Pşımaf Koşbay (Кощбэе Пщымаф)
Çeviri: HAPİ Cevdet Yıldız
К1эрэщэ Тембот I, Мыекъуапэ, 1987
Tembot K’eraş. Bu adı duymayan ve bu ada saygı duymayan, edebiyata karşı ilgisi olan tek bir kişi bile yoktur Adigey’de desek abartı olmaz sanırım. Sadece Adigey’de değil, büyük ülkemizin (SSCB -HCY) değişik bölgelerinde, dış ülkelerde de tanınıyor bu büyük yazarımız, yapıtları yayınlanıyor ve zevkle okunuyor. Bu sözlerimin doğruluğunu örneklerle tanıtlayayım.
Yıllardan beri yayınevimizde (Adige Yayınevi -HCY) çalışmaktayım. Bu nedenle Adigey’deki yazar, bilim insanı ve okuyucu kitlesi ile sürekli bir ilişki içindeyim. Ayrıca ülkemizin değişik yerlerinden ve dış ülkelerden gelen yazılar da elimden geçiyor. Gelen yazılarda adı en çok geçen kişi SSCB Devlet Ödülü sahibi ve Adige düzyazısının temelini atan, büyük yazarımız Tembot K’eraş‘dır. En çok da onun yapıtları istenmektedir.
Büyük ülkemizin değişik yerlerinde sık sık bulunuyorum. Oralarda benden hangi ulusa mensup olduğum soruluyordu. Doğrusunu söylemem gerekirse, Adigelerin Kuzey Kafkasya’da yaşayan bir ulus olduğunu duymayan çok kişiyle karşılaştım ama Tembot K’eraş ile İshak Meşbaş‘ın adlarını söylediğimde; aslında bizi, sandığımdan da daha yakından tanımakta olduklarına tanık oluyordum.
Birkaç yıl önce Bulgaristan‘da idim. Orada çok sayıda dost da edindim. Tembot K’eraş’ın yazdıklarını okumuş kişilerdi bunlar. Adigey’e gelen, Tembot K’eraş ile görüşen ve onun bilge sözlerini dinleme mutluluğuna eren Bulgar genci sayısı az değildi. Bulgar okuyucusunu yazara bu denli bağlayan bağ, Tembot K’eraş’ın kendisinin Bulgar Edebiyatı’na derinlemesine vakıf olmasıydı. Tembot K’eraş, 1925 yılından başlayarak Bulgar yazarı İvan Vazov‘un yazdıklarını okumuştu. Ardından Ludmil Stoyanov ve Kamen Kolçev‘in yazılarıyla tanışmıştı. İçlerinde en çok da “Tütün” romanından etkilenmişti. Bulgar okuyucular bunları bana istekle anlatmışlardı.
Ekim 1986’da Suriye’ye gitmiştim. Bir yazar olduğumu öğrenen Adigeler etrafımda toplandılar. Yaşlı, genç, kadın erkek hemen herkes Tembot K’eraş’ı soruyordu. Biri “Mutluluk Yolu” (Насыпым игъогу) üzerinde duruyor, bir diğeri “Sapsugh Kızı”ndan (Шапсыгъэ пшъашъэ) söz ediyor, “Akıllı Ananın Kızı” (Ны 1ушым ипхъу), “Kuko” (Куко), “At Çobanı ile Kibirli Kız” (Шахъомрэ пшъэшъэ пагэмрэ), “Hacret” (Хьаджрэт;Kaçak), “Abadzehli Avcı” (Абдзэхэ шэк1ожъыр) gibi Tembot K’eraş’ın yazdığı yapıtlardan söz ediyorlardı. Ancak bu son yıllarda yayınlamış olduğu “Tek Atlı” (Шыу закъу) romanı en fazla ilgilerini çekmişti. Denizaşırı bir ülkede bulunan bu soydaşlarımız bu son yapıtı yakın bir ilgiyle karşılamış, beğenilerini ortaya koymuşlardı. Adige geleneksel yaşamının, giyim kuşamının, eski Adige diyarındaki yaşamın çarpıcı bir biçimde romanda yeniden canlandırmış olması, dış ülkelerdeki okuyucuları derinden etkilemişti.
Ülkemizdeki ya da dış ülkelerdeki okuyucuların Tembot K’eraş’ın yazdıklarını ilgiyle okumaları, sevmeleri ve bunları yaşamlarının birer parçası haline getirmiş olmalarının nedeni ne olabilirdi? Yazar halkının iyi özelliklerini vurguluyor, onlara saygı gösteriyor, kötü öğeleri dışlıyor, yüzyıllara uzanan halkının geçmişinde bulunmuş olan sayısız güzellikleri saptıyor ve onları günümüz insanının estetik beğenilerine sanatsal bir ustalıkla sunuyor. Kendisi bunları derleyip sunmakla yetinmiyor, onları sanatsal bir yaratıcılıkla yeniden yoğuruyor, gerçekçi bir süzgeçten geçirerek okuyucuya sunmayı başarıyor.
Evet, Tembot’un kendi de bir gün şunu söylemişti:
– Biz Sovyet yazarları, gücümüzü kendi halkımızın ve partimizin hizmetinde olmaktan alıyoruz.
Tembot K’eraş, bu sözlerinin doğruluğunu yaşamı ve yaratıcılığı ile kanıtlamış bir örnek kişi. Ömrünün çoğunu yakalandığı ağır hastalığın pençesinde, zor koşullarda sürdürdü. Birçok kişi onun durumunda olsaydı, hiçbir şey yapmadan gününü gün etmeye bakardı. Hiç yazmayacağım deseydi, devlet ona bu olanağı da sunardı ama Tembot yan gelip oturacak bir değildir. Büyük yazar Alim K’ış’eko‘nun (К1ышъэкъо Алым) dediği gibi, “Tembot K’eraş, ilginç bir kişilik. O etiyle, kemiğiyle, kanıyla, amaç ve özlemleriyle halkının bir parçası, ülkesinin hizmetinde bir kişi, çok sayıda dostu olan biri. Onun ortaya koyduğu karakterler, insanların gereksindiği, özlediği ve değer verdiği örnekler”.
Nikolay Ostrovski‘nin “Ve Çeliğe Su Verildi” romanını Adigece’ye çevirme ve yayınlamada Tembot K’eraş’ın emeği büyük. İş bu kadarla da sınırlı değil, romanın Adigece basımını N. Ostrovski’ye götüren kurulda yer almıştı. Bu yiğit yazarın yanına oturma ve onunla söyleşide bulunma mutluluğuna erişti. Nikolay Ostrovski’nin zorlu yaşamı, engin yüreği, örnek bir devrim savaşçısı olması, kalıcı hastalığına karşın yılmaması ve kendini insanlığa adamış olması, kuşkusuz Tembot için de büyük bir örnek (model) olmuştur. İnsanı kemirip bitiren bir hastalığa yakalanmış olsa da, halkı için yaşamayı ve yazmayı, onun için toplumsal görevler yüklenmeyi, yüreği atmayana dek ulusu yararına çalışmayı, kendisi için bir yaşam çizgisi olarak seçmişti Tembot K’eraş, çocukluğundan günümüze, bu çizgiyi sadakatle izlemiştir.
Adige ulusunun eski yaşamı ile günümüzdeki yaşamını Tembot K’eraş’ın yapıtlarından, bir aynaya bakar gibi okumak olanaklıdır. Benim burada bunu yeniden size sunmak gibi bir amacım yok. Bütün bunlar Adige eleştirmenleri ve onun ötesinde tanınmış birçok yabancı eleştirmen ve edebiyat bilimi uzmanları tarafından yeterince sergilenmiştir. Tembot’un yaşam çizgisi ve yazdıkları üzerine düzinelerle kitap, deneme ve makale yazılmıştır. Bu büyük yazarımızın yazdıkları, benim algılayabildiğim kadarıyla büyük bir değer taşıyorlar, amacım bunları okuyucuya iletmeye çalışmaktır. Örneğin A. Salakhyan’ın şu sözlerini anımsıyorum: “Tembot K’eraş’ın düzyazısı, düzgün vagonlardan oluşmuş bir tren katarı değil; Tembot’un düzyazısı, paha biçilemez değerde yapıtlarla, ağzına değin doldurulmuş olan büyük bir yük trenidir. Bu trendekiler olmasa, yaşam yaşam olmaktan, aşk da aşk olmaktan çıkardı.”
Bu sözlerin değerini henüz pek gençken anlamıştım. O sıralar edebiyata ilgi duyan bir ortaokul öğrencisiydim. Adigece konuşma dilini ve yazısını bana sevdirenler Tembot K’eraş ile Yusıf Tlevsten‘in (Лъэустэн Юсыф) yazdıklarından okuduklarımdı. Akşam üzeri dalmış Tembot’un “Shapsugh Kızı” öyküsünü okurken ablam bize gelmişti. Annemle ikisi konuşup otururken karanlık bastırmış, ablam Kokoy (Кокой) eve yalnız dönmekten korktuğu için kendisine refakat etmemi istemişti. Ablamı kıramazdım ama öte yandan okuduğum öyküdeki Gulez ile Ançoko‘nun sonunu da merak ediyor, kitabı elden bırakmak istemiyordum. Ablam çok yalvardı, annem de kızmaya başlayınca ablamla gitmek zorunda kaldım. Uzakta değildi gideceğim yer ama bana dünyanın öbür ucu gibi gelmişti. Ablam kilolu bir hanımdı, yavaş adım atıyordu. Öte yandan yarım bıraktığım öyküdeki kişiler de beni bekliyorlar, sonucun ne olacağını sabırsızlıkla merak ediyordum. Kokoy’u bir önüne, bir ardına düşerek ite kaka evine ulaştırdım. O gece “Shapsugh Kızı”nı bitirdim, yatınca da uyku tutmadı. Gulez ile Ançoko’nun başına gelen olay karşımda canlanıp durmuş, ben de yanlarındaymışım gibi uzunca süre yatakta dönüp durmuştum.
Sonraları, işim ya da özlemiş olmam gibi nedenlerle “Shapsugh Kızı”nı yeniden birkaç kez okumuşluğum oldu. Bu öykünün bende bıraktığı izlenim, yıllar sonrasında da azalmadı, aksine daha da arttı. A. Salakhyan‘ın “Tembot K’eraş’ın düzyazısı, paha biçilemez yapıtlarla ağzına değin doldurulmuş olan büyük bir yük trenidir” sözlerine, beni bağlayan gerçek, Tembot K’eraş’ın yapıtlarında bu sözlerin doğruluğunu ve bunların giderek yaşamımda yer bulmuş olduğunu görmüş ve onları sık sık anımsıyor olmamdır.
Tembot K’eraş, başından geçen ve içinden gelen onca şeyi kitaba dökerken, aynı zamanda okuyucunun gereksindiği şeyleri kavrıyor ve kıvrak zekasıyla onları vurgulamayı biliyordu. Tembot, yüreğinden ve ruhundan eklemeler yapmadan hiçbir yapıtını yazmamıştır zaten, ancak yazdıkları içinde “Mutluluk Yolu” romanının ayrı bir yeri vardır. Romanı yazmak için yazarın çektiği zorluk, el yazmaları ve karalamalar her şeyi kanıtlamaya yeterlidir. Oblast gazetesi -Adige Mak- çalışanı Murat Petıveş’in (Пэт1ыошэ Муратэ) bu konuda bana anlattıkları da ilginç.
Faşistler (Alman birlikleri -HCY) Maykop’a girmek üzere iken, Tembot ile Murat birlikte kentten kaçıp bir yolcu otobüsüyle Tuapse’ye giderler. Oradan Ş’açe’ye (Soçi) gidecek treni bekledikleri bir sırada, faşist uçakları tren garına bomba yağdırmaya başlarlar. İnsanlar telaşla kaçışırlar, Tembot’la Murat da kendilerini bir çukura atarlar. Bombardımandan kurtulmuş olmanın sevinciyle, kendilerini alan bir askeri araçla Ş’açe’ye doğru yola koyulurlar. Henüz Tuapse’den on iki kilometre kadar uzaklaşmışken, Tembot pürtelaş sürücünün camını tıklatmaya başlar. Araba durur. Murat arkadaşına sorar:
– Ne var?
– Bavulumu garda unutmuşum. Gidip almam gerekiyor.
– Canımızı kurtardıysak daha ne, iş bavula mı kaldı ki! Gidelim bu arabayla! diye telaşlandı Murat.
– Olmaz, dönmeliyim, dedi kararlı bir biçimde Tembot. Her şeyim o bavulda.
Yolun bir kenarında saatlerce beklemişti arkadaşını Murat. Birkaç saat sonra Tembot uzaktan göründü. Kan ter içinde, yorgun ve bunalmış halde iri bavulunu getiriyordu. Murat karşıladı ve bavulu aldı.
– Vay canına, ne de ağırmış bu bavul, taş mı var içinde, diyerek şaşkın şaşkın Tembot’ baktı.
K’eraş’ın bitik yüzünde bir gülümseme belirdi:
– Yazı makinemle notlarım var, biraz da yazı kağıdı tabii.
– Bu kadarı için ölüm kokan o yere asla dönmezdim. İlginç birisin, Tembot, diye söylenmişti ona Petıveş. Ne olursa olsun ben böyle yapmazdım.
– Gitmeden duramazdım. O bavul benim her şeyim.
En zor ve en yorgun anlarında bile el yazmaları üzerinde aralıksız çalışıyor, onları geliştiriyor, yazdıklarını bir daha yazıyor, düzeltiyor, bu arada bunları başka yanıtlarlarla da karşılaştırıyor, yıllarını yıl ediyordu Tembot. Savaşın bitiminden henüz iki yıl bile geçmemişken, Tembot, koca romanı kendisi Rusça’ya çevirdi ve yayınladı. Ünlü “Mutluluk Yolu” romanından söz ediyorum (Türkçe çevirisi için bkz. ”Mutluluk Yolu”, CircassianCanada, internet -HCY). Romanda Sovyet iktidarının getirdiği yeniliklerle eski geleneğin çatışması, Adige köyünde süren sınıf mücadelesi, karşı karşıya gelen insanlar, tipler, bütün bunlar çarpıcı bir biçimde roman sayfalarında canlandırılıyor, halkın yaşamı gerçekçi ve derinlemesine, anlaşılır bir biçimde sergileniyor. Milyonlarca insanı özgür bir yaşama kavuşturan yeni iktidarın ne denli zorlu bir aşamadan geçtiği, sanatsal bir anlatıyla bize sunuluyor. Tembot K’eraş, Adige edebiyatına örnek komünist insanı tipini kazandırmayı başaran ilk yazarımız oldu.
Bu üstün başarısı nedeniyle de 1948 yılı SSCB Devlet Ödülü’nü aldı.
Roman sıradan insanların konuşma diline dayanıyor, atasözü ve çarpıcı deyimler kullanıyor, gereken yerlerde güldürüye de yer veriyor, böylece çok uluslu Sovyet edebiyatına yeni bir zenginlik ve yeni bir renk katmayı da başarmış oluyor.
“Mutluluk Yolu” romanının yayınlandığı günden geriye, daha öteye gidecek olursak, Adigelerin yazılı yaşama geçişleri de daha dün gibi yeniydi, buna karşın bu roman büyük Sovyet edebiyatı içinde gözle görülen bir mükemmelliğe erişmiş bir roman olarak kendisine seçkin bir yer açmayı başardı. Bu başarı nereden kaynaklanmaktadır?
Tembot K’eraş Adige sözlü anlatıları içinde doğup büyümüştür. Sözlü anlatıları derleme, düzenleme ve yayınlama konularında en yoğun biçimde çalışmış olanların en başında gelmektedir. Halkının sözlü yaratılarını derinlemesine öğrenmiş, onları gün yüzüne çıkarmış ve bütün bunları, kendi bilgisi ve yeteneği ile bir araya getirerek yeniden yoğurmuş ve ortaya yeni yaratılar koymuştur. Aldığı yüksek, üst eğitimle yetinmemiş, sürekli yeni arayışlar peşinde koşuşturmuştur. Rus edebiyatının klasiklerini, dış ülkelerin önde gelen yazarlarının yaratıcı yönlerini öğrenmeye çalışmıştır. ”L. N. Tolstoy büyük bir yazar, -diye yazıyordu Tembot-, büyük bir usta, ünlü…yazdıkları, sözleri çarpıcı, onun dürüst yanı hep bana örnek olmuştur”.
Adige sözlü yaratıcılığının inceliklerini derinden kavramış olması, Rus ve dış ülkeler yazarlarını izlemesi, halkla iç içe yaşaması, Tembot K’eraş’ın yaratıcı yeteneğini zenginleştirmiş ve geliştirmiştir. Tembot’un yazdıkları, genç Adige edebiyatının bir çıkış yeri olduğu gibi, bu çıkış, beraberinde sağlam, gerçekçi ve üst düzeyde sanatsal öğeler de içeren bir başlangıç yeri oldu aynı zamanda.
Geçmişi konu alan tarihsel roman, uzun öykü ve noveller yazdı Tembot, ancak yazarlık yaşamı boyunca, yazdığı dönemin ilkelerine sadık kaldı, ele aldığı dönemi günümüzün sanatsal anlayışına uygun biçimde yeniden canlandırdı ve ilgi çeken yapıtlar ortaya koymayı başardı. Yazarın yayınladığı tarihsel kitaplar ve günümüze ilişkin kitaplar hala güncelliklerini koruyorlar. Tembot’un yaratıcı yeteneği ve ustalığı, kitaplarını, günümüzün aranan yapıtları arasına katmayı sağlamıştır. Okuyucunun, onun yazdığı tarihsel yayınları severek okumakta olması ve yoğun ilgi göstermesi, bu özelliklerden kaynaklanmaktadır.
“Tek Atlı” (Шыу закъу) Tembot K’eraş’ın bu son yıllarda yazdığı tarihsel bir romanıdır. Romanın Adigece’si dışında, Rusça ve başka dillerde de çevirileri yayınlandı. Okuyucusu ve arayanı çok bu romanın. Bunun nedeni, Abhaz yazarı Bagrat Şinkuba’nın Tembot’a yazdığı bir mektuptan da anlaşılabilir: ”Yeni yazdığın romanındaki karakterler çarpıcı, okuyucuyu bağlıyor, etkilenmemek olanaksız, gerekli ve önemli olan bunun gibi kalıcı tipler yaratmaktır!”
Tembot’un günümüz insanını etkileyen ve kalıcılaşan tipleri, böylesine beğenilen karakterlerden oluşmaktadır. Günümüz insanının özlemlerini, soylu amaçlarını ve başarı örneklerini saptamada yazar başarılıdır. İnsan yazı kahramanlarını bir yakını ve iş arkadaşı imiş gibi algılıyor.
Günümüze değgin yazı yazmak, günümüz insanının istek ve özlemlerini yansıtan yazılar yazmak, sanıldığı gibi kolay bir şey değildir. ”Çoğu kez, diye yazıyor Tembot K’eraş, yaşamımıza, Adige halkının yaşamına ilişkin olarak, bir fikir jimnastiği yapmayı ve yarışı ileri saflara götürmeyi; halkımın geleceğe yönelik amaçlarını, en kalıcı bir biçimde, en ön saflara taşımayı hep amaçlamışımdır.”
Yaşam, önümüzde koşuşturan vahşi bir at gibi ama Tembot, o atı yelelerinden yakalayıp tutmasını başarıyor. Yazdıklarının günümüz insanını böylesine sarmış olması da buradan kaynaklanıyor. Yazarın yaşı hayli ilerledi (85 yaş -HCY), ama o oblast (Adigey -HCY), Kray (Krasnodar Kray- HCY) ve ülke (SSCB -HCY) düzeylerinde olup bitene yabancı kalan biri değil, dünya ile de her gün iletişim içinde. Maykop’a ünlü biri gelse, en önce onu ziyaret eder. Onun aydınlık dünyasından ve çarpıcı sözlerinden yararlanmış olarak onun yanından ayrılır. Birkaç yıl önce Alman gazeteci Giesela Reller ile tanışmıştı. Reller yazara şöyle yazmıştı: ”Adigey’de senin gibi iyi dostlarla tanışmış olduğum için kendimi mutlu sayıyorum.”
Karşılaştığın her kişinin sana değer vermesi, seni sayması, sevmesi… İşte bundan daha sevindirici ne olabilir ki?
Tembot K’eraş’a değer verenler sadece okuyucuları değil. Parti mensupları, Sovyet devlet adamları, besteciler, sanatçılar, bilim insanları ve yazarlar, bütün bunların hepsi, deyim yerindeyse, Adige edebiyatının bu Adige dedesini saygınlıyorlar ve onu seviyorlar. Bize de onun içtenlikli sözleri, kardeşçe yardımları güç katıyor, bizi ısıtıyor ve bize yeni zenginlikler sunuyor. Halk ozanı Tsığo Tevçoj’dan (Тэуцожъ Цыгъо) başlayın, Tembot’tan yararlanmayan, sanatsal incelikleri yakalamada ondan yardım almayan tek bir kişi Adige kültür, edebiyat ve sanat yaşamında yoktur dense, bu bir abartma olmaz sanırım.
Adige edebiyatında deneme (очерк) türünün gelişmemiş olması, önemli sorunlarımızı ele alan deneme türlerinin yokluğu onu üzüyor, sık sık gazete (Adige Mak -HCY) yönetimine uğruyor, deneme konusunda çalışan gençler varsa onlara yardımcı olmak istediğini, onların kendisine gönderilmeleri halinde çok memnun olacağını söylüyordu, bu gibi olaylara tanık olmuşluğum çoktur.
Tembot K’eraş 1928 yılından beri Komünist Parti üyesi, 1934’ten beri de Yazarlar Birliği üyesi, SSCB Yazarları 1. Kongresi ile 4. Kongresi’ne de katıldı, SBKP XX. Kongresi delegasyonunda yer aldı, yıllardan beri Adigey Oblast Komitesi üyesi, Adigey Oblastı Parlamentosu’nda (Совет) milletvekili. Tembot’un yaratılarına parti ve yönetim tarafından büyük bir değer biçildi, kendisine Lenin, Ekim devrimi ve Kızıl Emekçi Bayrağı (Трудовое Красное Знамя) nişanları verildi.
Bütün bunlar Tembot K’eraş’ın yaşamı boyunca halkı ve partisi için özveriyle çalışmakta olduğunu, yeteneğini Sovyet insanlarının güzel yarınları için güzellikler yaratmada kullandığını gösteriyor.
Yazarın yaşamı ve yaratıcı yeteneği üzerine çok şey yazıldı. Bunu yukarıda da belirttim. Ben bu kısa ön sözümle Tembot’un yaşamına ve yazdıklarına ilişkin görüşlerimi sizlere sunmaya çalıştım. Bir nebze olsun onu tanıtmada, ortaya koyduğu onca değerli yapıtı okuyucuya duyurmada bir katkım olduysa, kendimi mutlu sayarım. Ancak asıl önemli görev, yazarın üç ciltte toplanıp yayına verilmiş olan yapıtlarından seçkileri okumaktır. O zaman K’eraş’ın insancı özelliği, yaşam çizgisi ve ustalığı daha iyi anlaşılmış olacaktır.
Not: Bu yazı 1988’de ölen Tembot K’eraş’ın (1902-1988) ölümünden bir yıl önce, Tembot K’eraş’ın önemli yapıtlarını bir araya getiren üç ciltlik bir seçkiye bir önsöz olarak, SSCB henüz dağılmamış iken Adige yazarı Pşımaf Koşbay tarafından yazılmıştır. Yazarın biyografisi için de bkz. ”Tembot K’eraş”, Vikipedi, internet. -HCY