NE GARİP!

Zemsky Sabor

Ne zaman Türkiye de ”Demokratik açılım” veya muadili bir şeyler ortaya çıksa yani kısaca; ferdi veya toplumsal özgürlükler konusunda iyileştirme çabasına girilse, hep aynı şablonlar, ”aynı kaynaktan” beslendiği / yetiştirildiği belli olan çevreler tarafından kasıtlı olarak gündeme taşınıyor. Türk veya Çerkes toplumu fark etmez, normal yaşantısındaki sessiz kitleye bir Kürt fobisi aşılanmaya gündem değiştirilmeye veya özgürlük akımları zayıflatılmaya uğraşılıyor.

Peşi sıra ”onaylı eylem planlı” örgütlerin kovuşturulmasının boşa çıkartılmasına çaba harcanıyor.

Bu konu başlığında insanlara empoze edilmek istenen ”düşman Kürt” algısı, Türkiye’de yerleştirilen algıdan farklı değil.

Türkiyeli Çerkeslere, 25-30 senedir içinde yaşadıkları ülkenin olumsuzluklarını, Kafkasya bakış açısında zihni birikim olarak taşımaları isteniyor.

Velhasıl verilmek istenen mesajlar açık;

– Orda da Kürtler var, ve oraya gitmek/yerleşmek gereksizdir

– Orda Kürtler 50 sene sonra problemdir. Başkası değil.

– Turancılık asıl ülkümüzdür. Her türlü taviz verilebilir.

– Anti Rusizm asıl hedeftir. Rus=Kürt denilerek, ne olursa olsun bu faktör Türkiyeli Çerkeslerin belleğinde canlı tutulmalıdır.

Bunun için Kafkasya’da 50 sene sonrasının olası Kürt nüfusu tehlike olarak kamuoyuna sunulmalıdır.

Bir süre öncede Kafkasya Ermenileri için aynı şeyler söylenmişti.

– Çerkesler içi boş işlerle, sanal tehditlerle uğraşmaya devam ettirilmelidir.

İlginç bir cümle: ‘’Kürtler Rus devlet destekli olarak Çerkesya’ya istediği gibi yerleşiyor fakat biz yerleşemiyoruz!’’

Gittin baş vurdun da sanki sana yerleşim izni vermediler.

Hayret!

Peki sormak lazım;

– Bu kadar Çerkesya’nın geleceği ve nüfusu ile ilgilisiniz de neden sürekli Çerkesya’ya dönüşe canla başla muhalifsiniz?

Kürtlerin yarısı değil ¼’ü olsaydınız bu gün çehreniz ve yaşantınız bambaşka olurdu.

Gerçek şu ki; Çerkesler derin devletimizle baya baya sevişmişlerdir. Onun öğrettiği retoriği terk etmeye hazır değillerdir. Hatta bu ilişki neticesinde Kafkasya’ya bakış açımızı şekillendirecek bir sürü çocuklarımız olmuştur.

Bunun içindir ki sınırların açıldığı 20 senedir, Çerkesler toplum olarak arpa boyu mesafe alamamışlardır.

Çünkü topluma enjekte edilen paradigma statükoculuktan başka bir şey değildir.

Bu paradigmalar mevcut durumu sığlaştırmak, Kafkasya’yı belirsizleştirmek veya toplumu kimliksizleştirmekten öte bir yol değildir.

Zaten kendi kaderini Çerkes olarak çizenler alıp başını gitmiştir. Gidecek olanlarda vardır.

Kalanlar ise;

”Her Adige Çerkes’tir, fakat her Çerkes Adige değildir” diyerek kimliksizliğe çanak tutaraktan…

”Xabzemizi Yahudilerden öğrendik” diyerekten… (100 sene öncesindeki köyünün adını hatırlamayanlar nasılsa 1000 sene önceki Yahudi devletini hatırlarlar.)

”Aslında hiç var olmamış Hazar-Karadeniz birleşik krallığından” dem vuraraktan….

”Çerkesya fikri kışkırtıcıdır” denilerekten…. (Neden kışkırtıcı sorusuna cevap vermeden.)

”Hansetguaşe-Harımola-Hallowen rock’coke grubundan dem vuraraktan Çerkeslere Made in Europa menşe’ini basmaya çalışaraktan… (Acaba son moda Lazların Kolbastısı ile bizim Lepeüj arasında da bir bağlantı var mıdır?)

”Basklar-Katalanlar-Che Guevara-Hititler vs.. Çerkes mi’’ diyerekten…

”Çerkes miyiz? Adige miyiz?’’ diyerekten…

Türlü türlü acayiplikler eşiğinde yaşamaya mahkum olmuşuz.

Sayın Nedim Hatkho ; Vunekoşum.

Duygusal düşünmeyiniz.

Duyguları ile hareket edenler aklı ile mücadele edenlere her zaman yenik düşmüşlerdir.

Çerkesler ne zaman son adımlarını atmaya kalksalar ”kendilerini bir provokasyon veya zihinsel kuşatma” altında bulurlar.

Yakında Çerkesler, Karaçay-Balkarlara zulüm yapıyor, zaten 2. Dünya sSavaşı’nda da Çerkesler bunları türlü türlü oyunlarla sürgüne gönderdi, diye okursan şaşırma. Çünkü aynı şeyler Turancı-Karaçay sitelerinde yazıyor. Onları kopyala yapıştır yapıp buralara da taşırlar.