WORDIM Müzeyyen
01.01.2010
2009’u da gerilerde bıraktık. Yılın ilk yarısı nasıl geçti farkında olmadım. Haziran’ın son haftası duyduğum ağabeyimin hastalık haberi beni, ailemi derinden üzdü.. Hastalığını ilk duyduğumuz günlerde kendisi de dahil hepimiz şoktaydık. Hepimiz sağlığın, sağlıklı günlerin ne demek olduğunu bir anda sarsıntı gibi ensemizde hissettik.
Belli zaman aralıklarında yaptırdığı rutin sağlık kontrolleri sırasında ve şüphelerden yola çıkılarak adını yazmakta zorlandığım o hastalığın teşhisini gösteren tahlil sonuçlarını beklenmedik bir anda elinde buldu. Tesadüfen ortaya çıktığını sandığımız kolonlarda görülen tümörün tedavisine acilen başlaması gerektiği söylendi. Birkaç farklı doktorunda aynı şeyleri söylemesi üzerine teşhisten bir hafta sonra ameliyata alınması gerektiği kararı verildi..
Ameliyat öncesi doktoru kendisine her şeyi söyledi. Ameliyat sonrası olabilecek en kötü sonuçlara da hazırlıklı gibi bizlere öyle görünüyordu ama onun içinden neler geçiyor, neler düşünüyordu kendisinden başka kimse bilemezdi. Daha elli yaşındayım, çocuklar da küçük diyor ve gözleri dalmıyor değildi.
Ankara’da MESA hastanesinde branşında en başarılı denebilecek Prof. Dr. Ayhan Kuzu ve ekibi tarafından ameliyat için randevu verildi. Ameliyat öncesi aile meclisiyle Ayhan hoca arasında son kez görüşmeler yapıldı. Merak ettiğimiz konularda sorularımıza kısa ve net cevaplar verdi. Biz de kendisine ne söyleyebilirdik ki elinize emanet ediyoruz, güveniyoruz demekten başka. Üç saatte yakın ameliyatta kaldı. Ameliyat sonrası yaptığı açıklamalarla ona olan güvenimiz bir daha yenilendi. Başarılı geçen ameliyat sonrasında çok sevindik ama yine de endişelerimiz bitmemişti. Asıl tedavi bundan sonrasında başlayacaktı. Öyle bir hastalık ki, ameliyat olup bir hafta sonra ayağı kalkınca da bitmiyor. Uzun, yorucu ve sabır isteyen bir tedavi süreci onu bekliyordu..
İlaçlı tedavinin beşinci ayının sonuna geldik. Bir aylık bir tedavi süreci kaldı…İlaçlar doğal olarak tabi ki sarstı. İnşallah vücut tekrar toparlayacak. Ayrı şehirde yaşıyor olmamızdan dolayı sık sık sormak istiyorum ama ağız dolusu hastalığı hakkında ona soramıyorum. Rahatsız etmekten, hastalığını hatırlatmaktan her birimiz olmadığımız kadar hassas ve ne çok şeyden imtina eder olduk diyorum.
Onu ne çok sevdiğimi, her andığımda burnumun sızlamasından bir daha anlıyorum. Hep çocukluğum, öğrenciliğim ağabeyimle bir arada geçti. Ne zaman ki üniversiteden mezun oldu iş hayatına atıldı o zaman onunla aynı eve doğru olan yollarımız ayrıldı. Diğer kardeşlerimin onu benden kıskanmalarında haksız değillermiş. Necdet’i daha çok seviyorsun demelerine fırsat vermiyordum ama ona olan bağlılığımın ve ona olan sevgimin farklılığını şu son altı ayda daha da belirginleşti. Ben de kabul ettim ama galiba bir ben değil, hepimiz onu gizliden gizliye farklı sevdiğimizi birbirimize itiraf ettik gibi bir halimiz de var.
Bütün bu yaşadıklarımızdan sonra herkese seslenmek istiyorum. Sağlığımızı ihmal etmeyelim. Olması gerekli yıllık kontrolleri yaptıralım. Biz ailece ağabeyime kilo veriyorsun, rengin iyi görünmüyor bir doktora görün diyorduk ama o karşı çıkıyordu.. Ben isteyerek kilo almıyorum, haftada üç gün spor yapıyorum vb. şeyler söylerdi. Gerçekten de sağlığına da önem verir gibi görünüyor, iyi de spor yapıyordu. Hatta doktorun ilk söylediği cümle “sen nasıl oldu da bu hastalığa şimdiye kadar direndin” demiş. Belki yaptığı spor sayesinde hastalık kendini gösteremedi bilemiyoruz… İnanın anlayamadık bu hastalık nasıl oldu da fark etmeden o kadar ilerledi.
2009 yılının ikinci yarısı benim için işte böyle geçti. Önümüzdeki günlerde hastalığının seyri inşallah çok daha iyi olacak ve beni sevindirecek. Sizlerinde bu sevinçime ortak olacağınıza hiç şüphem yok. Allah onu bütün sevdiklerine bağışlayacaktır diye dua etmekte başka da elimizden bir şey gelmiyor.
Sağlığımız elden gitmeden kıymetini bilelim. Her şeye bir çözüm bulunur, bulunuyor da yeter ki sağlık olsun…
CircassianCenter Notu: Değerli yazarımız Müzeyyen hanımın ağabeyi Necdet beye büyük geçmiş oldun diyor, bir an önce sağlığına kavuşmasını diliyoruz…