KALEM -19 (Тхыпкъэ)

Ali Çurey
26.02.2018

Sevgili dostlarım, bir önceki yazımın konusu bazı kardeşlerimin çok hoşuna gitmiş olacak ki, telefonda “O gelenlerin yaşamı sonradan ne
oldu?” diye soruyorlar.

Önce, Xba takım yıldızlarından başlayalım. Bu takım yıldızlarının (kümesinin) Çerkesce adı, “Вагъуэ зэшибл”dir. Yani “Yedi Kardeş Yıldızları”dır. Xba (Ha-baba-A’de) ile Хьауэ’nın (hayırcı-redci) dünyada yerleştikleri yerin, daha doğrusu bölgenin adını biliyorsunuz. Şimdi burada bulunan iki nehrin etimolojik kökeni ise çok daha ilginçtir. FıratФIырIат“ (iyiyi koru, güzeli yaşat), DicleДижылэ“ (bölgemiz-sekenimiz-topluluğumuz) anlamını içermektedir.

Sevgili kardeşlerim, diğer sorularınızı da sırası ile yanıtlayalım:

A’den’de yaşamaya başlamış olan Xba (Ha-baba-A’de) ile “Хьауэ”nın (hayırcı-redci), başlangıçta iki erkek çocukları olmuş. İsimleri, Kain “Къуэин” (büyük oğul) diğeri Habil “Хьапылъ” (tahıl yetiştirici, çiftçi). Eşler, bu çocuklarıyla çok mutlu bir hayat yaşıyorlarmış ve kendileri için gerekli olan yiyecekleri de üretmeye başlamışlarmış.

Her iki kardeş, üretimde yarış halinde çalışıyorlarmış. Ürettikleri mahsülleri de babalarına getirip gösteriyorlarmış. İlk keşfettikleri ürün arpadır (Xba). Onu ateşte, kavurup, tütseyip yerlermiş. Arpanın bu kavrulmuş ve tütsenmiş haline de ekmek (Хьалыгъу) adını vermişlermiş. İki kardeş bir gün ürettikleri ürünleri babalarının önüne getirmişlermiş. Baba Xba, ’’Хьапыль’’ın ürününü daha çok beğendiğini belli etmiş. Tabi bu durum Kain’nın “Къуэин” hoşuna gitmemiş. Daha doğrusu, ağabey, kardeşini kıskanmış! Ve bir gün ağabey kardeşini katletmiş! Duyduğuma göre, -daha doğrusu- o günlerde olaya tanık olmuş bir ‘’kocamış’’tan öğrendiğime göre, iki kardeş dünyalı Nefilim (dev adamların) kızlarıyla evli imişler. İkisinin de çocukları varmış.

Sevgili dostlarım. Elbette baba Xba, bu olaya çok üzülmüş. Ama artık yapacak bir şey yokmuş. Çünkü “Хьапылъ” geri gelmeyecek. Baba Xba, ölen oğlunun yerini alacak bir evlat için Txba’ya yalvarmış. “O” da Xba’nın bu dileğini kabul etmiş ve bir erkek çocuk sahibi olmuş. Ayakta kalan, ayakta duran ve temiz bir neslin devamı için çocuğun adını da ŞitЩыт-Шыт” koymuş. Şimdi dünyalıların, atası bu üç çocuktan. Ama kimler       katilin, kimler maktülün ve kimler Şit’in soyundandır! Durum bu! Her neyse yaşam devam etmek zorunda imiş!

Sevgili kardeşlerim, üç kardeşin çocukları da çoğalarak aileden, kabileye ve buradan da daha geniş topluluklar oluşturmuşlarmış. Yaşadıkları A’den “А’дэн” onlara yetmez olmuş. Fırat ve Dicle nehirlerinin suladığı bereketli topraklara dağılmışlarmış. Bu toprakların adı da “Bereketli Yarım Ay (Hilal) Toprakları” olmuş. Yani, Çerkesce’si Мазэ- Ныкьуапэ- Дамэ’dır. Bu isimde Mezopotamya olarak tercüme edilmiş. O günden bu güne değişen tek şey, dünyalıların daha çok çoğalmış olması ve bu günkü hale gelmesinden öte bir şey olmamış!

NOTLAR:
1) Bu yazı bir kurgudur. Kimse alınmasın, bir yerlere de çekilmesin
2) Yeryüzünde ve yerin derinliklerindeki her şey nasıl “var” ise, gökteki ve onun derinliğindeki varlıklar içinde yasa aynıdır. Birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Kutsallık veya tezatı, insan aklı ürünüdür. Bu anlamda, doğa yasalarında merhamet yoktur.
3) Osmanlı tokadı, yerli ve milli veya İslami öncelikli söylemler ve bunu alkışlayanlar, “Bir gece ansızın” fikir değiştirip karşıt olabilenlerdir. Çağımızın egemen güçleri ve onların tarihsel belleklerin de silinmez iz bırakacak söylem ve eylemler doğru değildir.
4) Tarihe mal olmuş şahsiyetleri lehte ve aleyhte anarken; zaman ve mekan içinde, o günün koşullarıyla paralel düşünüp değerlendirmek, halde ve gelecekte emsal olur. Yani ders alınır.
5) “İslam” adı altında Araplaşmak ve o coğrafyaya bulaşmak, bizi ne daha çok Müslüman ne de daha çok yurtsever kılar. Peki ne olur? Osmanlı’nın sonu ne olmuşsa o olur.
6) Biz Çerkesler de dünyanın dışında yaşamadığına göre, bulunduğumuz her yerde o yerlerin sorunlarına ortağız. Ancak, ortak olmadığımız bir şey var! Nedir o? Yanıtı şudur: Asimile olmak istemiyoruz. Bu anlamda bizi asimile eden, edecek olan her eylem ve söyleme ortak değiliz. Bu eylem ve söylemler; ister ırki, ister kültürel veya dinsel olsun önceliğimiz kendi tarihsel ve kadim kültürel değerlerimizdir. Kişisel olarak siyasi tercihimizi ve dinsel inancımızı, lütfen ortak paydamız haline getirmeye çalışmayınız! Kimi sevip kimi sevmediğiniz, neye inanıp inanmayacağımız bireysel bir tercihtir.
7) Cinsellik tüm canlılara doğanın armağanıdır. Bunu yasaklarla savmak, görmezlikten ve bilmezlikten gelerek, klasik namus anlayışı ile yok edemezsiniz. Peki ne yapmalı? Yanıtım şudur: Gördüğüm ve yaşadığım kadim Çerkes gelenekleri (Тхьа- Тхьамадэ- Хабзэ) çerçevesinde, (Зэхэс- Зэхуэс-Джэгу )       geleneklerini ısrarla muhafaza etmek ve bunları ‘yok’ edecek olan söylem ve eylemlere, günün koşulları içinde direnmektir. Cinsel istismara ve şiddete, yaşadığım, büyüdüğüm 2.000 metre yükseklikte olan köyümde hiç ama hiç tanık olmadım. Hele hele çocuklarla ilgili hiç mi hiç söz konusu değildir. Bu söylediklerim elbette ki benim köyümle sınırlı değildir. Bütün Çerkes köylerinde de aşağı yukarı aynıdır. İstisnalar olmuşsa da yok denilecek kadar azdır.