SCAEVALA

KITIJ Cemil Biçer

Diyanet işleri başkanı, “Solaklık” şeytani bir patolojidir, sol elini kullananlar acilen tedavi edilmelidir…” mealinde herzeler yımırtladı!
İflâh olmaz bir yesarî -solak- olmam sebebi ile cevap hakkımı kullanıyorum.

Belki babamın öğretmen oluşundan, belki de hiper aktif bir çocuk olarak annemin beni evde zapt edemediğinden, 4,5 yaşında birleştirilmiş tek sınıflı bir köy okulunda başladı öğrenim hayatım.

Yesari (solak) olmamdan dolayı öğrencilik yaşamımda hiç üç kişilik sıralarda mutlu oturamadım.
Solak oluşum anlaşıldığında babam bunun pedogojik olarak gereğini yaptı ama kahrolası sosyal çevrem beni anamdan doğduğuma pişman etti…
Yok efendim sol el ile ancak “göt taharetlenirmiş…
Yok efendim sol el şeytan işi imiş…
Yok efendim “Zaten bu çocuk sarı çıyan, boncuk gözlü” imiş…
Yok efendim “Deccal de mavi gözlü’’ imiş…
Hayatımı zindan ettiler.

Hem -R- harflerini telafuz edemeyen tipik bir artikülasyonluyum,
Hem sarışın ve mavi gözlüyüm. Üstüne üstlük IQ olarak yaşıtlarımdan 3 yaş ilerideyim.
Her gittiğimiz sosyal ortamda odak noktası ben oluyorum.
Kimi karşısına alıp -R- harfi telafuzu talimi yaptırıyor söyleyemeyince kırmızı acı biber sürmekle tehdit ediyor beni.
Kimi sol elimi göbeğime bağlayıp, sağ elimi kullanmaya zorluyor.
Kimileri de IQ testi uzmanı gibi kendi bilmediği soruları sorup verdiğim yanıtlara ağzı açık ayran delisi gibi hönkürerek gülüyor.
Anlayacağınız benim çilem çocukluğumdan kaynaklı dostlar, bu işkencelerden babam tarafından kurtarıldım çoğu kez! Belki de babama olan hayranlığım buradan kaynaklı.

Solculuğum çocukluğumdaki yaşadıklarımdan desem inanmazsınız ama vallahi payı yok değil.
Solak olmanın beyinsel bir dizayn olduğunu öğrendiğimde -orta okul 2.sınıftaydım- hayatımın en mutlu günüydü o gün.
Hele ki, biyoloji öğretmenin solak olanların sağlaklara göre daha zeki olduğunu söyleyip, dünyaca ünlü solakları söylediğinde hayatımın akışı değişti diyebilirim. O teneffüste benim solaklığım ile alay eden tüm sınıf kızları benimle flört olabilmek için birbirini ezmişlerdi.
Biliyorum bu anılarım size şaka gibi geliyordur ama inanın tümü ile gerçek bir yaşam öyküsüdür.
Az önce internette gezinirken solaklık ile ilgili ilginç bir tarihsel öykü okudum. Öykü deyip geçmeyin! Öyküler gerçek yaşam kesitlerinin gelecek kuşaklara aktarılma dilidir.
Lütfen okuyun ve paylaşın,paylaşın ki benim çektiğim işkenceleri solak çocuklarınız çekmesin.

SOLAK SAVAŞÇI

Roma kuşatılmıştır. Kuşatma çok uzun sürer. Açlık ve susuzluk Roma’yı tehdit eder.
Genç savaşçı Mucius tek başına düşmanın oraya gitmeyi tasarlar.
Giysisinin altına bir Roma hançeri saklar ve kralın katına kadar yaklaşır…
O gün ödeme günüdür kral ve yardımcısı ücret dağıtımında hazır bulunurlar…

Mucius aralarına girer ve o kargaşada rastgele birini delik deşik eder. Öldürdüğü kralın yardımcısıdır. Kaçmaya çalışırken yakalanır, krala götürülür…
Orada adını söyler. Kralı öldürmek istediğini, ölümden korkmadığını açıklar… Kendisinden sonra 300 Romalı genç askerin de kralı öldürmek için tek tek geleceklerini söyler…

Dehşete düşen kral onu ateşle işkence ettirmekle tehdit eder. O sırada Mucius’un tam yanıbaşında harlı bir ateş ile yanmakta olan bir meşale vardır. Mucius o ateşe elini düşünmeden sokar!

Hiç bir acı belirtisi olmaksızın ve hiç ürpermeden elinin yanmasını seyreder…
Şaşkınlıktan ve dehşetten donakalan Kral hemen Mucius’un serbest bırakılmasını emreder ve derhal kuşatmayı kaldırarak geri çekilir…
Bu olaydan sonra kahraman ilan edilen Mucius bundan sonra şu ünvanla anılır: Scaevola!
Yani solak!