DÜN, BUGÜN, YARIN…

Semra Ademey Gürel
22.04.2006

İnsanlık tarihinin başlangıcında zaman denen şey yokmuş. Sonra bir uyanık çıkıp zamanları bulmuş. Bunları da üşenmeden üçe bölmüş. Her birine de DÜN, BU GÜN, YARIN adını vermiş. İşte ne olduysa ondan sonra olmuş. İnsanlar dünü ve yarını hep yaşamış ama bu günü yaşamayı nedense unutmuş.

Günümüzün yarısını dünü hatırlayarak kalan yarısını da yarını düşünerek, planlayarak  yaşar olduk. Ya bu gün ne olacak?  BUGÜN öylece kala kaldı ortalarda…

Bir gün inatla sadece içinde bulunduğum günü yaşayacağım diye büyük gayret sarf ettim. Fakat anladım ki dünsüz ve yarınsız bu gün yaşanamıyor. Dünü veya yarını yaşamadığımız gün zaten öldüğümüz gündür. Taşıdığımız can sanki sonsuza dek var olacakmış gibi gelir ve sürekli bizi yarına iter.

Ne tür bir iş veya düşünce içerisinde olursak olalım geçmişi düşünürüz. Gayet doğal, belki de geçmişten gelen tecrübeleri kullanmak istiyoruz. Dünü düşünüp hemen yarına uyarlıyoruz. Yarın neler yapacağız, neler yapmamız gerekiyorlar başlıyor bu defa. Bunların hepsini bu gün yaparız. Kısaca bu günü yaşayayım dediğimizde dünsüz ve yarınsız yaşamamızın pekte mümkün olmadığını görürüz.

“Eskiyi düşünmek akla zarardır” derler. Fakat istesek de istemesek de eskiyi düşünürüz. Bazen “ahh keşke…” dediğimiz zamanlar olur ve genelde aklımızda kalanda hep ahh keşke’lerdir. Sanırım eskiyi düşünmenin zararlı olmasının sebebi de ahhh’ ları çok olduğu içindir.

Geçmişe dönüp  “ahhh keşke şimdiki aklım olsaydı” diyerek üzülürüz. Oysa o zaman ki şartlara göre belki de yapabileceğimizin en iyisini yapmışızdır. Fakat bunu anlamak bazen çokta kolay olmaz. İşte bütün bu  “ahhh keşke’ler” de, yaşanan süre içerisinde en uygun davranıştı yada düşünceydi diyemediğimiz için oluyor.

İnsana bu günü hatırlatan iki şey vardır. Hastalık ve ölüm. Ne zaman ki bir ölüm haberi yada bir sevdiğimizin hastalık haberini alırız işte o zaman bu günü yaşamamızın ne kadar önemli olduğunu idrak ederiz. Fakat bu düşünce rüzgar gibi gelir geçer. Biz yine dün ile yarın arasında koşturup kalırız.

Bana göre bu günü yaşayabildiğimiz tek an sevgi verip sevgi aldığımız andır. İşte bu günü yaşamak için “seni (sizi) seviyorum” demesini bilelim, yarına bırakmak çok geç olabilir.

Bu günü yarın için yaşayalım kabul ama yarınımızın belki de olmayacağını bilerek sevdiklerimize yarın için bir şeyler bırakabilmeyi bu günden isteyelim. Korkmadan, bıkmadan usanmadan sevgimizi verelim. Dünyada sevgiyi ret eden hiçbir canlı yoktur. Her ne kadar en nankör olanı insan olsa da yine karşılığını en güzel verende insandır. Bu günden bütün sevgimizi, bütün geçmişten gelen tecrübelerimizi de yanına katarak yarınımız olan gençlerimize, çocuklarımıza verelim.

Bu topluma emeği geçen niceleri hakkın rahmetine kavuştu. Onlara rahmet dilerken, elimizde olan değerlerimize de sahip çıkmasını bilelim. Kimseyi alt etmeye çalışmadan, yıllar öncesinin hesabını bu gün sormaya kalkmadan, bütün kalbimizle doğruyu bulmaya çalışalım. Eğer kalp gözü ile bakmasını başarabilir isek, anlaşabilmemizde bir o kadar kolay olacaktır.

Yaşanan her olayda sürekli eleştirmek, sürekli hesap sormak insanı yorar. Hata benim için yani insan için değil mi? Bırak o zaman hata ettiğimi bende senin sevgi ve saygı dolu yaklaşımın ile anlayayım.  Kim bilir, bu gün hata olarak görülen şey belki de yaşanan süre içerisinde en doğru olanıydı.

Bu gün dünü düşünüyor, yarın için neler yapabilirim hayal ediyorum. Yapabileceklerim için mücadele etmek istiyorum. Sanki sonsuza dek yaşayacakmışım gibi yarınları kovalıyorum.

Ama bu gün de yaşayıp sizi çok sevdiğimi söylemek istiyorum. Siz olmazsanız benim (bizim) olmamızın da bir anlamı yok.

Tham figapsou.