Nart Akhoumsatch
Ermeni soykırımıyla, Abhaz ve Çerkeslerin göç ve sürgün olayları, nicelik olarak benzerlik arzetse de nitelik olarak çok farklıdır…
Türkiye Cumhuriyeti rejimi, ırkçı temeller üzerine kurulmuş ve anti-demokratik faşist bir rejim yapılanmasıydı. Uniter bir devlet ve homojen bir toplum yaratılması hedeflenmişti…
Bunun için Türk asıllı olmayan milletler ve inançlar bir şekilde elimine edilmeliydiler…
İşte bu amaçla Ermeniler, Kürtler, Rumlar, Aleviler, Süryaniler vs. gibi rejimin faşist şablonlarına uymayan halklar ve inançlar soykırım ve katliama uğratılmışlardır. Sağ kalanlar da asimile edilerek Türklük ve Müslümanlık potasında eritilmeye çalışılmıştır.
Daha şu yakın zamanda 1955’lerde, Rum halkına karşı yapılan barbarca saldırıları düşünelim. 1978-80’lerdeki Sivas, Çorum, Kahramanmaraş, Malatya olaylarındaki Alevi inancındakilere ve Kürt halklarına karşı yapılan insanlık dışı saldırıları göz önünde bulunduralım.
Bu olaylar, geçmişte Ermeni soykırımı ve Koçgiri, Zilan, Dersim vs. katliamlarıyla ilgili fikir vermesi açısından yakın tarihimizde vuku bulan önemli olaylardır aynı zamanda.
Devletin güvenlik birimleri ve sivil faşistler, çoluk çocuk demeden savunmasız insanlarımıza nasıl da vahşice katlettiklerini, vicdanlı insanların hafızalarında hala canlılığını koruyor.
Türkiye’de soykırıma uğrayan halkların suçu, Türk ve Sünni Müslüman olmamalarıydı… Bu masum halklar ve inançlar, ırkçı TC. faşist rejiminin kurbanıydılar sadece…
Rusya’ya gelirsek;
Çarlık Rusyası, SSCB ve Rusya Federasyonu halkları çok uluslu, çok dinli ve çok kültürlü olmuşlardır hep. Her halkın kendi etnik kimliği, dili ve kültürel yapısı anayasayla 3 farklı rejimde de korunmuştur…
Rusya devleti, uhdesinde bulundurduğu halklarına huzur ve barış içinde kardeşçe yaşayacakları çağdaş yaşam koşullarını sunmuştur. 100’den fazla etnik, din ve kültürel farklılıkları olan bir ülkede, barış ortamını sağlamayı başarmış ender ülkelerden biridir Rusya. Toplum düzenini bozanları, düşmanlık ve ayrımcılık yapanları da, devlet olmanın sorumluluğu gereği yasal haklarını kullanarak, kamu düzenini sağlamaya çalışmıştır…
Rusya, aslında aynı İsrail’in savaş konsepti gibi -savaş isteyene savaş, barış isteyene barış- konseptini uygulamıştır her zaman…
Hristiyan olanlar ve ata dinlerine inanan Çerkes ve Abhazların, Rusya halklarıyla hiç bir düşmanlığı yoktu. Kardeş halklar olarak barış içinde yaşama taraftarıydılar…
Fakat Müslüman olan Çerkesler ve Abhazlar, Müslüman olmayan soydaşlarının aksine Çarlık Rusyası halklarıyla savaşı tercih etmişti…
Aynı bugünkü Ukrayna örneğinde olduğu gibi…
Rusya’ya karşı o zaman da savaş dayatılmıştı ve adeta mecbur bırakılmıştı…
Yani Ermeni soykırımı ile Çerkes göç ve sürgün olaylarını kıyasladığımızda koşulların nitelik farklılığı çok açık ve net görülüyor.
Bir tarafta tek millet, tek din ve tek dil temeline dayanan uniter bir devlet kurmak amacıyla masum insanların soykırıma uğratılması ve sürgün edilmesi.
Diğer tarafta yani Çerkes ve Abhaz halklarının sürgün ve göç olayı ise kaybedilen bir savaşın olumsuz sonuçlarıydı…
Bu trajik talihsiz olay, biz Abhaz ve Çerkes halkımızın unutulmaz acısıdır.
Tabii ki her yıl 21 Mayıs’ta yas tutacağız.
Kaybımız için gözyaşı dökeceğiz, acılarını toplum olarak paylaşacağız ve hissedeceğiz…
Bu arada tabii ki Rusya karşıtı bir propaganda malzemesi yapılmasına da karşı çıkılmalı.
Olayı amacından saptırıp acılarımızı emperyalist haydutların istismar aracına dönüştürülmesine de asla izin verilmemelidir.
Ben şahsen 21 Mayıs’ı matem günümüz olarak yad edenlerdenim…
Bizlerin, unutulmaz acılı tarihimizdir 21 Mayıs 1864…
Keşke emperyalist Osmanlı ve İngiltere’nin oyununa gelmeyip savaş yerine, kardeş Rusya halkıyla barış içinde yaşamayı tercih etseydik.
Ve bu acılı günleri hiç yaşamamış olsaydık…