NART’I AŞKSIZ BIRAKANLAR

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Değerli thamade, ben Nart, size saygılarımı sunarken affınıza sığınarak bir konuda serzenişte bulunmak istiyorum.

Siz bana tarihi anlattınız, toplumu, kültürü anlattınız, savaşı, sürgünü… anlattınız ama aşkı anlatmadınız.
Lütfen aşkı anlatın bana!
Nedir aşk, aşk, insana ne katar?
Aşkı olmayan insan, aşktan uzak duran toplum nasıl yaşar?
İnsanın öz mayası aşk mıdır, aşk mıdır insanı yaşatan, kültürü donatan, tarihi yücelten?
Sahi aşkın da Çerkesçesi var mı?
Lütfen aşkı anlatın bana!

AŞKSIZ OLMUYOR
Değerli büyüğüm, biz gençler, günümüz dünyasında ne yazık ki aşkı anlayamadık, onu layıkıyla tanıyamadık!
Sağımız solumuz, aşkı tanımayan, aşkı anlamayanlarla dolu.

Aşkla tanışan, aşkla buluşanlar da ne yazık ki aşkın içini boşalttı!
Yetişkinleri çoğunluğu da hakeza!

Sonuçta nesiller aşksız kaldı.
Oysa aşksız olmuyor, aşksız yaşanmıyormuş.
Sadece biz gençler mi, bakın adeta bir insanlık, aşksız, sevdasız kaldı!
Yaşlı dünyamız mutsuz, bu yüzden ruhsuz, bu yüzden huzursuz!
Ne olur aşkı, aşkın Çerkesçesini anlat bana biraz!
Anlat ki ruhum huzurla buluşsun!

SEVGİSİZLİK GİRDABI
Merakımdan soruyorum, pek çok genç; aşksız, sevdasız, idealsiz kalmışken sevgisizlik girdabında boğulurken ne yapıyor anne babalar?
Ne anlatıyor dernekler?
Neyi öğretiyor okullar?
Ne yazıyor kitaplar, dergiler?

Sinemalar, tiyatrolar?
Ya sosyal medya?
Ya sokaklar, parklar…
Gençler derse ki “Ey yetişkinler, sevdamızı çaldınız, bizi aşksız, ışıksız bıraktınız!”
Siz ey aşka inanmayan büyükler, “Seni seviyorum!” dediniz ama sevginin gereğini yapmadınız.
Karnımızı doyurunca, harçlığımızı verince iş bitiyor sandınız…
İşte bak, sevgisiz büyüyen nesillerin hali!

Cinayetler, tecavüzler, hırsızlıklar… yaşanmaz oldu dünya!

Mutsuzluk, huzursuzluk bizim kaderimiz olmamalı.
Sevgi, aşk, vefa, hoşgörü bizim de hakkımız…
Ne diyordu büyük şair:
“Aşk iğnesiyle dikilince bir dikiş, kıyamete kadar sökülmez imiş!”

Bir diğer şair de şöyle haykırıyor:

Hayatı aşka böl, hayat çoğalır
Hayatı aşkla çarp, zaman zor alır
Bütün hayatları topla, aşk eder;
Hayattan aşk çıksa, elde ne kalır?

Gönül ister ki gençlerin baktığı pencere hep sevgiye, aşka, hoşgörüye açık olsun.
Çünkü o pencereden kavga, gürültü, kan, kin görünmez asla!
Gençler, kendileriyle, kültür ve kimlikleriyle barışık, sağlık ve huzur içinde aşkla yaşasın!

AŞKIN BÜYÜSÜ
Anlatın bize gerçek aşkı ki aşkla tanışmayan kalmasın!
Unutmayalım, benlik ve kavgaların, tecavüz ve cinayetlerin yaşanmaz hale getirdiği günümüz dünyasında sevgiye, aşka, muhabbete ne çok muhtacız!

AFFET BENİ DEĞERLİ TAHAMADE!
Affet beni değerli thamade, ben sizi anlayamadım.
Çocukluğumdan beri bana anlattıklarınızı hatırlamaya çalışıyorum.
Meğer siz bana sevgiye, sevdaya, aşka dair neler neler anlatmışsınız.
Evet, hayal meyal hatırlıyorum, yüreğiniz titreyerek, sesiniz buğulanarak gözyaşlarıyla sürgünü anlatırken Tuapse’de gemiye binerken yaşadıklarınız, Samsun’daki direniş, Anadolu’daki diriliş mücadelenizin ruhu aşkın ta kendisiymiş!

AŞKLARIN EN KUTSALINI BULDUM

Siz, aşkın hakikisini anlatmışsınız, aşkların en kutsalı vatan aşkını, toplum ve kültür aşkını!
Ne yazık ki biz gençler “aşk” deyince hep içi boşaltılmış aşkları anladık.
Sizi anlayamadık!
Meğer, vatanı korumak, kültürü yaşatmak, çocuklarınızı duyarlı bireyler olarak yetiştirmek için ne çabalar harcamışsınız.
O çok sevdiği kızın, arkadaşının “kaşen”i olduğunu öğrenir öğrenmez köyünü, yerini-yurdunu terk eden vefalı yiğitlerin yüreklerindeki sevgiymiş gerçek aşk!
Çoban Janko’nun güzel Kâfe’ye duyduğu temiz duygularmış aşk!
Evet hatırlıyorum, anlatmıştınız Çoban Janko’nun ölümsüz aşkını!
Güzel Kâfe’nin sevdasını, zarafetini

Şair ne güzel söylemiş:

Sevgi yoksa gönülde, beden bir şekildir sadece.
Can yoktur yani, ruh yoktur bu geometrik şekilde.

Meğer yaşamın, direnişin kaynağı aşkmış!
Aşksız yaprak kıpırdamazmış!
Affet beni!