OSMANLILARLA ÇERKESLERİN İLK KARŞILAŞMASI

Aydın Osman Erkan
Tarih Boyunca Kafkasya

Osmanlı tarihçisi Ahmet Cevdet Paşa tarafından Şeyhülislam Arif Hikmet Bey’in kütüphanesinde bulunan Haşim Efendi’nin Çerkesya hakkındaki anıları, Mehmet Güneş tarafından 1969 yılında İstanbul’da, ”Çerkesistan Notları” adıyla yayınlanmıştır. Haşim Efendi, Kafkasya’ya gönderilen Ferruh Ali Paşa’nın katibidir. Anılarında şöyle der: “Osmanlılarla Çerkeslerin ilk karşılaşması 1778 yılında olmuştur. Osmanlı Hükümeti Kırım’a askeri bir heyet gönderirken, Kafkasya’nın Çerkesistan ülkesindeki Soğucak limanına da uğrayıp Çerkesler konusunda bilgi edinilmesini arzu etmiştir.”

Bundan önce Evliya Çelebi’nin bu ülkeyi ziyareti resmi olmayıp,eski Kırım hanıyla yaptığı özel bir gezi idi. Fakat bu kez resmen ilk defa bir Osmanlı askeri heyeti, Donanma-i Hümayun’un savaş gemisiyle Çerkesistan’ı ziyaret ediyordu.

O devirde ve bunu takip eden dönemlerde Kafkasyalılar hiçbir devletin yönetiminde değillerdi. Tamamen bağımsız ve özgürdüler. Hiçbir devlet ”Kuzey Kafkasya benimdir” demeye kendisinde ne bir hak, ne de bir cesaret göremiyordu. Osmanlı Devleti’nin de Kafkasya üzerinde hiçbir hakkı yoktu. Ne Kafkasyalıların Osmanlı’yla siyasi bir birliği ne de Osmanlı Devleti’nin Kafkasyalılar üzerinde bir idari yaptırımı vardı.

Tarihin ilk çağlarından beri hiçbir devletin yönetimini kabul etmemiş, bağımsız ve özgür yaşamış, fakat her zaman çağın silahlarını başarıyla kullanmayı beceren Kafkasyalıları boyunduruk altına almak güç, hatta hemen hemen imkansızdı.

Fakat artan Rus tehlikesi karşısında ileriyi gören Osmanlı devlet adamı Canikli Hacı Ali Paşa, bizzat Kafkasya’ya gidip cengaver Çerkesleri yerinde görmek, onlarla anlaşmak, onları kazanmak ve halifeye bağlılık yemini ettirmek amacını taşıyordu.

Böylece 1778 yılının o yaz sabahı Osmanlı Donanması Çerkesya’nın Soğucak limanına demir attı. Ziyaretin bahanesi su ikmali yapmak ve birkaç gün Kırım yolunda mola vermekti. Asıl amaç ise, Çerkesler konusunda bir şeyler öğrenmek, kimsenin fethedemediği, hiçbir yabancının giremediği bu masal ülkesi hakkında bilgi toplamaktı.

Serdar-ı Ekrem unvanını taşıyan Osmanlı komutanı Canikli Hacı Ali Paşa karaya çıkıp ordugah kurdu. Bunu duyan Çerkeslerin, Cevdet Paşa Tarihi’nde Copsun boyu diye kaydettiği kabilelerden NARCO Mehmet, Hojon, Harpako ve Hapako adlı beyleriyle kalabalık bir atlı grubu Türkleri görmeye ve hoş geldin demeye geldiler.

Çerkes prensleri Serdarın otağında ağırlanırken, Çerkes süvarileri de atlarından inmeden ordugahın çevresinde Türkleri seyrediyor, kendilerine tuhaf gelen taraflarını birbirlerine gösteriyor ve gülüşüyorlardı.

Türklerin ve Çerkeslerin bu ilk karşılaşması oldukça sakin geçti. Fakat sabahleyin askerler uyandığında, birçok çadırın ve askerin yok olduğunu gördüler. Büyük bir telaş başladı. Komutanlar, ordunun bir kısmının çadırları, silahları ve ağırlıklarıyla yok olduğunu görünce korkuya kapıldılar. Daha sonra anlaşıldı ki, Çerkesler geceleyin müthiş bir ustalık ve sessizlikle çadırların iplerini keserek askerin başına geçirmiş ve çıt çıkarmadan asker dahil her şeyi alıp götürmüşlerdi.

Osmanlı ordusunda “benim diyen yiğitler, yola sığmayan bahadırlar Çerkesler tarafından bir öküz fiyatına satıldılar” der, Cevdet Paşa Tarihi.
Hatta şanlı Osmanlı Donanma-i Hümayunu Kaptanı Deryası Gazi Hasan Paşa’nın maiyetinden birçok subay ve hizmetli de bu karışıklıkta kaçırılmış ve sonuçta Kafkasya’da kalmışlardı.

Bu olaydan sonra Osmanlı ordusu Soğucak’ta daha fazla durmadı ordugahını toplayıp derhal Karadeniz’e açıldı.

Bu olaydan bir iki yıl kadar sonra Kırım’ı da kaybeden Osmanlı Devleti yine Çerkeslerle ilişki kurmak için yollar aradı. Deneyimli eski vezirlerden Abdi Paşa Çerkesya’ya bu kez çok iyi tanıdığı Ferruh Ali Paşa’nın gönderilmesini önerdi. Ferruh Ali Paşa son derece zeki ve akıllı, anlayışlı ve olgun bir kişiydi. Soğucak’a gelince ilk olarak Shapsugh beylerinden Pşı HAJ Hasan’in kızıyla evlendi. Bu evlilik töreninde geçen bir olay çok dikkate değer olup, Çerkes karakterini belli eden güzel bir örnektir.

Padişah ve halifenin temsilcisi Ferruh Ali Paşa, damat olacağı Çerkes beyinin evine bir kervan doluşu hediye gönderir. Shapsugh pşısı bu hediyelerin hepsini çevresindeki halkına dağıtır, fakat bir zavallı fakir unutulur. Bunun üzerine Pşı Hasan derhal başındaki çok değerli kalpağını çıkartarak fakir adamın başına, onun eski ve kirli serpuşunu da kendi başına koyar.

Osmanlılar bu alçakgönüllülük ve cömertlik karşısında şaşırıp kalırlar.
Çerkes beylerinin kendilerinden önce kabile adamlarını düşünmeleri ve böyle alçakgönüllü olmaları yüzündendir ki Çerkes halkı beylerine son derece bağlı ve saygılıdırlar.

Yine Haşim Efendi’nin yazdıklarına göre, Çerkes hanımları saç bakımı için özel hizmetçiler, yani bir tür kuaför kullanırlarmış. Haşim Efendi diyor ki: “Biz gerçi bu insanlara dağlı diyoruz ama İstanbul’un konaklarında oturan nazenin hanımlar bunları görse taklit etmeye özenirler.”

1785 yılında Ferruh Ali Paşa’nın Çerkes prensesi hanımından bir kızı oldu. Muhteşem törenler yapıldı. Fakat zavallı kızın ömrü azmış, kısa zaman sonra öldü.

Saygıdeğer Osmanlı paşası hastaydı ve öleceğini anlamıştı; kendi türbesini yaptırdı. Kısa zaman sonra da öldü. Paşanın çok az yekun tutan menkul malı, öz vatanı Gürcistan’dan gelen Derviş Mustafa’ya teslim edildi.