HER ŞEYİMİZ ÇOK GÜZEL OLSUN

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Güzel olması gereken ama güzelleştiremediğimiz çok özelliğimizin olduğuna inanıyorum.
Gerekli çabayı harcamalıyız ki güzelliklerimiz daha fazla zenginleşsin, daha fazla anlam kazansın.
Kim istemez ki her şey güzel olsun!
Biz, çok güzelliği ve çok özelliği olan bir toplumuz.
Ancak bu güzelliklere ne kadar sahip çıkabildiğimiz, onları ne kadar koruyabildiğimiz tartışılır.
Aynı kaderi paylaşan, aynı tarihe, aynı kültüre sahip insanların, tek yürek olması; sevgi, saygı ortamında uyum içinde yaşaması temennisiyle.

GÜNDEM
Türkiye’de gündem o kadar hızlı değişiyor, ülkede o kadar tuhaf, o kadar ateşli olaylar yaşanıyor ki kültürel gündemi takip etmek neredeyse imkânsız.
Yerel gündem, dönüp dolaşıp ülke gündemine takılıyor.
Ülke gündemi ise malum rezilliklerle dolu.
Haksızlık, hukuksuzluk, ahlaksızlık… diz boyu.
Bir bakın ülkenin durumuna, gelinen nokta gerçekten vahim.
Ekonomide, hukukta, eğitimde, ahlâkta… her alanda kriz ve çöküş var.
Kocaman ülkede tek adam; yargıdan, orduya, medyaya her alanı tek başına kontrol eder hale geldi.
Kartondan kaplanların, seçilmişleri devirme becerisi yüksek kişilerin, halen ilgi gördüğü bir ülke durumunda Türkiye.

HALKIN DURUMU
Peki, halk ne diyor bu işe?
Halk, ne yapıyor, ne yapacak?
Ne yazık ki halkta güçlü bir demokrasi ve adalet talebi görünmüyor.
Ülkede; zorbalık, adaletsizlik ve ahlaksızlığa… Soğana, patatese yapıldığı kadar vurgu yapılmıyor.
Toplumun büyük bir kesimi; eşit, adil ve huzur içinde yaşayabileceği bir Türkiye’ye hazır değil, buna razı da değil.
Pek çok kişi, intikam alma, ötekini imha, kendi grubunu hâkim kılma peşinde.
Toplum, fazlasıyla parçalanmış ve ayrışmış durumda.
Kimse taviz vermeyi, rahatını, rantını paylaşmayı istemiyor.
Toplum olarak insan haklarına, evrensel ilkelere, demokratik değerlere, hukukun üstünlüğüne, eşitliğe dayalı bir düzen kurmaya ne kadar hazırız, ne kadar kararlıyız, burası belirsiz!
Acaba bu ülkede, farklı renklerin de ana renk sayılan renkler kadar önemli ve değerli olduğu bir yapı kurulabilecek mi?
Buna hazır mıyız, daha doğrusu buna razı mıyız?
Laiklerin, dindarları aşağılamadığı; dindarların, laikleri dışlamadığı bir toplum inşa edebilecek miyiz?
Kolay para, güzel makam kazanmaya alışmış olanlar, bu alışkanlıklarını terk edebilecek mi?
Beklenen “yaz” geldiğinde sosyal adaleti temin edecek, herkese insanca yaşam imkânı sunabilecek miyiz?
Toplumumuzun; demokratik yönetim, hukukun üstünlüğüne dayanan rejim arayış arzusu ne kadar güçlü?
Bu konuyu herkes kendi dünyasında değerlendirsin, Türkiye’de gerçekten demokratik ve hakça paylaşım yapılan bir düzen mi istiyoruz, yoksa birey ve grup olarak bize ayrıcalık sağlayacak bir yönetim mi?

FAÇASI BOZULANLAR
Hazmedilemeyen son yerel seçimler, birilerinin façasını fena halde bozdu.
Haksızlıklar, hukuksuzluklar, ahlaksızlıklar ve ağır ekonomik şatlar mevcut sonucu doğurdu.
Özellikle ekonomi.
Birileri, Türkiye’nin petrol ülkesi olmadığını unuttu.
Ülke, üretmeden halkı besleyecek kaynaklara sahip değil.
Üretim olursa ancak ekonomi ayakta kalabilir, halk memnun edilebilir.
Türk toplumu; demokrasiyi, hukuku pek önemsemese de aç kalmayı, işsiz olmayı önemsiyor.
Ülkede, gittikçe kötüleşen çok şey var.
Fakat kurulan korku düzeni nedeniyle insanlar sesini çıkaramıyor.
Aslında, tek kişiye dayalı bu bozuk düzenden, vicdanını kaybetmemiş, hakkaniyet duygusunu yitirmemiş olan herkes rahatsız.
Hâkimler, hukukla bağdaşmayan kararlar aldığının bilincinde ama hâkim iken mahkûm olma korkusu yaşıyorlar.
Yapılacak iş;  sükûneti muhafaza ederek tahriklere kapılmadan, kararlı şekilde demokrasi, hukuk, ahlâk ve insan hakları mücadelesini sürdürmek olmalı.
Umarım, tüm ülkeyi tek adama teslim eden siyasetçiler, içinde bocalayıp durduğumuz devasa sorunları yıkıma dönüştürmeden çözmenin bir yolunu bulur.
Ülke huzura kavuşur.
Dileyelim her şey güzel osun!
Daha fazla özgürlük, daha fazla insan hakları, diyenler kazansın.
Toplumumuz, kazananların safında olsun!
Her şey çok güzel olsun!