“WI ĞUSER ZIŞIMIŞHUM WI WANER WIYANE HURIĞAHIJINS”

KITIJ Cemil Biçer

Kaf Dağı’nın otokton halkları ÇERKESLER, asil insanlardır. Benim gibi olur olmaz yerde, olur olmaz zamanda atar yapıp küfretmezler.

Hayatlarını mistik bir uhulet ve suhulet ikliminde sürdürürler. Bu konformist karakter özellikleri, yakın tarihte ülkelerinden topyekûn sürgün edilmelerine yol açmasına rağmen değişmeyen yegâne özellikleridir.

Zaman zaman yazılarımda, safkan bir Şapsığ olan ulu dedem Şpaşigo Kıtij Smayll’e atfen Adıgabze (Çerkesçe) metaforlar kullanırım.

Çerkesler, arkadaşlığı ve yoldaşlığı çok önemser ve değer verirler. Sonucunda ölüm pahası olsa bile yoldaşlığın gereğini harfiyen yerine getirir, bunu onur meselesi kabul ederler.

M. Kemal ATATÜRK’ün Kurtuluş Savaşı yolculuğunda en yakında bulunan 30 kişiden 17’sinin Çerkes kökenli olması, bu tespitin en somut göstergesidir.

Bu tespit, diğer etnisite mensuplarının kaypak ve güvenilmez yol arkadaşı olduğu manasına gelmez. Kahramanlık ve yoldaşlık hukuku sadece Çerkeslere özgü bir karakter özelliği değildir elbette. Aksini iddia etmek, nasyonal şizofren bir hezeyandan ibarettir.

Lafımızı fukara sümüğü gibi sündürdük, iş şirazesinden çıktı. Önümüzde, Türkiye’nin 21. yüzyıl sürecini derinden etkileyecek bir dönem var.

Olağan koşullarda vaka-i adliyeden bir durum olması gereken bu süreç, ülkenin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik kriz ve Orta Doğu coğrafyasında sürdürülen emperyalist bölüşüm savaşı nedeniyle hayat-memat meselesine dönüşmüş vaziyettedir.

“Wi ğuser zışımışhum wi waner wiyane huriğahıjıns.”

Derken, bu kritik süreçte Çerkeslere kiminle yoldaşlık yapmaları gerektiğini hatırlatmaktı amacım…

Umarım anlaşılmıştır.