SİNMİŞ KORKMUŞ TEPKİSİZ BİR HALK

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Seçime sayılı günler kaldı, söz halkta ama halk suskun, moralsiz, mecalsiz.
Korkutulan, sindirilen, tepkisiz bırakılan halkın hali, içler acısı.
Halkın çoğunluğu, yıllardır yaşanan rezillikleri, elleriyle gözlerini, kulaklarını ve ağzını kapatmış “Ben görmedim, duymadım, bilmiyorum!” tepkisizliği içinde üç maymunu oynuyor!
Gerçeğin açığa çıkması için konuşması, yazması, tepki vermesi, gerçeği haykırması gereken kişiler bile “Aman susalım, bulaşmayalım, konuşmayalım, yazmayalım!” tuhaflığı içinde yalana, riyaya, patavatsızlığa teslim olmuş durumda.
Biz, hangi ara gerçekleri söylemekten bu kadar korkan, hakikat karşısında dilini yutan, doğruları söylemeyi dedikodu sanan zavallı bir halka dönüşüverdik?

SUSKUNLUK PISIRIKLIK…
Üç maymunu oynamak, sorunları çözecekse sorun yok!
Görmezden gelip hiçbir şey olmamış gibi davranarak, herkesin bildiği yalanları, yanlışları, eksikleri, haksızlık ve hırsızlıkları “Bana ne, başkası konuşsun, ben doğruları söyleyerek kimseyle kötü olmak istemem!” pısırıklığıyla sorunlarımız çözülecekse biz doğru yoldayız, yola devam!
Söyler misiniz, biz, bugüne kadar susarak, konuşmamayı marifet sanarak hangi sorunumuz çözdük?
Üç maymunu oynamanın bugüne kadar kime ne faydası oldu?

HESABI SORULMAYAN HER ŞEY…
Unutmayalım, hesabı sorulmayan her şey, bir gün bize, pis kokularla dolu karanlık bir dünya olarak geri dönecek.
Sahi, konuşamamak, tepki verememek, geçmişle yüzleşememek ne korkunç bir durum!
Peki, kimler halkla yüzleşemez? Altından kalkamayacağı karanlık hesabı olanlar!
Bunlar, yüzleşmekten korkar, kendisine sorulan sorulara cevap veremez, yüzleşmemek için fellik fellik kaçar!
Bunlar, gerçekler ortaya çıkmasın diye ne yapıp ne edip gerçeğin üstünü örtme çabasını sürdürür.
Hatta bu densizler, bırakın şeffaf olup halka hesap vermeyi, halka ders verme cüretini de gösterirler.
Boşuna söylenmemiş “Hırsıza hırsız olduğunu unutturursan döner sana ahlak dersi verir!” diye.
Bu durumda çok daha acı olan şey, bu ikiyüzlülüğe, bu utanmazlığa, bu sahtekarlığa müsaade etmemesi gereken halkın suskunluğudur.

AH O ŞARLATANLAR
Ah o çıkarları için dinî, ahlâki, kültürel tüm değerleri yok sayan; okumayı, yazmayı, konuşmayı bilmediği halde süklüm püklüm haliyle liderlik taslayan şarlatanlar!
Bu halleriyle halkın oylarına talip olan ahlaksızlar! Bu sahtekarlara tahammül edebilmek gerçekten çok büyük sabır ister.
Ah o halkı kutuplaştırarak, ayrıştırarak seçilme, tekrar seçilme sevdasıyla tüm değerleri ayaklar altına alan yüzsüzler!
Üç kuruşluk menfaat için insanlıktan çıkanlar, her türlü yalana, dedikoduya tenezzül eden, fitne ve fesat yuvası yaratıklar!
Yalan ve iftirada sınır tanımayan, icraatları ve kişiliği hakkındaki sorulara cevap veremeyeceği için apışıp kalan, süt dökmüş kediye dönen şarlatanlar!
Peki, ya bu samimiyetsizlere, bu yüzsüzlere bu riyakarlara, bu sahtekarlara destek olan dürüst, samimi insanların bu yaman çelişkisine ne demeli?
Ah be toplumum, ah be halkım, sen çok daha iyisini hak etmiyor musun?

ÇIKARI PEŞİNDE KOŞANLAR
“Benim çıkarım, bu adayın kazanmasına bağlı, ben menfaatimi bilirim arkadaş! Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi denmez mi, yaşasın bizim Abdurrahman Çelebi!” diyenlere zaten sözümüz yok, olamaz da!
Onları Allah bildiği gibi yapsın!
Ah o gerçeği görmemek, duymamak, hakkında konuşmamak için susan yandaşlar… Bilmez misiniz küçük, önemsiz gibi görülen zaaflar gün gelir büyür ve toplumu çürütür.

ZİHİN ve AĞIZ ARASINDA SÜZGECİ OLMAYANLAR
Yandaşlarını kolayca kandırabilen bu sahte kahramanların en önemli özelliği, zihni ve ağzı arasındaki süzgecin olmamasıdır.
Bu tür insanların, bu denli boşboğaz ve geveze olmalarının nedeni, düşüncenin aklından geçmesi ile ağızdan çıkmasının aynı saniyede olmasıdır.
Densizlik, düşüncesizlik, yılışıklık, hırsızlık… pirim yapıyorsa var mı söylenecek başka söz!
Anlaşılan, arsızlıkta yeni zirve işte böyle aşılıyormuş.

YAMAN ÇELİŞKİ
Peki ya duyarlı, dürüst ve hassas bir insanın, bir patavatsızın arkasında durması sizce ne kadar anlaşılır bir durum? Bu durum, yaman bir çelişki değil mi?
Ya dürüst ve çalışkan olduğunu söyleyip duran fakat yalan ve iftiralarla seçim bölgesinin huzurunu çoktan yok etmiş yüzsüzlerin sözüm ona dürüstlük masallarına ne demeli?

KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Ah şu tedavisi zor kompleks hastalığı!
Bilirsiniz, narsist kişilik bozukluğu yaşayan kişilerde, kendini üstün görme ve sürekli beğenilme gereksinimi söz konusudur.
Bu tür kişiliklerde, ilgi odağı olmak ve başkalarını etkilemek için çekici görünme çabası hastalık halindedir.
Bu kişilerin her hareketi, gösteriş ve yapmacıktan ibarettir.
Ardından beklenir ki gelsin pembe masallar, renkli rüyalar…
Uydurulmuş pembe masallara, renkli rüyalara inanmayanlara büyük görev düşüyor.
Ünlü şairin ifadesiyle.
Ben yanmasam, 
Sen yanmasan,
Biz yanmasak,
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?

“ÖLÜYE GİDER AĞLAR, DÜĞÜNE GİDER OYNAR”
Ne yazık ki toplumda, kişisel çıkarları için çevresinde gördüğü haksızlıklara sırt çeviren, bunları görmezden gelen pek çok ikiyüzlü insan var.
Onlar, “Ölüye gider ağlar, düğüne gider oynar.”  Onlar, “Ölürse dayım, gider payım!” diyenlerdir.
Böylesine çıkar düşkünü insanlardan erdemli, onurlu davranış beklemek ne mümkün!

YAZISI DA TURASI DA SİLİNMİŞ İNSANLAR
Zordur yazısı da turası da silinmiş karakter yoksunu insanlarla uğraşmak.
Zordur, bilmediğini de bilmeyen kör cahillerle yaşamak.
Görüyoruz işte, günümüzde toplumun menfaatini kendi çıkarlarına tercih eden, özü sözü doğru, adam gibi adamlara ne kadar çok ihtiyaç var!
Gördüğü aksaklıkları çekinmeden, yılmadan, yorulmadan, korkmadan ifade edebilen samimi, güzel insanlar, binler selam size!
Ne diyor büyük düşünür: “Suçu açığa çıkarmak suç olarak kabul ediliyorsa, suçlular tarafından yönetiliyorsunuz demektir!”
Haksızlığa, hukuksuzluğa tepki verebilen; gören, duyan, bilen, hisseden, konuşabilen bireylerden oluşan huzurlu bir toplum olma özlemiyle…