Kuban Seauhmann
Değerli kızım. Bu mektubu sana çoook uzaklardan yazıyorum. Topluma konuyu sen açtığın için bu mektup bir bakıma ‘’Kızım sana söylüyorum, seni böyle yetişenler anlasın!’’ türünde olacak! Ola ki seni yetiştirenler bu mektubu görmeyebilir, lütfen sen götür okut ve reaksiyonlarını iyi gözle! Çünkü yaş aldıkça kimin ne olduğunu daha iyi anlamış olacaksın…
Değerli kızım; Birleşikçiler, Vakıfçılar, Kafkasyacılar, Konseyciler, Kuzey Kafkasyacılar, Büyük Çerkesyacılar, Şamilciler, Hareketçiler, Bereketçiler bunların hepsi anavatana düşman olmak zorundalar. Çünkü onların görevi bu! Bu nedenle propagandalarına aldanma. Farklı kaynakları da incele. Senin en büyük eksiğin bu. Kulaktan duyma bilgilerle yaşıyorsun.
Nereden biliyorum bunu? Yazdığın yazıdan!
Başlık olarak ne attın? KAYIP BİR YURDUN HATIRASI: 21 MAYIS
Senin çevrenden biri de çıkıp neden ‘’Kızım bu ne demek? Bizim yurdumuz var!’’ demedi! Hadi onlar demedi, bu kadar mı anavatandan kopuksun? Hele günümüz internet çağında!
Ben hala senin bu yazıyı bilinçsizce yazdığına inanmak istiyorum. Yok, eğer bu yazıyı bilinçli olarak yazdıysan, sen de seni yetiştirenler gibi anavatan düşmanısın! Ki, bu senin için hiç iyi bir şey değil. Çünkü sana, sıkıntında kucağını açacak tek toprak parçası anavatanımızdır! Tanrı korusun, Türkiye’de Suriye gibi bir iç savaş çıksa, kaçabileceğin tek yer o ‘’Kayıp Yurt’’ dediğin vatanımız olacak! Bak Suriye’ye! Suriyeli Çerkeslerden ders al! Nasıl anavatana kaçmak için çırpındılar.
Senin çevrende bir ‘’tane’’ insan yok mu ‘’Kızım bizim yurdumuz var! İstersen seni oraya tatile yollayalım, git dolaş bak! Böyle saçma sapan başlıklar atma!’’ diyecek!?
Daha felaketi yazının içinde geçiyor. ‘’Rivayete göre Adıge Xeuk, hâlâ beklermiş ESAS çocuklarını. ‘Vatanınıza dönün’, dermiş her esintide.’’ diyorsun!
Sevgili kızım, sana kim aşıladı bu özgüveni, bu egoyu? Seni bu hale getirenler kendilerini nasıl bir aynada görüyorlarsa; dev aynası, onların elinde arkası horozlu el aynasına dönmüş!
Sanırsın hepsi birer; Albert Einstein, Elon Mask, Warren Buffett, Bill Gates, Alice Walton, Marie Curie, Rosalind Franklin…
Sanırsın hepsi birer; Mario İcardi, Maradona, Michale Jordan, Usain Bolt, Serena Williams, Simone Biles, Naomi Osaka…
Sanırsın hepsi birer; Frida Kahlo, Mary Cassatt, Yayoi Kusama, Picasso, Michelangelo, Raphael, Rubens, Van Gogh….
Sanırsın hepsi birer; Virginia Woolf, Agatha Christie, Jane Austen, Shakespeare, Dostoyevski, Ernest Hemingway, Franz Kafka, Gabriel Garcia Marquez…
Kusura bakma ama çevrendekiler bunların yüz binde biri seviyesinde insanlar olsaydı, sen şu anda anavatınımızda yaşıyor, anavatımıza hizmet ediyor olurdun. Ama bak şimdi kendini bir halt sanan insanlarla çevrilisin! Ve yazdıkların bir kibrit alevi gibi yanıp sönecek. Çünkü senin gibi yazı yazanların yazarlık ömrü en fazla beş-altı yıl sürdü. Şimdi kendileri yazıyor, kendileri okuyor!
Bilinçaltı çok önemlidir Nemide kızım! O nedenle bu konuda yüz binlerce bilimsel araştırma yapılıyor! Senin bilincine ‘’anavatandakiler köle, bizler soyluyuz yerleştirilmiş. ‘’Esas çocuklar’’ yazmanın nedeni bu! Sana çevren bu bilgiyi enjekte ettiği için sen de yazdın! İşte o insanlar seni bu duruma düşürdü!
Bundan sonraki sözlerim direk seni yetiştirenlere: Sen hiç üzerine alınma lütfen…
Yurdunu Osmanlı’nın himayesinde terk et, sonra ‘’esas oğlan, esas kız’’ rollerine gir. Yok öyle yağma! Orada kalanlar sayesinde bayrağımız parlemento binalarımızda dalgalanıyor. Senin sayende değil! Orada dur bakalım! Hadsizlik yapma!
Kayseri’deki, Maraş’taki, Düzce’deki köyümde ana-baba ocağını ben tüttüreceğim;
Bağa bahçeye ben bakacağım, tarlayı tapanı ben süreceğim,
Hayvanların çobanlığını ben yapacağım,
Çocuklara, thamadelere, guaşelere ben bakacağım,
Temizliği, yemeği ben yapacağım…
Sen ‘’Komşu köyde düşmanımız var’’ deyip İstanbul’a kaçacaksın, oradan bana mektup yazıp ‘’Anamın, babamın esas oğlu-kızı benim’’ diyeceksin!
Hadi ordan!
Sen ana-baba ocağına ancak misafir olarak gelebilirsin! Ana-babamın esas oğlu-kızı olacaksan İstanbul’da fink atmak yerine gelip burada benim yaptıklarımı yapacaksın. Ana-baba ocağını sürekli tüter kılacaksın!
Bir de Türkiye’nin Rusya ile olan politik ve ekonomik ilişkileri var!
Zamansız Rusya lehine, aleyhine bir şey söylersen başın ciddi anlamda derde girer. Yani Türkiye ‘’Rusya kötü’’ dediğinde sen de ‘’kötü’’, ‘’Rusya iyi’’ dediğinde sen de ‘’iyi’’ diyeceksin! STK’lar devlet denetimdedir, bu da doğaldır. Hele hele dünyanın anti-demokratik ülkeleri sıralamasında en başlarda yer alan Türkiye gibi bir ülkede.
Türkiye Devleti; ‘’Rusya hakkında tek kelime kötü söz söylemeyeceksiniz, hatta onları övücü makaleler yazacaksınız’’ desin bakın ne oluyor!? Tüm bu STK’larda ‘’Yaşasın Rusya’’, ‘’Putin ne kadar yakışıklı, üstelik de esprili’’ türünde yüzlerce makale yayınlanır. Sıkıysa yazmasınlar! Silivri’de yer çok! Bu çevrendekiler sana kahramanlık taslıyor sevgili kızım!
Diasporadaki STK’ların tümü elin avlusunda öten horoz! Ev sahibi öt dediğinde ötüyor, boğazını sıktığında susuyor.
Kayseri’de belediye otobüsünde Adigece konuşurlarken hakarete uğrayan gençlerin takipçisi olacak, hakaret edeni dava edecekti STK’lar!
Olay Temmuz 2022’de olmuştu! Aradan tamı tamına 3 yıl geçmiş!
Ne oldu?
Ne olacak, ‘’hazırlanmayan’’savcılık başvuruları doğruca çöp sepetine! O gençler yedikleri hakaretlerle tarihe geçtiler. Hala videoları sosyal medyada dolaşıyor, insanlar o delikanlılarla alay ediyor! Anavatanda kaldırımda yürürken ayağı takılan için kıyameti koparan bu kahraman STK’ların hepsi, gençlerin Çerkesce konuşmasına edilen hakaretler karşısında dut yemiş bülbül gibi oldular!
Sana bu akılları verenler, ateş kendilerine değene kadar kahraman değerli kızım! Ateş yaklaştığında toz olurlar! İnanmazsan dön tarihine bak!
Devam edelim yazdıklarına: ‘’Ve bugün, 21 Mayıs’ta, dünyanın neresinde olursak olalım, atalarımızın yaşadığı bu büyük acıyı unutmuyoruz.’’
Sana bunu öğretenler hangi atalarının yaşadığı büyük acıdan söz ediyor? Hiç sordun mu?
Osmanlı Sarayı’na kızlarını verip karşılığında paşalık alan atalarından ya da Saray’ın muhafızlığını yapan tabur tabur Çerkes atlı süvarilerinden söz ediyorlarsa, 1864’de bu atalarınız şu anda sizin yaşadığınız ekonomik ve sosyal ortamdan milyon kat daha refah, bir elleri yağ, bir elleri bal içinde yaşıyorlardı. Onların torunları da refah içindeler! Seni eğitenler onların eline su bile dökemezler!
Yok ama ‘’Çerkes’’ paşaların ‘’Sizi cennete gönderiyoruz’’ sözüne kanıp, teknelere doldurularak Karadeniz sahillerine bırakılan ve yollarda, sahillerde telef (*) olan atalarından sözediyorlarsa, o zaman tepkilerini Osmanlı Sarayı’na yamanan Çerkes paşalara ve kendi vatanından kaçıp sarayı koruyan Çerkes muhafızlara gösterecekler.
Nemide kızım, Osmanlı Sarayı hareminde Çerkes kızlarının sayılarının çokluğu bir süre sonra sorun olmaya başladığını, bu büyüklerin sana hiç söyledi mi? Büyük olasıkla söylemedi. Çünkü söyleselerdi sen böyle bir yazı yazmazdın!
Hiçbir şey için geç değil! Google’a ‘’Osmanlı sarayında haremde Çerkes kızlarının sayılarının çokluğu’’ yaz önüne dokümanlar çıkacak! Bu Çerkes kızları kendileri mi gidip saraya başvurdular sanıyorsun? İşte o arkalarından göz yaşı döktüğün Çerkes paşa ataların getirdi saraya. Kardeniz’de ölen tüm Çerkeslerin katili bu Çerkes paşalarıdır! En azından şimdi öğrenmiş oldun!
Seni yetiştirenler, hani gözyaşları içinde Karadeniz’e çelenk bırakıyor ya, bir siyah çelengi de götürüp Topkapı Sarayı’nın kapısına bıraksınlar. Tabii o yürek onlarda varsa!
Çerkes paşalar o dönemde Karadeniz sahillerinde katledilen halkına nasıl yalanlar söyledilerse, günümüzde de diapora STK’ları size yalan söyleyip kandırıyorlar. Siz de bu topraklarda yok olup gideceksiniz. Mezar taşlarınıza bakanlar ‘’Aaaa, burada bir Türk Kızı yatıyor. Aaaa, burada da bir Türk oğlu yatıyor. El fatiha!’’ diyecekler. Nerden bilsinler Fatma Atak’ın Çerkes kızı, Mehmet Türkkan’ın Çerkes oğlu olduğunu! Mezar taşlarında mı yazıyor!?
Günümüze dönelim artık!
Son 20 yıldır Türkiye’de çok büyük sosyal değişimler yaşandı. Artık ekonomik ve sosyal patlamalar inanılmaz boyutlarda. İnsanlar sokakta ‘’Bana yan baktın’’ diye adam öldürüyor. Arabanın içindeki bebekli anneyi dövüyorlar! İnsanlar geçim derdine düşmüş. Ahlaksızlık diz boyu olmuş! Her yer Suudi Arabistan’ın fakirleşmiş hali gibi! Adalet tümüyle çökmüş. Sağlık sistemi para sayma makinesine dönüştürülmüş.
Çerkes insanı artık evine 100 gram et alamıyor! Gençlerin geleceğe ilişkin büyük endişeleri var. Bana her ay 3-5 e-mail gelir, ‘’Oraya (Amerika) nasıl gelebiliriz’’ diye! Gençler işsiz! Gençler umutsuz! Gençler gergin! Gençler çaresiz!
Ve… Bu diaspora STK’ları tüm enerjisini diasporadaki sorunlarına harcayacağına, anavatan düşmanlığı yapıyor! Ayıp! Ayıp! Utanın!
Ama ‘’gerçeklerin ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu var’’ diye halk arasında bir söz vardır! STK yöneticileri de bu sözü unutmasınlar. Nasıl çoğu STK’ların gerçek yüzleri ortaya çıktı. Kalanların da eninde sonunda çıkacak!
Değerli kızım, şundan emin ol lütfen. Bu yazdıklarımın öznesinde sen yoksun… Sen iyiniyetle verilen bir görevi yerine getirmişsin. Ancak bilgi eksikliğin nedeniyle yanlış değerlendirmelerde bulunmuşsun. En azından ben buna inanmak istiyorum.
Lütfen araştır ve sorgula!
Ayrıca şundan emin ol; anavatandaki insanlarımız her bakımdan sizden on kat daha iyi koşullarda yaşıyorlar. 100 gram kıyma derdine düşmüyorlar. Elektrik, su, kira derdine düşmüyorlar. Sen ayda bir kez tiyatroya, konsere belki gidebiliyorsun, belki gidemiyorsun ekonomik zorluklar nedeniyle. Orada haftada 4-5 konser, oyun, gösteri vb. etkinliğe gidiyor insanlar…
Ve en önemlisi tüm etkinlikleri ANADİLİMİZDE izliyorlar.
Bir de lütfen dikkat et kızım. Birileri ‘’birlik-beraberlik’’ diyorsa onlardan uzak dur! Çünkü onların birlik-beraberlikten anladıkları şudur: ‘’Biz anavatandakilere her türlü hakareti yapabiliriz ama onlar bize her zaman itaat edecek!’’ Siz dua edin anavatandakiler her alanda sizden yüz kat daha gelişmiş ve xabzeyi bilen insanlar. Yoksa onlar da sizin gibi ağızlarına geleni söyleseler sokağa çıkamazsınız, sokağa…
Birlik bereberlik istiyorsanız, anavatanla ilgili ağzınızdan çıkanı kulağınız duyacak! Siz Pşi değilsiniz, onlar da work!
Bu kadar uzun uzun yazmamın nedeni, 2025 yılında eli kalem tuttan bazı gençlerimizin söylediklerinin ve Türkiye Çerkes diasporasının resmini tarihe kayıt etmek!
Yazdıklarımı dikkatle okumanı ve düşünmeni rica ediyorum. En önemlisi de araştırman, yargılaman, her söze inanmamandır! Dilerim bundan sonra yeteneklerini anavatana hizmette kullanırsın…
Son Söz: Çerkes, toplumları insan vücuduna benzetir, eğer kanserli bir organı varsa onu gizlemek yerine tedavi etmek için uğaşır. Eğer gizlerse, o kanserin tüm vücudunu yok edeceğini bilir! O nedenle gerekirse o organı vucudundan koparıp atmasını da bilir.
(*) Telef sözcüğü ölen havanlar için kullanılır. Ben gariban halkımın hayvanlara bile layık görülmeyen biçimde Karadeniz sahillerin açlıktan, hastalıklardan Osmanlı tarafından katledilmesi üzerine bu sözcüğü kullandım. Anavatanımızda savaşarak ölen atalarımız onurlarıyla cennete gittiler! Osmalı Sarayı’na yamananlar onursuzca öldüler. Nereye gittikleri malum! ‘’Çerkes’’ paşalarına güvenerek Karadeniz kıyılarına inen gariban halkımız da pisi pisine öldü… Umarım onlar da kandırıldıkları için cennete gitmiştir.
(**) Kızımızın yazısının linki: https://kaffed.org/2025/06/02/kayip-bir-yurdun-hatirasi-21-mayis-nemide-demukan/