KITIJ Cemil Biçer
Müslümanlığı imkânsızlaştıran bencillik durumudur.
Duyarsızlık ve hodgamlık… Bir insanın Müslümanlığı, bazı ibadetleri şeklen yerine getirmekten daha çok, hiç bencil davranmaması gereken yerde ne kadar bencil olup olmadığıyla ilgilidir.
Ne kadar kendini, nefsini öncelediğiyle ilgilidir.
İbadetler, insana başkalarını kendine tercih edebilme hususiyetini sağlamıyorsa; diğer insanlara ve topluma duyarlılık açısından sınıfta kalmışsan ama sabah akşam da ibadetlerini hiç aksatmıyorsan, o ibadeti nasıl, niçin, nerede yaptığına bir kez daha bak derim.
Mevlânâ demiştir ki:
“Keser gibi olma: Hep bana, hep bana.
Rende gibi olma: Hep sana, hep sana.
Testere gibi ol: Hem sana, hem bana.”
Keser kişilikli kişilerin bakış açısı, hep kendine doğrudur ya hani keser… işte o hesap.
Oysa insan, testere gibi olmalı: bir sana, bir bana.
Deneyin bakalım; testere ile “iki bana, bir sana” oluyor mu?
Olmaz.
Kat’iyen olmaz.
Testerenin adaleti komünisttir: bire bir.
Keser kötü; keser gibi olmayın.
Ve maalesef toplumda mütedeyyin kesimin bir türlü geçemediği sınav hâlidir bu:
Para, para, para.
Bana, bana, bana…
Hepbanacılık; esefle ifade etmek gerekir ki, Müslümanların büyük problemidir.
Doğanın diyalektiğidir:
Su akar, yatağını bulur.
Selin önünden kütük kapma pragmatizminde olanlar ise, o pragmatizmin sefaletinde boğulup giderler — son tahlilde.
Kaybolmuş bir adalet arayışında olan insanlar, sadece kendileri için adalet aramıyorlar.
Selam olsun insanlık adına çaba sarf edenlere…
Dilersen bu metni içerik açısından da sadeleştirebilir ya da daha edebî bir dile çevirebilirim.