SURİYE KRİZİ

Nart Akhoumsatch

Dünyanın en vahşileri ve kötüleri olan HTŞ (Heyet Tahrir El Şam) cihatçıları, Suriye’de fiilî iktidar oldular.
Ülkeyi işgal ederek, zorbalıkla ve halkı terörize ederek, Beşar Esad yönetimini ele geçirdiler ve Suriye’nin kuzeyinde Şam merkezli bir devlet kurdular.

Asırlar sonra tarih sanki tekerrür etti.
HTŞ yönetimi uygulamaları; zulüm ve barbarlıklarıyla bilinen Şam Emevi saltanatlığı döneminin bir minyatür versiyonunu andırmaktadır adeta…

Suriye halkları için bir tehdit mahiyetinde olan bu olumsuz gelişmelere rağmen bazıları Suriye’de yaşanan bu felaketi görmeyip hâlâ “İsrail Golan Tepeleri’ni terk etsin” diyorlar.
Böyle bir yaklaşım, ancak dogmatik dinci bir zihniyetin tezahürü olabilir…

Kesin olarak şu bilinmelidir ki, Suriye halklarının gerçek düşmanı HTŞ ve Türkiye’dir, İsrail değildir…

İsrail ile barış içinde yaşama şansı var.
Düşmanlık yapılmazsa, İsrail kaynaklı bir sorun yaşanmaz…

Ama işgalci Türkiyeli ve HTŞ’li teröristlerle barışçıl bir yaşam şansı asla olmaz.
Bazıları, Filistinliler için İsrail’e karşı olduklarını söylerler.
Oysa Filistinlilere sorun bakalım, Tel Aviv’de mi, yoksa Gazze’de mi yaşamak istersiniz diye?
İsrail’de yaşayan Filistinliler, çağdaş yaşamın ve hukuk düzeninin sunmuş olduğu olanaklarla mutluluk içinde, özgür bireyler olarak yaşıyorlar…

Suriye’de Aleviler, Dürziler, Hristiyanlar ve Kürtler gibi dinî ve etnisite farklılığı olan toplumların hiçbir can güvenliği yoktur.
Her gün onlarca insan katlediliyor, Türkiyeli istilacılar ve onların müttefiki dinci teröristler tarafından…

İsrail’in Golan Tepeleri’nde olmasına karşı çıkmayı bir kenara bırakın, şu anda İsrail’in Şam’da olmasını istemek lazım…
İsrail devleti ile HTŞ gibi hak-hukuk tanımaz, insanların boğazını kesen barbarları aynı kefede değerlendiremeyiz.

Bu durumda en azından işgalci terörist Colani rejiminin yaptığı katliamlar ve barbarlıklar olmayacaktır.
İnsanlar suçsuz yere öldürülmeyecek ve can güvenliği sağlanmış olacaktır.

Bakın Kürt halkının önderliğine!
Seküler aklın ışığında çözüm arayışı içindeler ve dincilerin yaptığı bu hatalara düşmüyorlar…
Duruma göre strateji belirliyorlar, taktik geliştiriyorlar…
Suriye’nin bu krizi atlatması için rasyonel ve tutarlı öneriler sunuyorlar…

2011 yılından beri Rojava Demokratik Özerk Yönetimi, Mazlum Abdi’nin komutasında olumsuz savaş koşullarına rağmen hiç kimsenin burnu bile kanamadan istikrarı koruyarak, güvenliği ve toplumsal barışı sağlayarak başarılı bir yönetim icra etmiştir.

Colani’nin terörist yönetimine destek veren, bölgesel aktörlerden Türkiye rejimi yetkilileri ise “Suriye’yi böldürmeyiz” söylemlerini adeta dillerine pelesenk yapmışlar…

Rojava Kürt yerel yönetiminin “federasyon” önerisini reddediyorlar ve işgalci Colani kriminal yönetimine entegre olmalarını dayatıyorlar…

Yani hiçbir şekilde Kürt ulusunun resmî bir statüsü olsun istemiyorlar…
Suriye’deki çözümsüzlüğün temel sebebi, Türkiye’nin müdahaleci ve gerçekçi olmayan irrasyonel tutumudur.

Türkiye’de yüzyıldır uyguladıkları tek millet, tek dil ve tek devlet üniter faşist rejim modelinin,
Arap versiyonunu Suriye’de uygulama düşüncesindeler.
Bu, başta Kürt halkı olmak üzere Arap olmayan diğer bütün etnik varlıkların inkârıdır, yok sayılmasıdır.

Suriye’de kalıcı bir barışın ve istikrarın sağlanması ancak federatif bir sistemle mümkün olacaktır. Sekülerleşme şarttır.
Şeriatçı rejimler, toplumsal problemlerin bizzat kaynağıdır.

Mezhep ve kültürel farklılıkların olduğu Suriye gibi çok katmanlı toplumlarda federatif sistem modeli, toplum barışını sağlayacak en uygun yönetim tarzıdır…

Federasyon; parçalanmak, bölünmek değil, farklılıklarla bir arada yaşama ve birlikte var olma siyasî olgunluğudur, medeniyetidir.

Belçika’da olduğu gibi:
3’ü yerel, 1’i federal olmak üzere 4 devletimiz ve 3 resmî dilimiz var…
Hiç de bölünmedik ve herkes eşit vatandaşlık haklarına sahip olarak, barış içinde kardeşçe yaşıyoruz…
Çağdaşlık budur işte…

Türkiye, Suriye topraklarında askerî varlığını sona erdirmelidir…
Türkiye’nin olduğu bir yerde kan, gözyaşı ve ölüm vardır…
Bozgunculuk, adaletsizlik, talan, hırsızlık, sömürü, gasp ve soygun vardır…
Türkiye, Suriye’de olduğu müddetçe hiçbir şekilde barış ve istikrar sağlanamayacaktır…

Suriye’de mevcut olan kaotik siyasî ortama son vermenin yolu, barış ve istikrarın sağlanması ancak sekülerizm ve federasyon seçeneklerinin ortak iradeyle benimsenmesinden geçer…