YANER HAM YIŞH

KITIJ Cemil Biçer

Çerkesler, son derece soğukkanlı insanlardır; adeta sinirleri alınmış gibi en can acıtan durumları bile sakin ve soğukkanlı bir şekilde karşılarlar. Önceleri, bu durumun genetik bir karakter özelliği olduğunu sanır ve etnisitemle içten içe gurur duyardım.

İbn Haldun’un, “Coğrafya kaderdir” derken bir bildiği varmış demek ki, diye düşündüğüm çok olmuştur. Safkan bir Adige olmama rağmen, olaylar karşısında aynı sakinliği ve soğukkanlılığı gösteremem. Oldum olası tez canlıyımdır; pire için yorgan yakar, en basit olaylardan bile kavga çıkarırım. Eğer kavga edecek birini bulamazsam, “kendi kendimle” kavga ederim.

Emekli olup köyüme yerleşince anadilimi öğrenme hevesine kapıldım. Komşuların yardımıyla epeyce de yol aldım Adigece konuşma yolunda. Kafkas halklarının konuştuğu dil grupları, sosyolinguistik özellikler arz eder. Dünyanın en zor telaffuz edilen dillerinden sayılır; öğrenilmesi ne kadar zorsa dinlenmesi bir o kadar kolaydır. İnsanın ruhunda adeta meditasyonel bir sağaltım (tedavi) etkisi oluşturur.

Adigece konuşmam geliştikçe anadilimin bu psikoterapik özelliğinin sırrına da vâkıf oldum. Müslümanlar, inançları gereği bir işe başlarken nasıl ki “besmele” cümlesini söylemeyi zorunluluk sayarlarsa, bizim Çerkesler de hangi iş olursa olsun aktivasyona başlamadan önce Müslümanların besmelesine benzer şekilde “Yaner ham yişh” diyerek başlarlar.

Çerkeslerin olaylar karşısında bu kadar rahat olmalarını, “yaner ham yişh” sözcüğünün psikoterapik sihrine bağlıyorum. Anadilimi konuşmaya başlayıp bu sihirli sözcüğü her eylem öncesi kullandıkça, son derece agresif ve hırçın olan ben bile Buda rahipleri gibi hoşgörülü ve rasyonel düşünmeye başladım. Bazen kendime bile hayret ediyorum bu yönümle.

Anadil ile konuşmak, insanoğlunun en doğal yaşamsal hakkıdır. Belki de anadil ile konuşma özgürlüğü sağlanabilse, insanlık mutlak barışı yaşamaya başlayacak.

Hepinize “Yaner ham yişh” olsun, dostlarım!