ÇERKESLER ÇOK MU MİLLİYETÇİ

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Sizce Çerkes halkı, kimliği, kültürü ve tarihî değerleriyle çok mu övünüyor?
Peki, bu toplum, değerler hazinesine sahipse ne yapsın, bu değerleriyle övünmesin mi?
Övünecekse övünmenin ölçüsü ne olmalı?
Bu övünme, şovenizme, ırkçılığa kadar uzanmamalı.
Keşke kimse, “insanlar içinde bir insan olma” erdeminden uzaklaşmasa!
Keşke hiç kimsenin yolu kör, kütük ırkçılığa hatta faşizme uzanmasa.
Değil mi ki Türk olmak, Çerkes olmak, Kürt olmak, Ermeni, Yahudi olmak bir kaderdir. O halde “kaderle öğünmek” doğru olmasa gerek.
Övünecekse insan ancak tercihleriyle, emekleriyle övünmeli.
Ne mutlu, dünyanın merkezine ırkını, onun da sıfır noktasına kendisini koyan, durmadan, dinlenmeden ırkını sayıklayanların yanında, zihnini ırkçılıktan, ruhunu benlikten ayıklayanlara!

IRKÇILIK BÜYÜK HASTALIK
“Irkçılık, genel hatlarıyla incelendiğinde kendi kanını taşıyan, aynı dili konuşan, aynı soydan gelenlerin başka soylardan gelenleri aşağılaması olarak algılanır.”
Kendisini farklı, ırkını en üstün görme arzusu, çok masum bir arzu gibi görünse de bu hastalıklı düşünce, insanlığın başına pek çok büyük felaket açmıştır.

FARKLILIKLARA SAYGI
Irkımı, kültürümü çok seviyorum, aynı zamanda dünyadaki gelmiş geçmiş bütün ırklara, farklı kültürlere saygı duyuyorum. Kültürümün dışındaki kültürlerin gelişmesi dünyamızı zenginleştirir, diyebilmek, bilinçli ve duyarlı insan olabilmenin ölçüsü olmalı.
Farklılıkları zenginlik sayabilmek, “Hepsi farklı hepsi eşit!” diyebilmek…
Bakınız sağınıza solunuza, kimileri, ırkçılık ve benlik girdabında bocalarken, noktalarda, virgüllerde boğulurken, kimileri de insanlık paydasında bütün insanlığı kucaklar.
Ne mutlu onlara!
O halde “Her Çerkes milliyetçi olmalı, hiçbir Çerkes ırkçı olmamalı!” mı demeli?

“HEPSİ FARKLI HEPSİ EŞİT”
2004’te Avrupa konseyinin davetlisi olarak, “İnsan Hakları ve Demokratikleşme Konusunda Türkiye ile Ortak Girişim Projesi” kapsamında, Strasbourg ve Kopenhag’da bir çalışma programına katılmıştım.
Kahramanmaraş Kafkas Kültür Derneği başkanı sıfatıyla, bir yönüyle de Kafkas STK’larını temsilen katıldığım bu programdan ciddi manada istifade ettiğimi söyleyebilirim.
Bu program aynı zamanda, Türkiye ile Avrupa Konseyi’nin demokrasi ve insan hakları ile ilgili ilk grup çalışmasıydı.
Strasbourg’ta, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi” ile “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi” ve “Parlamentolar Meclisi” gezilmiş, bu kurumların çalışma alanları ve faaliyetleri hakkında geniş bilgilendirme yapılmıştı.
Kopenhag’da ise “Danimarka Dışişleri Bakanlığı” nın yanında, “Kopenhag İnsan Hakları Enstitüsü”,
“Polis Koleji” ve” İşkence Görenlerin Rehabilite Merkezi”nde temas ve incelemelerde bulunmuştuk.
Temaslar sırasında duyduğum “insan hakları, soykırım, sürgün, tehcir, düşünce, vicdan ve din özgürlüğü, ırkçılıkla mücadele…” gibi her sözcük, beni alıp çok uzaklara, 1800’lere, 1864’lere götürmüş, bana karmakarışık duygular yaşatmıştı.
Program süresince hep insana verilen değer, insanın yaşama hakkı, özgürlük ve bağımsızlık, renk, dil ve din farkı gözetmeme, konuları gündemdeydi.
Sunumlarda ağırlıklı olarak: ifade özgürlüğünün önemi, tolerans kültürünün nasıl yaratılacağı, medeniyetler arası diyalogun sanıldığından da önemli olduğu, ırkçılık ve hoşgörüsüzlükle savaşım, düşünce, vicdan ve din özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, ayrımcılığın önlenmesi konuları işlenmiş, soru ve cevaplarla konular detaylandırılmıştı.

KÖTÜLÜKLERLE SAVAŞANLAR
Dünyamızda her şeye rağmen kötülerle, kötülüklerle savaşanlar var.
Biz inansak da inanmasak da bu böyle.
Peki, biz bu işin neresindeyiz?
Her gün kendini, ırkını sayıklayanlardan mı?
Yoksa zihnini ırkçılıktan, ruhunu benlikten ayıklayanlardan mı?

DUYARLI ÇERKES, IRKÇI, AYRILIKÇI OLAMAZ!
Günlük hayatta ve sosyal medyada “Çerkeslerin övünmelerinden bıktım, usandım, Çerkesler kadar kültür ve kimlikleriyle böbürlenen başka bir halk var mı acaba?” diyen kişilere çok rastladım.
Eminim sizler de bu tarz düşünceye sahip kişilerle çok karşılaşmışsınızdır.
Ancak tepkiniz ne oluyor onu merak ediyorum.
Acaba, haklılar, “Övünülecek çok değerimiz var övüneceğiz elbette mi diyorsunuz, yoksa başkalarını rahatsız edecek kuru övünmeler halkımıza yakışmaz, mı diyorsunuz?
Geçekten biz, toplum olarak kendimizle, değerlerimizle başkalarını rahatsız edecek kadar çok mu övünüyoruz?
Övünmeyi, böbürlenmeyi bilmem ama tarihin en acımasız sürgünlerinden biriyle dünyanın dört bir yanına dağılan Çerkes halkı, gittiği hiçbir yerde ırkçı, ayrılıkçı olmamıştır.
Çerkesler; tarih ve kültür bilinciyle sağduyudan uzaklaşmadan, yaşadıkları ülkelerin menfaatine olmayan hiçbir eylemin içinde yer almadan, ana dilleri, kültürleri, kültürel ve demokratik hakları ile barış ve huzur içinde yaşama gayretini sürdüren bir halktır.
Bu halk, tarihin hiçbir döneminde ayrılıkçı olmamıştır.

VATANDAŞINA EŞİT MUAMELE EDEMEYEN DEVLETLER…
Irkçılık, günümüzde bile siyasetin temel konusudur.
Ne yazık ki yine ırkçı söylemler ön plana çıkmaya başladı.
Tarihte hep böyle olmadı mı?
Modern ulus devletlerin inşası sürecinde, kendi vatandaşını inşa etmek isteyen modern devletler, vatandaşın tek tipleşmesini sağlama mücadelesi vermişlerdir. Ülkedeki bütün farklılıklar asimile edilerek milletlerin inşası sağlanmıştır. Bu sürecin dışında kalmaya direnen farklı etnik ve dinsel topluluklar ise baskı altında tutulmuşlardır.”
Asla unutulmamalı: Vatandaşlarına eşit muamele edemeyen devletler ırkçılığın artmasında en büyük etkenlerden biridir.