyasi konumları ve ulusal varlıkları risk altında olan iki cumhuriyet, diğer yanda ise yok oluşları kaçınılmaz olan bir diaspora ile karşı karşıyayız. Bu durumda bu halkların gelecekte  varolmalarını samimi olarak isteyen her ulusseverin aklına gelen ilk çözüm doğaldır ki, diasporanın anavatanına dönmesidir. Zira ulusal varlığımızın bu parçalı yaşama tahammülü kalmamıştır.

21 nci asırda anavatana dönüş için çalışmak halklarımızın geleceklerini düşünen her ulusseverin birinci görevi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu görevin başarılabilmesi dönüşün doğruluğuna inanan herkesin hiç vakit kaybetmeden elbirliği ile çalışmasıyla mümkündür.

Bu durum karşısında dönüş davasında en büyük sorumluluk payı olan Türkiye diasporasının içinde bulunduğu durum ise son derece düşündürücüdür. Türkiye’de bu halkların geleceği hakkında görüş bildiren kişi ve kuruluşları iki başlık altında tanımlamak mümkündür.

Birinci guruptakiler, genel olarak bu halklarla ilgili yukarıdaki tespitin doğru olduğunu kabul etmekle birlikte bu düşüncenin yaşama geçirilmesi için ciddi bir çalışmada bulunmayanlar, bu güne kadar bu amaçla ciddi bir örgütlenme başaramamış olanlardır.

İkinci guruptakiler ise birleşik bağımsız Kafkasya idealini paylaşanlardır ki; Rusya ile politik mücadele içinde olmayı kendilerine  öncelikli görev olarak seçmiş olduklarından, dönüş hareketinin ulusalcı özünü görmezlikten gelerek işbirlikçilik suçlaması ile olaya yaklaşmakta, diasporanın 21 nci yüzyılda olması gereken en önemli davasına sırt çevirebilmektedirler.

Böylece halklarımızın varlığı için olmazsa olmaz koşul olan dönüş ideali sahipsiz kalmaktadır. Dönüş olmazsa Adige ve Abhazların, onlar olmadan da Kafkasya’nın olamayacağını unutmayalım.

Dönüş Kafkasya’nın geleceğini düşünen herkese lazımdır.